Haber Detayı

Gazze’de ‘etnik temizlik’ planı: GREAT Trust
Doğan akdeniz aydinlik.com.tr
15/09/2025 00:00 (3 ay önce)

Gazze’de ‘etnik temizlik’ planı: GREAT Trust

Gazze’de ‘etnik temizlik’ planı: GREAT Trust

Donald Trump yönetiminin öne sürdüğü “Gaza Reconstitution, Economic Acceleration and Transformation Trust (Gazze Yeniden Yapılanma, Ekonomik Hızlandırma ve Dönüşüm Vakfı)” ya da diğer adıyla “GREAT Trust” planı, Gazze’yi savaş sonrası dönemde sadece bir yeniden yapılanma alanı değil, aynı zamanda bir 'Orta Doğu Rivierası (Sahil Şeridi)' ve teknoloji üssü haline getirmeyi öngörüyor.

Washington Post tarafından sızdırılan belgelerde, bu planın Filistin halkının sözde gönüllü göçü adı altında zorunlu bir şekilde bölgeden çıkarılmasını içerdiği görülüyor.

Gazze halkına kişi başı 5 bin dolar nakdi yardım ve dört yıl boyunca kira desteği teklif edilse de bu girişim uluslararası hukuk ve insan hakları açısından yoğun eleştirilere maruz kalıyor.

GREAT Trust planının temel unsurları arasında, Gazze’nin “Filistinsizleştirilmesi” ve bölgenin küresel sermaye için cazip bir yatırım alanına dönüştürülmesi yer alıyor.

Planı hazırlayanların iddiasına göre, Gazze’nin mevcut yapıları tamamen yıkılarak yerine turistik oteller, kumarhaneler, teknoloji merkezleri ve lüks yaşam alanları inşa edilecek.

Mülkiyet sahiplerine ise 'dijital token-dijital kripto para' adı verilen soyut haklar tanınacak.

Finansman boyutunda, yaklaşık 100 milyar dolarlık yatırım hedefleniyor.

Ancak bu yatırımın güvenlik sorunları, siyasi belirsizlikler ve uluslararası hukuk riskleri nedeniyle hayata geçip geçemeyeceği tartışmalı.

HER AÇIDAN TARTIŞMALI Uluslararası hukuk açısından bakıldığında, bu plan ciddi sakıncalar barındırmaktadır. 1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri, özellikle IV.

Cenevre Sözleşmesi’nin 49. maddesi, işgal altındaki topraklarda sivillerin zorla yerinden edilmesini ve toplu transferini açık biçimde yasaklamaktadır.

Bu hüküm, II.

Dünya Savaşı sırasında yaşanan zorunlu nüfus hareketleri ve etnik temizlik uygulamalarının bir daha tekrarlanmaması için konulmuştur.

Dolayısıyla plan belgelerinde ‘gönüllülük’ vurgusu yapılmasına rağmen, savaşın yarattığı baskı, güvensizlik ve asimetrik güç ilişkileri içinde insanların gerçekten özgür iradeleriyle karar vermeleri mümkün değildir.

Ayrıca, mülkiyet haklarının dijital kripto para birimleri ile ikame edilmesi, Filistin halkının anayasal ve tarihsel haklarının gaspı anlamına gelmekte, uluslararası hukukta tanınmış “mülkiyetin korunması” ilkesini ihlal etmektedir.

Nitekim Uluslararası Adalet Divanı’nın daha önce Bosna-Hersek ve Kosova örneklerinde vurguladığı üzere, zorla yerinden etme uygulamaları sadece insancıl hukuk ihlali değil, aynı zamanda “etnik temizlik” kapsamında değerlendirilmiş ve uluslararası suç boyutuna taşınmıştır.

Gazze’nin mevcut durumu, planın gerçekçi olup olmadığını anlamak açısından önemlidir.

Bölge yaklaşık 2,3 milyon nüfusa ev sahipliği yapmaktadır.

Son çatışmalardan sonra yarım milyondan fazla insan açlık riski altına girmiştir.

Su, elektrik, sağlık hizmetleri ve eğitim gibi temel altyapıların önemli bir kısmı yıkılmış veya işlevsiz hale gelmiştir.

On binlerce bina tamamen enkaza dönmüştür.

Bu ölçekte bir yıkımın temizlenmesi ve yeniden inşası, uzmanlara göre en az 10–15 yıl sürebilecek dev bir projedir.

Dolayısıyla 100 milyar dolarlık yatırım hedefi sadece finansman değil, lojistik ve mühendislik kapasitesi açısından da tartışmalıdır.

YENİ YARALAR AÇAR Planın ortaya çıkması uluslararası alanda büyük yankı uyandırmıştır.

Bu plan, Filistin halkının tamamen yok sayılması ve Gazze’nin bir tür sömürge turizm alanına dönüştürülmesi olarak yorumlanmaktadır.

Birleşmiş Milletler yetkilileri, zorunlu göç ve mülkiyet ihlalleri nedeniyle planın uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir.

Avrupa Birliği de benzer kaygılar dile getirmiştir.

İsrail cephesi ise bu planı, güvenlik ve ekonomik kazanç açısından olumlu bir vizyon olarak değerlendirmektedir.

Tarihsel perspektiften bakıldığında, “GREAT Trust Planı” benzeri projeler, zorla yerinden etme ve yeniden inşa girişimlerinin neden çoğunlukla başarısızlıkla sonuçlandığını hatırlatmaktadır. 1948 Nakba sürecinde yaklaşık 750 bin Filistinlinin evlerinden sürülmesi, 500’ün üzerinde köyün boşaltılıp büyük kısmının yıkılması ya da demografik mühendislik amacıyla dönüştürülmesi, bugün hâlâ geri dönüş hakkı tartışmalarının merkezinde yer almakta ve uluslararası hukukun en çetrefilli sorunlarından biri olarak karşımızda durmaktadır.

Bu travma, yalnızca bir tarihsel anı değil, Filistin kimliğinin ve bölgesel politikanın kalıcı bir parçasına dönüşmüş; mültecilik olgusu, nesiller boyu taşınan bir toplumsal gerçeklik halini almıştır.

Benzer şekilde Irak, Afganistan ve Lübnan’da savaş sonrasında dış sermaye ve yabancı aktörler eliyle yürütülen yeniden inşa projeleri, çoğu zaman yerel halkın ihtiyaçlarını ikinci plana itmiş, altyapı yatırımlarına rağmen toplumsal barışı tesis edememiştir.

Bu örnekler, yerinden edilme ve yeniden inşa kavramlarının yalnızca fiziki mekânların dönüşümünü değil, aynı zamanda kimlik, aidiyet ve uluslararası meşruiyet tartışmalarını da beraberinde getirdiğini göstermektedir.

Sonuç olarak, “GREAT Trust Planı”, Gazze’nin yaralarını sarmaktan ziyade yeni yaralar açma potansiyeline sahiptir.

Bölgeyi bir 'Orta Doğu Rivierası'na dönüştürme fikri, Filistin halkının tarihsel, kültürel ve siyasi haklarını göz ardı etmektedir.

Barış ve kalkınma ancak halkların iradesine saygı gösterilerek, adalet ve eşitlik temelinde mümkündür.

İlgili Sitenin Haberleri