Haber Detayı
Neoliberallerin deney tahtası Arjantin
Neoliberallerin deney tahtası Arjantin
Arjantin uzun yıllardır sadece bir ekonomik krizle değil, yapısal bir kalkınma tuzağıyla karşı karşıya.
Kronik enflasyon, devalüasyon, dış borç bağımlılığı, sanayi üretiminin çöküşü, gelir dağılımındaki eşitsizlik … Bu tablo, neoliberal reçetelerle on yıllardır iyileştirilmeye çalışıldı ama sonuç hep aynı oldu: Kısa vadeli makro istikrarın ardından daha derin bir yoksulluk döngüsü.
Javier Milei’nin 2023 sonunda iktidara gelişi, bu döngünün yeni bir evresini başlattı.
Devleti küçültme, piyasayı ‘serbest’ bırakma, para arzını daraltma eksenindeki şok terapisi, aslında 1980’lerden beri Latin Amerika’ya IMF ve Washington Konsensüsü aracılığıyla dayatılan reçetelerin güncellenmiş bir versiyonudur.
IMF’NİN EN BÜYÜK LABORATUVARI ‘Şok terapisinin’ temelleri tam bağımsızlık çabası içinde olan Latin Amerika ülkelerine yönelik olarak Chicago Ekolü’nün hazırladığı reçeteye dayanır.
Sözde “reçete” 1970’lerden itibaren Şili ve Arjantin başta olmak üzere tüm gelişen ülkelere dayatılmıştı. ‘Şok terapisi’ adı altında dayatılan ekonomi politikaları ekonominin üretken kapasitesini büyütmek yerine toplumsal dokuyu zayıflatır, Batı’ya bağımlılığı derinleştirir ve ekonomik sorunları kalıcı hale getirir.
Önceki hafta ABD Hazine Bakanı Scott Bessent’in açıkladığı 20 milyar dolarlık swap anlaşmasına ek olarak 20 milyar dolarlık destek bile bu yapısal çöküşü durduramayacaktır.
Çünkü sorun likidite değil, iktisadi egemenlik ve kalkınma kapasitesi sorunudur.
Unutmayalım ki dünyada IMF’ye en borçlu ülke Arjantin’dir.
IMF tarihinin en büyük borç paketi Arjantin’e verilmişti.
Arjantin IMF’nin verdiği toplam kredilerin üçte birini kullanmış bulunuyor.
BAĞIMLILIK DÖNGÜSÜNÜN YENİDEN ÜRETİMİ Milei’nin ekonomi politikaları ortodoks mantıkta ‘rasyonelleşme’ olarak sunulsa da gerçekler şöyle: Ülkeyi yeniden dış borç ve döviz bağımlılığına kilitledi, devleti üretici bir aktör olmaktan çıkarıp sermaye akımlarına açık bir pazara dönüştüren uygulamalar gerçekleştirdi, sosyal devlet tasfiye edilerek emek gelirlerini bastıran ve iç talebi çökerten kararlar alındı, sanayisizleşmeyi hızlandıran, ekonomiyi yeniden hammadde ihracatçısı / finans ithalatçısı haline getiren adımlar atıldı.
Bu noktada önemli bir çelişki ortaya çıktı: Milei enflasyonu düşürmeye çalışırken iç talebi daraltarak, aslında reel üretim kapasitesini küçülttü.
Enflasyon geçici olarak frenlendi ama üretim çökünce ekonomik bağımlılık kalıcılaştı.
ÖNCE FAİZLER SONRA ENFLASYON DÜŞTÜ Milei’nin enflasyonla mücadelesi klasik Ortodoks reçeteden bazı açılardan ayrıldı.
Özellikle iki politika dikkat çekti: Faiz oranlarını düşürmesi ve sermaye kontrollerinin sürdürülmesi.
Ortodoks ekonomi ekolüne göre yüksek enflasyonla mücadelede faiz oranlarının artırılması temel araçtır.
Ancak Milei bu reçeteyi tersine çevirerek politika faizlerini düşürdü.
Bu hamle, finansal maliyetleri azaltarak üretici kesimin bir nebze nefes almasını sağladı.
Fiyat geçişkenliği zayıfladı ve enflasyonun kendini besleyen dinamiği kısmen kırıldı.
Ortodoks yaklaşım serbest sermaye hareketlerini teşvik ederken, Milei döviz ve sermaye hareketleri üzerinde belirli ölçüde kontrol uygulamaya devam etti.
Böylece ithalat maliyetlerini kontrol altında tutarak enflasyon baskısını hafifletti.
Bu politikalar, enflasyonu talep daraltıcı değil, maliyet azaltıcı bir yoldan frenledi.
Ancak bu başarı temel sorunları çözmediği için kalıcı bir çözüm anlamına gelmiyor.
ABD ÖNCE KREDİ VERDİ SONRA YAĞMAYA BAŞLAYACAK ABD’den ya da uluslararası finans çevrelerinden beklenen 20 milyar dolarlık destek, Milei’nin programının “sigortası” gibi sunuluyor.
Ancak bu destek temel sorunlarda dönüşüm yaratmaz, çünkü üretime değil rezerv takviyesine gider. 20+20 milyar dolarlık swap ve borç yeni bir borçlanma döngüsü başlatarak Arjantin’in ekonomik egemenliğini zayıflatır.
Sermaye girişleri üretim artışı yaratmadığı sürece dışa bağımlılığı güçlendirir.
Şimdilik yardımın şartları net değil ama Arjantin hammadde zengini bir ülkedir; tarım ürünleri ihracatçısıdır, dünyanın en büyük üçüncü lityum rezervlerine sahiptir.
Aynı zamanda dünyanın en büyük ikinci kaya gazı rezervleri ve Güney Amerika’nın en zengin altın, gümüş, bakır rezervlerine sahiptir.
ABD’nin devasa girişim sermayesi şirketleri ve uluslararası tekeller ellerini ovuşturmaya başladı.
Söz konusu kaynaklar yağmalanacak, döviz bazında ucuzlayan Arjantinli özel şirketler ve kamu kurumları teker teker ele geçirilecek.
Ama neoliberallere bakarsanız “Arjantin enflasyonu çözdü, biz de aynısını yapalım”.
KRİZİN GÖRÜNMEYEN TARAFI TOPLUMSAL MALİYET Arjantin’in bugünkü krizi ne sadece Milei döneminde başlamıştır ne de salt para politikasıyla çözülebilir.
Krizin kökleri; sanayisizleşme, finansallaşma, dışa bağımlılık, gelir dağılımında bozulma.
ABD’nin ya da IMF’nin sağlayacağı her dolar, bu sorunlar çözülmeden kalıcı etki yaratmaz.
Tersine, yeni bir borç sarmalına dönüşür.
Milei’nin neoliberal programı sadece ekonomik değil, toplumsal bir krizi de tetikliyor. ‘Bütçe açığını kapatma’ bahanesiyle yapılan kesintiler büyük bir maliyet getirdi.
Kamu hizmetlerinin tasfiyesi, yoksulluk oranlarını artırdı.
Ücretler baskılandı ve orta sınıfı eriyor.
Devletin düzenleyici kapasitesi zayıflatıldı. ‘Enflasyonla mücadele’ adı altında altında toplumsal yeniden dağıtım mekanizmaları çökertildi.
ÇÖZÜM PLANLI VE ÜRETİME DAYALI KALKINMA Arjantin’in krizi, ‘bütçe açığı’ ya da ‘enflasyon’ krizi değildir; sanayileşme eksikliği, bağımlı büyüme modeli ve plansızlıktır.
Krizin çözümü tüm gelişen ülkelerde olduğu gibidir; üretim yapısı dönüştürülmelidir. - Beş yıllık kalkınma planlaması yapılması, - Kamu yatırımlarının üretken alanlara yönlendirilmesi, - Sanayi politikalarıyla yerli üretimin güçlendirilmesi, - Tarım-sanayi entegrasyonunun sağlanması, - Teknoloji transferi ve yerli AR-GE kapasitesinin artırılması, - Madenciliğin desteklenmesi ve katma değeri yüksek hale getirilmesi, - Sosyal devletin yeniden inşasıyla iç pazarın canlandırılmasıdır.
Sonuç olarak; bazı neoliberaller ısrarla ‘şok terapisini’ savunmaya devam etse de gerçekler tüm çıplaklığıyla ortadadır.
Daha önceki IMF reçeteleri gibi bu reçete de başarısızlığa uğramıştır.
Para enjeksiyonu, çöküşü durdurmaz, krizi derinleştirir.
Arjantin’in krizi bir para krizi değil, kalkınma krizidir.
Ve kalkınma krizleri, şok terapileriyle değil, üretim-sanayi-sosyal devlet eksenli planlı politikalarla çözülür.
Kaynakça; https://www.aydinlik.com.tr/koseyazisi/ortodoks-politikalar-arjantini-bitirdi-435590