Haber Detayı
Feti Yıldız'dan İsrail ve SDG uyarısı
MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız Türkiye açısından en büyük tehdidin, Suriye’nin kuzeyinde PYD/YPG gibi yapılar olduğunu söyledi. Yıldız, "İsrail’in Orta Doğu’da hegemonyası için garnizon devlet, Kürt devletçiği gerekmektedir. Başka türlü emellerine ulaşamaz" dedi.
MHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız, Terörsüz Türkiye’nin bölgesel ve küresel boyutları ile olası etkilerini Türkgün gazetesine değerlendirdi.Feti Yıldız, Türkiye açısından en büyük tehdidin, Suriye’nin kuzeyinde PYD/YPG gibi yapılara uluslararası alanda verilen destekle birlikte ortaya çıktığının altını çizdi, “Bu oluşumlar, Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit ettiği gibi, sınır ötesi terör geçişlerinin ana hatlarını oluşturmuştur” dedi.
Türkgün Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Müftüoğlu’nun sorularını yanıtlayan MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, “İsrail’in Orta Doğu’da hegemonyası için garnizon devlet, Kürt devletçiği gerekmektedir.
Başka türlü emellerine ulaşamaz” diye konuştu.‘TERÖRSÜZ TÜRKIYE’ RAPORU‘Terörsüz Türkiye’nin bölgesel ve küresel boyutlarını anlatır mısınız?Bu soruların cevabını 120 sayfadan ibaret olan ‘Terörsüz Türkiye’ raporunda ayrıntılı bir şekilde anlattık.
Kısaca izah etmek gerekirse; Türkiye’nin jeopolitik konumu, “Terörsüz Türkiye” idealini yalnızca iç güvenlik stratejisi olmaktan çıkarıp bölgesel güvenlik mimarisinin merkezine yerleştirmektedir.
Anadolu coğrafyası, Asya ile Avrupa arasında stratejik bir köprü olmasının yanı sıra, enerji koridorlarının, ticaret ağlarının ve göç rotalarının kavşak noktasıdır.Bölgemizde uzun süredir devletleşme ve merkezileşme taleplerinin olduğu görülmektedir.
Birçok ülke kendi egemenlik kapasitesini yeniden inşa etme sürecine girmiştir.
Bu süreç, devlet dışı aktörleri ya uyum sağlamaya veya tasfiye olmaya zorlamaktadır.Yeni küresel siklet merkezi ticaret, lojistik, enerji, ulaştırma koridoru bağlamında Atlantik‘ten Asya Pasifik’e kaymıştır.
Bu nedenle Türkiye’nin iç istikrarı, Orta Doğu’dan Avrupa’ya uzanan geniş bir güvenlik ekosistemi üzerinde doğrudan belirleyici olmaktadır.TÜRKIYE’NIN SINIR GÜVENLIĞI TEHDIT ALTINDASuriye ve Irak üzerindeki etkileri nelerdir?Suriye’de 2011’de başlayan iç savaş, bölgesel güvenlik dengesini köklü biçimde değiştirmiş; terör örgütlerinin manevra alanını genişletmiştir.
Türkiye açısından en büyük tehdit, Suriye’nin kuzeyinde PYD/YPG gibi yapılara uluslararası destek verilmesiyle ortaya çıkmıştır.
Bu oluşumlar, Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit ettiği gibi, sınır ötesi terör geçişlerinin ana hatlarını oluşturmuştur.Türkiye, 2016’dan itibaren yürüttüğü Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtlarıyla sınır ötesi terör yapılanmalarını etkisizleştirmiş; aynı zamanda 500 binin üzerinde Suriyeli’nin güvenli bölgelere dönüşünü sağlamıştır.Bu operasyonlar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1373 ve 2178 sayılı kararlarıyla tanımlanan uluslararası terörle mücadele yükümlülükleriyle uyumludur.
Irak’ın kuzeyinde ise PKK’nın uzun yıllardır sürdürdüğü varlık, merkezi yönetimin zayıf otoritesiyle birleşerek Türkiye için kalıcı bir güvenlik riski oluşturmuştur.Türkiye’nin Irak Kuzey Operasyon Alanı kapsamında 2019’dan itibaren yürüttüğü Pençe serisi operasyonları, örgütün hareket alanını ciddi biçimde daraltmıştır.
Ayrıca, Bağdat yönetimiyle imzalanan 2023 Güvenlik Mutabakatı, iki ülke arasında istihbarat paylaşımı ve sınır güvenliği iş birliğini kurumsallaştırmıştırETNIK VE MEZHEPSEL FAY HATLARIBu gelişmelerin enerjiye etkisi nedir?Doğu Akdeniz, enerji kaynakları ve deniz yetki alanları bakımından son yıllarda uluslararası rekabetin yoğunlaştığı bir bölgedir.
Türkiye’nin terörden arındırılmış istikrarlı yapısı, enerji arz güvenliği açısından kritik bir faktör hâline gelmiştir.Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin güvenli limanlar ve enerji terminali işlevi görmesi hem Avrupa’nın enerji arz çeşitliliğine hem de bölgesel iş birliğine katkı sağlamaktadır.
Bu bağlamda “Terörsüz Türkiye, enerji koridorlarının güvenli işletilmesini sağlayarak Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı (TANAP) ve TürkAkım gibi projelerin sürdürülebilirliğini güçlendirmektedir.Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı raporuna göre, Türkiye’nin enerji taşımacılığındaki kesintisiz akış oranı %98’e ulaşmıştır.
Bu oran, bölgedeki terör tehditlerinin azaltılmasıyla doğrudan ilişkilidir.Ortadoğu’daki istikrarsızlık, etnik ve mezhepsel fay hatları üzerinden sürekli yeniden üretilmektedir.
Terör örgütleri, bu bölünmeleri kullanarak meşruiyet zemini yaratmaktadır.
Türkiye’nin terörle mücadelede elde ettiği başarı, bölgedeki devletler için normatif bir referans oluşturmaktadır.
Özellikle Lübnan, Ürdün ve Körfez ülkeleriyle geliştirilen güvenlik iş birliği anlaşmaları, “ortak tehdit–ortak çözüm” paradigmasıyla yeni bir güvenlik mimarisi doğurmuştur.Türkiye, bu süreçte “insani güvenlik” yaklaşımını da benimseyerek yalnızca askeri değil, diplomatik ve ekonomik araçlarla da bölgesel istikrara katkı sağlamaktadır.
İstanbul Barış Forumu’nda kabul edilen “Bölgesel Dayanışma ve Kalkınma Deklarasyonu” bu çok katmanlı güvenlik anlayışının somut göstergesidir.İSRAIL TEHLIKESIİsrail ve İran Faktöründen bahseder misiniz?Türkiye’nin güvenlik politikası, İsrail’in askeri yayılmacılığı ve İran’ın vekil güçler üzerinden yürüttüğü nüfuz stratejileriyle doğrudan etkileşim hâlindedir.
İran’ın Irak ve Suriye’deki Şii milis ağları, Türkiye’nin sınır güvenliği ve bölgesel çıkarları açısından bir “dolaylı tehdit” unsuru olarak değerlendirilmektedir.Aynı şekilde İsrail’in Gazze ve Lübnan hattında sürdürdüğü askeri operasyonlar, bölgesel tansiyonu artırarak terör örgütlerinin radikalleşme kapasitesini beslemektedir.
İsrail’in Orta Doğu’da hegemonyası için garnizon devlet, Kürt devletçiği gerekmektedir.
Başka türlü emellerine ulaşamaz.
Bu ortamda Türkiye hem diplomatik hem askerî araçları eşgüdüm içinde kullanarak caydırıcılığını güçlendirmiştir.2022’de yürürlüğe giren “Milli Güvenlikte Stratejik Özerklik” politikası, Türkiye’nin dış güvenlik kararlarını ulusal öncelikler çerçevesinde bağımsız biçimde şekillendirmesini sağlamıştır."GÜVENLIK SAĞLAYICI ÜLKE”Avrupa ve Küresel Güvenlik Boyutu nedir?Türkiye’nin güvenliği Avrupa’nın güvenliğinden ayrı düşünülemez.
Avrupa’ya yönelen göç dalgalarının önemli bir kısmı Suriye ve Irak’taki terör kaynaklı istikrarsızlıklardan beslenmektedir.NATO 2024 Raporu’nda Türkiye’nin terörle mücadelede elde ettiği başarıların, Avrupa Atlantik güvenlik yapısına katkı sağladığı açık biçimde ifade edilmiştir.Ayrıca Türkiye’nin uluslararası operasyonlarda Kosova, Afganistan, Somali aktif rol üstlenmesi, onu “güvenlik sağlayıcı ülke” kategorisine taşımıştır.
Küresel düzeyde ise, ABD’nin dönemsel stratejik yönelimleri, İsrail’in bölgesel politikaları ve İran’ın vekil ağları, Türkiye’nin güvenlik denklemini sürekli yeniden tanımlamasına neden olmaktadır. “Terörsüz Türkiye” vizyonu bu çerçevede, yalnızca iç barışın değil; aynı zamanda bağımsız, etkin ve dengeli bir dış politikanın da teminatıdır.Odatv.com