Haber Detayı

2026’yı beklerken...
Yazarlar cumhuriyet.com.tr
28/12/2025 04:00 (3 saat önce)

2026’yı beklerken...

Capranica Meydanı’ndaki dev Noel ağacı, kilisenin çatısına kadar yükseliyor.

Capranica Meydanı’ndaki dev Noel ağacı, kilisenin çatısına kadar yükseliyor.

Dört-beş katlı bina boyunda neredeyse...

O kerte büyük.

Altın rengi süslemeleri ve ışık seliyle de göz kamaştırıyor.

Etrafında ne var ki kimseler yok.

Gri gökyüzü ve yağmur altında, ormandaki bir çam ağacı kadar yalnız.

Ağaç var ama neşeden eser yok.

Roma’dan Noel günü, bu atmosferde ayrıldım.

Repubblica gazetesinin başyazarı Ezio Mauro , “çizme” deki genelgeçer ortam baştan sona böyle olduğu için; “Noel ışıkları ve hele de yeni yıl adına iyilik dilekleri, takvim ile ruh halimiz arasında böylesine büyük bir makas açmamıştı.

Bu ritüeller hiçbir zaman, bu yıl olduğu kadar isabetsiz görünmemişti” diye yazıyor ve özetle şöyle devam ediyor: “Tükettiğimiz dünya hâlâ modernliğin, keşfin, değişimin kisvesi altında ama iç dünyalarımız tutuk, tekinsiz, kırılgan, zamanın dışında bir bekleyişte.

Tedirginliğin kaynağı yalnız denetim dışına çıkan ‘ an’ dan, ‘ şimdi’ den kaynaklanmıyor.

Gelecek de bir vaat değil, artık tehdit şeklinde algılanıyor.

Gelecek, düşünsel olarak hâkim olabildiğimiz, dolayısıyla yön verebileceğimiz bir olgu olmaktan çıktı.

Fırsattan çok risk diye baktığımız, teknolojik ilerlemeden bile (mesela yapay zekâ!) çekiniyoruz.

İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez ufuk çizgisi bizden uzaklaşıyor ve belirsizleşiyor.” Işıl ışıl parlasa da etrafına bayram havası saçmayan Noel ağacının ardındaki ruh hali bundan daha iyi özetlenemez. ‘YARIN’LAR YOK OLDU Pandemide bile durum böyle değildi.

Hatırlıyorum, Roma’nın en merkezi meydanı Piazza di Spagna’da Dante ’nin meşhur “Ve böylece yeryüzüne çıkıp yeniden yıldızları gördük” sözleri dev puntolarla ışıklandırılmıştı.

Bir dünya klasiği olan “İlahi Komedya” dan alınan bu sözler, “cehennemden çıkışa”, “yıldızlara”, “özgürlüğe”, “ileriye”, “kurtuluşa”, “yarına” ve “yarınlara” göndermede bulunuyordu.

Bugün ise “yarın” yok.

İnsanlar el yordamıyla ilerliyor ve “yarın” ı göremiyor.

Nedenler çeşitli: En başta bitmek bilmeyen ve bundan böyle ABD korumasında olmayan Avrupa’yı hangi badirelere çekeceği belli olmayan Ukrayna savaşı, ekonomik kriz, işsizlik, demografik küçülme, bu küçülmeyle koşut bir göç - “yabancılar sorunu” - ve yabancı göçünün ters yönündeki “beyin göçü”.

Dıştan gelen ve önü alınamayan “yabancı göçü” ile, ülkelerinde gelecek perspektifinden yoksun oldukları için dışarıya giden yetişmiş, parlak, diplomalı “gençlerin beyin göçü” eşzamanlı olarak yaşanıyor.

Gençler derken... bu olumsuzluklara ek olarak şimdi üstüne ilaveten yeni “zorunlu/ gönüllü askere çağırma” politikaları tartışılıyor.

Rusya’ya karşı yeni silahlanma perspektifiyle paralel olarak ilerleyen bu “ulusal orduları büyütmek” hedefinde, Almanya ve Fransa en ön sırada bayrak taşıyor.

İtalyan hükümetinin tam nerede durduğu, ne yönde karar alacağı henüz belirsiz ama “gönüllü/zorunlu askerlik polemikleri” gündeme girmiş durumda.

YAZGIMIZ ELİMİZDE DEĞİL Girişte söz ettiğim, 2025 Noel melankolisini çarpıcı satırlarla anlatan Ezio Mauro’nun yazısının yanı başında mesela “çizme” nin bir numaralı jeopolitik uzmanı Lucio Caracciolo’nun yazısı var.

Caracciolo da “yıllar, hatta on yıllar sürebilecek maksimum belirsizliğin” Avrupa’ya hâkim olduğundan dem vuruyor ve özetle; “Yazgımız bundan böyle elimizde değil.

Kendi yazgımıza yön veremiyoruz” diyor: “Dahası...

Bugün kimsenin yazgısı artık elinde değil.

Batan hegemonyaların (ABD kastediliyor) yerinin başka hegemonyalar tarafından doldurulmadığı dönemler böyledir.

Birden kendinizi, kaza ya da bir çılgınlık eseri kontrolden çıkan bir çatışmada buluverirsiniz.

Avrupa’nın (Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin) bir barış planı yok.

Olmadığı gibi diplomasi de uykuda.

Aviano, Vicenza ya da Ghedi’ye bir saldırı olsa; ABD tepkisinin ne olacağını bilmiyoruz.

En korkutucu olan da (göçmenlerle özdeşleştirilen) bir ‘iç düşmanla’ savaşa tutuşan ABD’nin de bunu bilmemesi!” Avrupa’nın ve İtalya’nın “Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete” ruh halini özetleyen kanaat önderlerine “La Stampa” dan Gabriele Segre ’yi de ilave etmeden geçmeyelim: “Zorunlu askerlikten bahsediliyor.

Yalnız askeri ve jeopolitik anlamda değil, yüreğimizde, içimizde de çok temel bir şeyler değişiyor.

Avrupa kimliği refah, daha iyi bir geleceğe kesin inanç ve ordular yerine fırsatların yok ettiği sınırlar üzerine inşa edilmişti.

Şimdi bu vaat sallantıda ve savaş somut bir olasılığa dönüşüyor.

Gençleri askere çağırmak, sosyal bağların dinamiğini yeniden tanımlamaktır.

Bolluğun yetmediğini, insanların yalnız kazanmaya değil, kaybetmeye de hazır olduklarını kabullenmek, bunu içselleştirmek anlamına gelir.

Avrupa bunun üzerine yeni bir birleştirici, yapışkan kurmaya çalışıyor.

Ne var ki eski kıtaya geri dönen askerlik tartışmaları ortak bir Avrupa ordusu için değil, ulusal ordular için yapılıyor.” İyi yıllar efendim.

Kemerlerinizi bağlayın.

İlgili Sitenin Haberleri