Haber Detayı

CHP’li Durmaz insanların artık doğduğu topraklarda doyamadığını anlattı: 'Köylü aç, üretimi bıraktı, arazileri ipotekli ve rehin'
Siyaset cumhuriyet.com.tr
24/11/2025 04:00 (4 hafta önce)

CHP’li Durmaz insanların artık doğduğu topraklarda doyamadığını anlattı: 'Köylü aç, üretimi bıraktı, arazileri ipotekli ve rehin'

CHP Tokat Milletvekili Kadim Durmaz Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. Durmaz Atatürk “Üreten köylü, milletin efendisidir” dedi. Ama bugün köylü bırakın üretmeyi, gırtlağına kadar borçlu, çaresiz, arazileri ipotekli ve rehin. 23 yıllık iktidarın milli bir tarım politikası yok dedi.

CHP Tokat Milletvekili Kadim Durmaz Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. - Cumhuriyetin ilk yıllarındaki tarım vizyonundan s öz eden misiniz, kazan ımlar ne oldu?

Cumhuriyetin ilk yıllarına baktığımızda, ekonomik bağımsızlığın ne kadar önemli görüldü ğ ünü çok net anl ıyoruz.

Atat ürk’ün “Tam ba ğımsızlık, siyasal olduğu kadar ekonomik bağımsızlıktır” vurgusu, aslında o d önemin tüm kalk ınma projelerinin temelini oluşturuyor.

Cumhuriyet kurulduğunda Anadolu’da yaşayan insanların tamamı yaşamını tarıma dayalı s ürdürüyordu.

Kent merkezinde ise özellikle gayrimüslimler ile devlet erkân ına yakın olanlar ticaret yapıyordu.

Atat ürk İzmir İktisat Kongresi’yle çok k ıymetli bir adım attı.

Hedef kondu ve b üyük at ılımlar ger çekle şti. ‘BAĞIMSIZLIK PROJESİ’ Şeker fabrikaları da tam olarak ekonomik ve sosyal bir bağımsızlık projesi olarak ortaya ç ıktı.

Şeker fabrikaları ile çok büyük bir i ş başarıldı.

Uşak, Alpullu, Eskişehir, Tokat ve bir çok yerde fabrikalar aç ıldı.

Şeker pancarı önemli, çünkü şeker pancarı üretimi olan yerde hayvanc ılık da yapılır.

Pancarın talaşı, k üspesi hayvan yemi olur.

Örne ğin Tokat, 2000’li yılların başına kadar İstanbul’un et ihtiyacının y üzde 28’ini kar şılıyordu.

Bu fabrikalar, tarımla sanayiyi bir araya getiren, kırsal kesimi kalkındıran, b ölgeleri canland ıran b üyük bir toplumsal dönü ş üm projesiydi.

Atatürk’ün “Yirmi şeker fabrikası kuramazsak g ürbüz çocuklara hasret kal ırız” s özü de bu yüzden çok anlaml ıdır.

Çünkü sa ğlıklı toplum, g üçlü ekonomi ve ulusal üretim birbiriyle ba ğlantılıydı. ‘CUMHURİYET KAMPUSÜ’ Memleketimde bulunan Turhal Şeker Fabrikası da bu vizyonun simgelerinden biriydi. 1933’te halkın 1600 d önüm arazi ba ğışlamasıyla başlayan s üreç, devletle halk ın birlikte kurduğu bir başarı hik âyesiydi.

Fabrika sadece bir üretim tesisi de ğildi; sinema salonlarından spor alanlarına, k ültürel tesislerden yüzme havuzlar ına kadar bir cumhuriyet kampus üydü.

Küçük bir nahiye merkezinin modern bir yerle şime d önü şmesi, aslında bu fabrikanın yarattığı sosyal dinamizmin sonucuydu.

Şeker fabrikalarının özelle ştirme s ürecinde parlamento da büyük mücadele verdik, tüm ülkede “ Şeker vatandır satılamaz” diye eylemler yaptık ama olmadı.

Fabrikalar özelle şince kentlerin yapısında b üyük de ğişimler oldu.

İleriye gidecekken daha da geriye gittik ne yazık ki. - Tarım ve eğitimde eş zamanlı bir yol mu alındı?

Şeker pancarı ve t ütün ayn ı zamanda aile tarımı.

Ziraat mektepleri de paralel olarak bu d önemde aç ıldı.

Ziraat mekteplerine en az 250 d önüm arazisi olan ailelerin çocuklar ı alındı.

Bu okullardan yetişen gen çler, ülkemizin her taraf ına a ç ılan fabrikalarda çal ışmaya başladı.

Okulu bitirince Atat ürk’ün talimat ıyla 10 yıl ödemeli demir tekerlekli, çünkü o zaman lastik tekerlek yok, traktör ald ı ve modern tarıma ge çildi. ‘İHTİYACA GÖRE PLANLAMA’ Ayn ı zamanda meslek liselerine yatırım yapıldı.

Vehbi Ko ç’un dedi ği gibi “Meslek lisesi, memleket meselesi” oldu.

Meslek liselerinden mezun olan gen çler de alanlar ıyla ilgili farklı şehirlerdeki fabrikalara yerleştirildi.

Bekarlar i çin evlenene kadar kalaca ğı yerler bile organize edildi.

Atat ürk bu sistemi ülkenin dört yan ına yaydı.

Hangi alanda ihtiya ç varsa planlama da ona göre yap ıldı. - Siz de ö ğretmen okulu mezunusunuz...

Ben ö ğretmen olduğumda hi çbir ö ğretmen okulu mezunu a ç ıkta kalmıyordu.

Çünkü ö ğretmen okulları ülkemizin ihtiyac ı kadar ö ğrenci alıyordu.

Atama bekleme diye bir şey yoktu.

B ütün meslek liselerinin bir planlamas ı vardı.

Bu planlama bozulunca sıkıntı başladı. - “Aile tarımı” dediniz, nedir tam olarak aile tarımı?

Şeker pancarı, t ütün gibi ürünler aile ziraat ıdır.

Memletekim Tokat’ta 47 bin aile t ütün ekerdi.

Cumhuriyet bu sistemi ülke geneline yayd ı.

Üretim yap ıyordunuz ve devlet size bir avans veriyordu.

Kimsenin cebi boş kalmıyordu.

Sonunda devlet üretti ğinizi sizden alıp satıyordu.

Ailede kimse g öçmez, do ğduğu topraklarda hem doyar hem doyururdu. ‘YABANCI SERMAYE KAZANIYOR’ - Bu sistem ne zaman değişti?

Özelle ştirmelerde dikkatli olunmadı, emperyalistlerle iş tutuldu ve sonu ç bizi bu noktaya getirdi.

Sadece şeker, yaklaşık 1220 değişik alanda insanla doğrudan ilintili bir gıda.

Kozmetik, tıbbi ila ç gibi ya şamın her alanında var ama bu elimizden gitti.

Tekele bakalım; devlete y ükü olmayan bir kurumu özelle ştirdiler.

Ülkede sigara içilmiyor mu, içiliyor.

Yabanc ı sermaye parasını kazanıyor.

İzmir İktisat Kongresi’nden sonra tekel millileşince o zaman bir sigara şirketinin y öneticisi “100 y ıl da ge çse bunu sizden alaca ğız” demişti.

Hem milli hem de stratejik bir ürün ama sonuç; ald ılar, ama çlar ına ulaştılar.

Tekel fabrikaları, şeker fabrikaları ve daha bir çok şey özelle şince, üretici ile birlikte buralarda çal ışan binlerce insan da işini kaybetti.

Üretici de i ş çi de aç kald ı ve üreten Anadolu’dan İstanbul’a g öç ba şladı. - G übre fabrikalar ımız da kapandı, g übreyi dahi ithal eder olduk...

Be ş tane g übre fabrikam ız vardı ama tamamen sanayi ülkesiymi şiz, tarımla hi ç ilgimiz yokmu ş gibi sattılar.

Bizim ıslah edilmiş b üyük meralar ımız yok.

Bizim tarım ve hayvancılığımız k üçük ve orta ölçekli ailelere ba ğlı.

Biz aileleri yeniden üretim çark ının i çine al ırsak b üyük bir sorun ortadan kalkar.

Köylünün köyde şansı yok, şehre g öçünce de cebi dolmuyor.

Bir insan do ğduğu topraklardan g öç edince o yurtta şın devlete maliyeti k öydekinden daha fazla oluyor. ‘BU ADALETSİZLİK DÜNYADA YOK’ - Üretim az da olsa devam ediyor ama ürünler ya elde kal ıyor ya da çok ucuza al ınıyor...

Buğday taban fiyatı ge çen sene aç ıklandı.

Hasat dahi yapılmadan mazota 8 lira zam geldi.

D ünyan ın her yerinde yeşil mazot, kırmızı mazot ayrımı var.

Ama bizde benim arabama koyduğum mazot ile çiftçinin traktörüne koydu ğu mazot aynı.

B öyle bir adaletsizlik dünyada yok.

O yüzden insanlar üretimden kopuyor.

Aile tar ımını bitirip çiftçiyi topraktan uzak tutarsan ız tarım biter. - Yasaya g öre milli gelirin en az yüzde 1’i oran ında çiftçiye destek verilmeli.

Bu ne kadar uygulan ıyor?

Veriliyormuş gibi yapıyor ama tamamı verilmiyor.

Yasaya rağmen bu gelirin tamamı verilmediğinde, taban fiyat politikası olmadığında üretici do ğru bir planlama yapamıyor.

Çünkü önünü göremiyor.

So ğan ektiği i çin batanlar olunca kimse bir sonraki y ıl soğan ekmiyor.

Patates tarlada kalıyor.

Ailesinin maddi sıkıntısını g ören genç nesil topraktan, üretimden kopuyor. - Üreticilik yapan son nesille mi kar şı karşıyayız?

Evet, b öyle bir tehlike var.

Devlet do ğru bir planlama ortaya koyduğunda aile para kazanıyor.

Arkadan gelen yeni nesil de ailesinden g ördü ğ ü, ö ğrendiği işi bırakmıyor.

Aile kendi i çinde bu dengeyi kuruyor.

Ama bugün köyler bo şaldı, yaş ortalaması 59’a ç ıktı. - Kalanlar ne kadar daha devam edebilir?

Bu yaştaki insan tarım yapamaz.

Rakamlarla konuşalım; Tokat’ta Pancar Ekicileri Kooperatifi’nin 118 bin üyesi vard ı.

Bug ün say ı 50 bine d ü şt ü.

Şeker fabrikasının olduğu Turhal, 1936 yılında bin 800 n üfuslu bir nahiye idi.

Sonra yüz binlere dayanan bir potansiyele ula ştı.

Ama bug ün nüfus 60 bine indi. - Ziraat Bankas ı ne yapıyor bu arada?

Ziraat Bankası çok orijinal i şler yapıyor.

Hatırlayın, milli piyango vardı.

Özelle ştirildi.

Alan şahıs “Param yok” deyince, buna Ziraat Bankası’ndan milyonlarca lira kredi verildi.

Gen ç cumhuriyetin üretici için kurdu ğu yapıyı dahi bozdular.

Atat ürk “Üreten köylü, milletin efendisidir” dedi.

Ama bugün milletin efendisi olan köylü b ırakın üretmeyi, g ırtlağına kadar bor çlu, çaresiz, arazileri ipotekli ve rehin. 23 y ıllık iktidarın milli bir tarım politikası yok. - Ata tohumlarından uzaklaşmanın T ürkiye’ye bedeli ne oldu?

AKP döneminde Mehdi Eker en uzun süreli Tar ım Bakanlığı yapan kişi.

Yahudi lobilerinden ödüller ald ı ama aynı d önem yaln ızca bir kez kullanıp bir daha ekilemeyen tohumlar T ürkiye’de h ızla yayıldı.

Yerli ve milli ata tohumlarımızdan uzaklaştık.

Bir de hibrit denen bu tohumların kimyasal ilaca ihtiyacı var.

Bu halkımızın sağlığını da bozdu.

Genetik yapımıza uygun ata tohumlarıyla neslimiz de sağlıklı olur ama yıllardır b ünyemizin al ışkın olmadığı tohumların gıdaları ile besleniyoruz. ‘EKERSEK UTANÇTAN KURTULURUZ’ Konya için eskiden “bu ğday ambarımız” derdik.

Ama Konya’da ata tohumlarımızı diğer tohumlarla değiştirdik.

Özetle bugün 35 milyon dönüm tar ım arazisi ekilmiyor.

Kırsalda yaşayanların bu arazileri ekmelerini sağlasak, savaşan ülkelerin bu ğday koridorunda anlaşmasını bekleme ayıbından kurtuluruz. - Gıda ve sağlık ilişkisinin önemi ortada ancak ihraç etti ğimiz ürünlerin dahi geri gönderildi ğine defalarca tanık olduk...

Hem doğru hem de g üvenilir g ıda noktasında iyi değiliz. 2015’te Moskova’da bizzat tanık oldum.

Rehberimiz orada ç ıkan gazeteleri okuyordu, “Sizi ilgilendiren bir haber okuyayım, T ürkiye’den gelen 36 ton kay ısıda insan sağlığını tehdit eden zehirli atık bulunmuş.

Rusya Sağlık Bakanı ‘Geri g önderirsek Türkiye’deki insanlara yedirirler, burada imha edin’ karar ı vermiş” dedi.

Bir de “Sizin sağlığınızı d ü ş ünüyoruz” diye “espri” yapt ı.

Bunu hi ç unutam ıyorum.

İnsan sağlığı, muhalefet/iktidar ayırmaz. ‘İNSAN HAYATI DEĞERSİZLEŞTİ’ - B öcek ailesinin ölümünde önce g ıda zehirlenmesinden ş üphelenilmesi ard ından yabancı turistlerin art art sağlık sorunları yaşamaları nedeniyle İstanbul valiliği 24 saat esaslı denetim, işletmelerde kamera zorunluluğu gibi yeni kararlar aldı.

Bunlar ne kadar etkili olur?

B öcek ailesinin ölümü ve turistlerin art arda ya şadığı sağlık sorunları sonrası alınan “24 saat denetim” ve “kamera zorunluluğu” kararları önemli olabilir ama yeterli de ğil.

Çünkü sorun tek bir i şletme değil; ülkenin tamam ına yayılan denetimsizlik, liyakatsizlik ve g üven kayb ı.

Son Kartalkaya faciasından hastanelere, otellerden sokak g üvenli ğine kadar her alanda aynı tabloyla karşılaşıyoruz: İnsan hayatı değersiz hale geldi.

Bu kriz, gıda g üvenli ğinden turizme, sağlık sisteminden kamu y önetimine kadar birçok alanda biriken yap ısal bir sorun.

K ök sorun çözülmeden, sadece 24 saat denetim yapmak çözüm olmaz.

Önce insan hayat ına değer veren, liyakatli, şeffaf ve g üven veren bir devlet düzeni kurulmal ı. ‘DÜZENLEMELER ŞİRKETLERİN LEHİNE’ - Peki g ündemden hiç dü şmeyen ama hız kesmeyen madencilik faaliyetlerinin tarıma etkisi nedir?

M üflis esnaf gibi k ısa s ürede zengin olma arzusuyla ülkeyi vah şi maden arayanların alanı haline d önü şt ürdüler. 25 yasal düzenleme yap ıldı.

T ümü yabanc ı şirketlerin lehine d üzenlemeler.

Ya şayan insanların hak sahipliğini azaltıp, vahşi madenciliğin yolunu a ç ıyor.

AB, Kelkit Vadisi’nin korunması, kollanması adına 1298 sayfa rapor yayınladı.

Bu raporda endemik bitki yapısı, su kaynakları, toprak zenginliği, bitki ve hayvan çe şitliliği ortaya kondu.

Ama sadece Tokat’ta tarım alanlarının y üzde 27’sine, birinci derecede korunmas ı gereken alanların y üzde 38’ine, ormanlar ın y üzde 44’üne, meralar ın y üzde 56’s ına ve toplamda il y üzeyinin yüzde 46’s ına maden ruhsatı verildi.

Ülkemizin her taraf ı aynı şekilde.

Ve işin garibi, bu madenleri biz ç ıkarmıyoruz.

Yani bunun bize bir faydası da yok. - Hayvancılık yapanlar da sıkıntıda, damızlık hayvanlar, s üt kuzular ı kesiliyor ama halk et alamıyor...

Artan n üfusun iyi ve do ğru beslenebilmesi i çin hayvansal proteine olan ihtiyaç vazgeçilmezdir.

Bölgelerin co ğrafi yapı, iklim koşulları, bitki örtüsü, bölgede ya şayan insanların sosyo-ekonomik durumu ve t üketim al ışkanlıkları gibi bir çok farkl ı ve kendine özgü ko şulları değerlendirilerek hayvancılıktaki sorunların tespiti, hayvan yetiştiriciliğinin geliştirilmesi, maliyetlerin azaltılarak yetiştiricilerin teşvik edilmesi ve ithalatın önlenmesi temel bir ülke politikas ı olmalı.

Ben Brezilya dostluk grubundaydım.

Bir parlamenter ile sohbet ettik.

Bana “Siz s üt danas ı ve s üt kuzusu yemeyi marifet zannediyorsunuz ama onun bir protein de ğeri yok.

Bakanınıza, ‘Gıda enflasyonunu durdurmak i çin size 3 dolardan karkas et verelim, bu arada sizin süt dana ve kuzular ınız gelişsin’ teklifi yaptım” dedi.

O, bir paket sundu ama işin özü bizim üretmemiz ve üretimi te şvik etmemiz. - Et S üt Kurumu Genel Müdürü’nün Macaristan’da orta ğı olduğu şirket üzerinden ESK’ye et satt ığı iddia edildi.

Genel M üdür şirket ortağı olduğunu ancak et satışı olmadığını s öyledi.

Yorumunuz nedir?

Şimdi bakın; Et ve S üt Kurumu Genel Müdürü’nün Macaristan’da orta ğı olduğu şirketle ilgili iddialar g ündeme gelince, ister istemez tar ım ve hayvancılık alanında başka soru işaretleri de ortaya ç ıkıyor.

Genel M üdür, “Ortakl ığım var ama ESK’ye satış yok” diyor.

Ancak mesele sadece satış meselesi değil, mesele kamuoyunun g üvenidir.

Et ve Süt Kurumu gibi kritik bir kurum, tarafs ız olmak zorunda.

Çünkü üreticinin kaderini belirleyen, fiyat politikalar ını etkileyen kararlar burada alınır.

Eğer bu kurumun en tepesindeki kişiyle ilgili ticari bağ iddiaları konuşuluyorsa, doğal olarak şu kaygı b üyür: “Acaba kararlar ülkenin üretim ihtiyaçlar ına g öre mi al ınıyor, yoksa bazı ticari ilişkiler mi g özetiliyor?” Bu alg ı bile üreticiyi tedirgin etmeye yeter.

Üretici zaten yüksek maliyetlerle bo ğuşuyor, ayakta durmaya çal ışıyor.

Şap hastalığının hızla yayılması, gerekli önlemlerin al ınmaması, hastalığın neredeyse pandemiye d önü şmesi gibi durumlar da bu iddiaların g ölgesinde daha büyük ş üphe yarat ıyor. “Bu s üreçte ithalatla ba ğlantılı bir ç ıkar ilişkisi var mı?” sorusu doğal olarak akıllara geliyor.

Tarım ve hayvancılıkta g üven en kritik unsurdur.

Üretici devlete inanacak ki üretmeye devam etsin, tüketici de kurumlar ın adil ve şeffaf olduğuna g üvenecek ki piyasada istikrar sa ğlansın.

Ancak bu t ür iddialar ortaya ç ıktığında Et ve S üt Kurumu’nun tarafs ızlığı, bağımsızlığı ve şeffaflığı tartışmalı hale gelir.

Bu da kurumun itibarını zedeler.

Bedeli ise önce üreticiye, sonra tüketiciye ç ıkar. ‘ONURA DA VİCDANA DA YAKIŞMAZ’ Atat ürk 11 Haziran 1937’de “Mal ve mülk bana a ğırlık veriyor.

Bunları milletime bağışlamakla ferahlık duyacağım.

İnsanın serveti kendi manevi kişiliğinde olmalıdır.

Ben b üyük milletime daha çok şeyler vermek istiyorum” diyerek t üm mal varl ığını hazineye bağışladı.

Biz b öyle bir liderin evlatlar ı olarak, kamudan ç ıkar elde etmeye dayalı hi çbir ili şkiyi kabul edemeyiz.

Bu devletin onuruna da milletin vicdanına da yakışmaz. - Şap hastalığı ile m ücadelede son durum nedir?

Halk ın “dabak hastalığı” diye bildiği bu sorun aslında hayvanlar i çin oldukça tehlikeli.

Öyle h ızlı yayılıyor ki, sadece çiftçiyi de ğil, koca bir b ölgenin hayvanc ılık d üzenini bile altüst edebiliyor.

Virüs k ısa zamanda başka ülkelere kadar s ı çrayabildi ği i çin, hem ticareti hem de g ıda g üvenli ğini etkileyen bir mesele h âline geliyor. ‘İNSANLAR KADERİYLE BAŞ BAŞA’ Suriye sınırındaki mayınlar temizlendi, bu temizlemede 215 şehit, 760 gazimiz oldu.

Bug ün o may ınlı alan dursaydı hem bu kadar sığınmacı hem de hastalıklı hayvan ülkemize giremezdi.

Hükümetin kaçak yolla hayvan giri şine ilişkin m ücadelesindeki yol ve yöntemler do ğru değil.

İthalat politikası doğru değil.

M ücadeleyi tek tarafl ı olarak, bakanlıktaki b ürokratlar ile yaparsan ız olmaz.

Bu konunun bileşenleri; B üyükba ş Hayvan Yetiştiricileri Birliği, üretici kooperatifleri, köylü, çiftçi, üniversiteler, veteriner hekim odalar ı olmalı.

Bu kurum ve kuruluşlar da devreye sokulmalı.

Bakanlık önleyici veteriner hekimlik deste ği vermedi.

İnsanlar kaderiyle baş başa bırakıldı.

Karantina sistemi uygulanmayıp, önleyici uygulama yapmay ınca hastalık yayıldık ça yay ıldı.

İla çlar ve veterinerlik hizmeti çok pahal ı, insanlar karşılayamadı.

Bu tabloda hayvancılık yapabilme olasılığı yok. - Buradan ç ıkışın yolunu anlatır mısınız ?

Milli tarım politikasına ihtiya ç var ama “milli” sözcü ğ ünü a ğızlara bu kadar çok pelensenk etmenin faydas ı yok.

Yaptıklarınızla milli olacaksınız.

T ürkiye, AKP iktidar ı devraldığında kendine yeten bir ülkeydi.

AKP bu övüncü bitirdi.

Önce e ğitimli ve donanımlı bir nesil yetiştireceğiz.

Ama ç halk ı doğduğu topraklarda doyurmak olmalı.

Bunun ilk adımı k öy okullar ının a ç ılması.

Gen ç nüfusun köyde aileleri ile birlikte doyabilece ği bir sistemi hayata ge çirmeliyiz.

Kentlerdeki yap ı stokumuz da doğru değil.

Bunu, depremlerde verdiğimiz kayıplar ortaya koyuyor.

Tarım şurası toplanmalı.

Bilimsel veri, öneri ve çözümler masaya yat ırılmalı.

Bu aziz millet bize yetki verirse CHP olarak bunların hazırlıklarını yapıyoruz.

T ürkiye’de genç nesil üretimle bar ışacak, k öylerde insanlar ın toprağa ve üretime yönelece ği aile tarımı olacak.

T ürkiye’yi a ğır metalli sanayileri gelişmiş ülkelerin çöplü ğ ü olmaktan kurtar ıp d ünyan ın a ç ık hava m üzesi yapabilirsek daha mutlu ve sa ğlıklı yaşayabiliriz.

PORTRE 1953’te Tokat'ta doğdu.

Tokat Ö ğretmen Okulunu bitirdi.

SODEP Üyeli ği, SHP ve CHP’nin birleşme d öneminde İl Başkan Yardımcılığı yaptı, CHP Tokat İl Başkanlığı g örevini yürüttü.

Atatürkçü Dü ş ünce Derne ği, Aziz Nesin Vakfı, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı, Doğal Hayatı Koruma Vakfı, T ürkiye Erozyonla Mücadele A ğa çland ırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı gibi bir çok sivil toplum kurulu şunda g örev alan Durmaz, CHP Tokat milletvekilli ği g örevini yürütüyor.

İlgili Sitenin Haberleri