Haber Detayı
Kubilay Aka: ‘Ona her konuda sırtımı yaslayıp güvenebilirim’ - Şükran Ovalı: ‘Ömrü de kalbi gibi olsun istiyorum’
İkisi de beyazperdede, tiyatro sahnesinde ve ekranda aralıksız üretiyor. Birbirinden farklı karakterleri hakkını vererek canlandırıyor. ‘Fora’ adlı tiyatro oyunu Şükran Ovalı ve Kubilay Aka’yı bir araya getirdi. Onlarla buluşup yeni oyunlarından yola çıkarak kuşak çatışmalarını, aşkı, oyunculuk dünyasını, dostluklarını ve aileyi konuşuyoruz: “Aile her zaman lütuf olmayabiliyor.”
Şükran Ovalı 20, Kubilay Aka’ysa neredeyse 10 senedir hayatımızda. ‘Fora’ oyunuyla ilk kez bir araya geliyorlar.
Ama çok uzun zamandır arkadaşlarmış gibi bir enerji yakalamışlar.
Birbirlerinin cümlelerini tamamlıyor, fotoğraf çekiminde bol bol espri patlatıyorlar.
İkisi de samimi ve dobra...◊ Yeni oyununuz ‘Fora’ başladı.
Oyun bize ne söylüyor?Şükran Ovalı: Bu aslında bir aile hikâyesi. ‘Herkesin bahtına bir anne-baba düşüyor, biz de hayatta bununla baş etmeye çalışıyoruz’ mevzusunu anlatıyor.
Oyun, hiçbir şeyin dışarıdan göründüğü gibi olmadığını, herkesin bir arka bahçesi olduğunu, bununla baş etmeye çalıştığımızı, kaç yaşında olursak olalım sahiplenme duygusuna hep ihtiyaç duyduğumuzu da işliyor.
Ölümden de bahsediliyor.
Söylemek istediklerini söyle, erteleme...
Yazarımız Hikmet (Hükümenoğlu) bunları iyisiyle kötüsüyle çok güzel ortaya koymuş.Kubilay Aka: Şükran çok güzel anlattı.
Aileyle aranda bir mesafe, söyleyemediğin şeyler ya da yarım yamalak söyleyebildiğin şeyler vardır ya, onları da anlatıyor.◊ Oyun sizi nelerle yüzleştirdi?
Şükran Ovalı: Herkesin ne kadar eksik olduğu, hepimizin yaraları olduğuyla.
Hepimizin derdinin ne kadar ortak olduğunu anlıyoruz.◊ Oyunun tanıtımlarında “Hem bir lütuftur aile hem de bir lanet” diyor.
Aileniz sizin için neydi?Şükran Ovalı: Ben lanet sandığımız şeylerin aslında ne kadar hediye olduğunu fark ediyorum.
Gençken kızdığım, katılmadığım, kendimi yalnız hissettiğim şeylere şimdi dönüp bakıyorum da aslında beni var eden şeyler bunlar olmuş.Belki de şu an ebeveyn, anne olma konusunda daha güçlü durabiliyorsam, o yaşadığım kırıklıklarla ilgilidir.
Ben babaanne ve dedeyle büyümüş bir çocuğum, onlar da beni o kadar çok sevdiler ki...Kubilay Aka: Oyunun bu sözüne katılmıyorum, ailenin hiçbir zaman lanet olabileceğini düşünmüyorum.Şükran Ovalı: Lanet büyük bir kelime, doğru söylüyorsun.Kubilay Aka: Ama aile lütuf mudur?
Her zaman lütuf olmayabiliyor.
Benim ailem lütuf diyebilirim, babam çok çalışırdı, yılın sekiz-dokuz ayı uzakta da olsa bizim için çalıştığını bilirdik.
Ben de anneanne ve dedeyle büyümüş bir çocuğum.
Onlar da beni el üstünde tuttu.◊ Neden ikiniz de büyükanne ve dedenizle büyüdünüz?Kubilay Aka: Annem ve babam çalışıyordu.Şükran Ovalı: Benim annem ve babam ben bebekken ayrılmışlar.
Babaannem ve dedem önceden üç evlat kaybetmiş.
Bana biraz fazla düşkünlerdi.
Dedem vefat etmeden önce “Keşke baban ben olsaydım” dedi.
Ben de “Sen benim babamsın zaten” demiştim.◊ Babanı görüyor muydun?Şükran Ovalı: Görüyordum tabii ama ailemi babaannem ve dedem bildim.
Dedem gerçekten çok âşıktı babaanneme, her banyodan sonra onun saçını tarardı, eğer onların arasında büyümeseydim, bu kadar aileye inancım olmayabilirdi.
Dünyaya bir daha gelsem yine onlarla büyümek isterdim.‘ESKİDEN BAZI ANLARI YAŞARDIK, ANILARIMIZ OLURDU, ŞİMDİ ANILARIMIZ DA YOK’◊ Oyundaki karakterlerin görünenin dışında bir de kimsenin bilmediği arka bahçeleri var.
Sizin arka bahçelerinizde bizim görmediğimiz neler var?Kubilay Aka: İşte görmemeniz gerektiği için arka bahçe (gülüyor).Şükran Ovalı: Herkesin olduğu kadar hepimizin arka bahçesi var.
Ama oyunda aslında o noktada herkesin ne kadar eksik ve yaralı olduğunu görüyoruz. ◊ Peki, siz de yaralı mısınız?
Şükran Ovalı: Yaralı olmayan var mıdır?
Tabii yaralıyım, mutlaka kırgınlıklarım, heves kırıklıklarım oldu tabii.
Ama belki de, iyi ki o yaralarım olmuş.Kubilay Aka: Var tabii canım, hepimizin olduğu kadar...◊ Oyun iletişim çağında iletişimsizliğimizi de gösteriyor...
Şükran Ovalı: Modern hayatın getirdiği ‘zamanla yarış’ diye bir şey var.
Bir kasabaya gittiğinde bunu görmüyorsun, hiç kimse sürekli saatine bakmıyor.
Kubilay Aka: Mesela en büyük şikâyetim İstanbul’da sürekli bir yere yetişmeye çalışmak, sürekli araba kullanıyor, bir yerlere gitmeye çalışıyorum.
Şükran Ovalı: Yetişmeye çalışırken yetmeye de çalışıyoruz.Kubilay Aka: Bir araştırmaya göre İstanbul’da yaşıyorsanız hayatınızın altı yılı trafikte geçiyormuş.
Bir de sosyal medya var, haberimiz olmayan bir şey yok artık...
Şükran Ovalı: Ama bilgiler kirli...
Kubilay Aka: Eskiden ayda bir görmem lazım dediğim kişileri şimdi görüntülü arıyorum, içim rahat ediyor.
Oysa eskiden bazı anları yaşardık, anılarımız olurdu, şimdi anılarımız da yok. ◊ Mesleğiniz gereği insandan, iletişimden besleniyorsunuz.
Bu sizin için zor oluyor mu?Şükran Ovalı: İlişkiler sunileşiyor.
Birileriyle oturduğunda bile bir noktadan sonra telefona bakmaya başlıyorsun. ‘BEN 40 YAŞIMA GELDİM, HAYIR DEMEYİ YENİ ÖĞRENDİM’◊ Oyun ölümü de anlatıyor dediniz.
Ölümden korkar mısınız?Kubilay Aka: Ben kendimi teslim etmek olarak bakıyorum.
Korkmuyorum aslında, ‘Bu kadarmış, teslim oluyorum’ diye düşünürüm.Şükran Ovalı: Ben de böyle düşünüyordum, amcamı 5 yaşımda kaybettiğim için ölümün soğukluğuyla ve gerçekliğiyle çok erken tanıştım.
Korkmuyordum.
Ama kızım olduktan sonra çok korkmaya başladım.
Çünkü onun hayallerine şahitlik etmek ve daha çok yaşamak istiyorum.◊ Oyunda kuşak çatışmasını da görüyoruz.
Sizin yeni kuşak ve eski kuşakla en büyük çatışmanız nedir hayatta?
Kubilay Aka: Ben 95’liyim.
Kardeşim 2002’li.
Onu da, seni de, babamı da, dedemi de anlayabiliyorum.
Biz biraz daha ortada kaldığımız için aslında herkesle anlaşabiliyoruz.
Kuşak farkı varmış gibi olmuyor.
Dün mesela Şenay (Gürler) “Babam istemedi konservatuar okumamı” dedi, benimki de istememişti. “Başka bir şey oku, kolunda altın bilezik olsun” muhabbeti vardı, halbuki konservatuvar da bir okul ve o da bir altın bilezik neden olmasın?
Ama işte bakış açısı olarak aslında hepimiz böyle büyüdük.
Şimdi kardeşime bakıyorum, o anne-babamla daha çok çatışabiliyor bazı konularda.Şükran Ovalı: Ben farklarımızı görüyorum.
Yeni nesil kendini ifade etme konusunda daha özgür, manipülasyona bizim nesil kadar açık değil. “Hayır” demeyi biliyorlar.
Benim çocuğum 3 yaşında “Hayır” dediğinde mutluluktan ağlayacaktım.
Ben 40 yaşıma geldim, hayır demeyi yeni öğrendim.‘HEVESLERİMİZİ KIRIP ÜSTÜNDE TEPİNDİLER’◊ Siz daha önce birlikte çalışmış mıydınız?Şükran Ovalı: Yok çalışmadık.
Ama yeni çekilen ‘Organize İşler Karun Hazinesi’nde birlikte sahnemiz olmasa da aynı projedeyiz.◊ Birbirinizi nasıl anlatırsınız?
Kubilay Aka: Ona her konuda sırtımı yaslayıp güvenebilirim.
Çok samimi bir yerden sahip çıkma durumu var.
Benim olmadığım yerde beni savunan çok arkadaşım yoktur, Şükran’ın bunu yapacağından ve yaptığından çok eminim.
O yüzden onu hem çok seviyor hem de ona çok güveniyorum.
En son Şükran’a “Ne kadar yaşarsam hep hayatımda olursun inşallah, keza Caner (Erkin) Abi de öyle” dedim.Şükran Ovalı: Caner de Kubilay’ı çok seviyor, “O benim aktörüm” diyor ve hakikaten çok beğeniyor.
Ben de Kubilay’ı övmelere doyamam.
Yaşının çok üstünde.
Bir sahnede göz göze geldiğim zaman, ne yaparsam yapayım beni kurtaracağından emin olduğum bir meslektaşım.
Ömrü de kalbi gibi olsun istiyorum.
Çünkü çok açık, hesap kitap bilmeyen, kendine bir ambalaj yaratmayan biri.
Zarar görmesini istemiyorum. 10 yaş var aramızda.
Bizim heveslerimizi kırıp üstünde çok tepindiler, onların hevesi kırılsın istemiyorum.
Çok kıymetli, onunla çalıştığım için çok şanslıyım.◊ Birbirinizde bir şeyi değiştirecek olsanız neyi değiştirirsiniz?Şükran Ovalı: Açık açık söyle.Kubilay Aka: Takımını değiştirirdim.◊ Hangi takımlısın?Şükran Ovalı: Beşiktaş.Kubilay Aka: Ben Fenerbahçeliyim.◊ Sen neyi değiştirmek isterdin Kubilay’da?Şükran Ovalı: Kubilay kalbini fazla ortaya koyuyor, çok açık, biraz sakınmasını isterdim.‘İNSANLARI SEVMEK İÇİN ÇOK KUDRETİM VARDI’◊ Şimdi hayatlarınızın nasıl dönemlerindesiniz?Şükran Ovalı: Kendimi daha güçlü ve demlenmiş hissediyorum.
Tahammülüm de eskisi kadar yok.
Şefkatimi de, çocuğuma çok aktığı için, hak etmeyene vermeme konusunda ısrarlıyım.
İnsanları sevmek için eskiden çok kudretim vardı, yaş aldıkça zamanın kıymetli olduğunu, bunu hak edene vermen gerektiğini biliyorsun.
Sahici ilişkiler arıyorum, sahte olan hiçbir yerde olmak istemiyorum.
Beni olduğum gibi kabul etmeyen hiç kimseye kendimi onaylatma derdim özellikle çocuğumdan sonra kalmadı. ◊ Kubilay sen?Kubilay Aka: Yeni yeni olgunlaşıyorum gibi. 30 yaşındayım, içimdeki çocuğu da öldürmek istemiyorum.
Özellikle Yılmaz Erdoğan’la oynadıktan sonra oyunculuğumda da bir olgunlaşma hissediyorum.
Bana öyle dokunuşlar yaptı ki oynarken daha yere basıyorum.
Kendi hayatımda da kararları daha net verebiliyorum.
Tabii hâlâ duygusal açıdan fevri de olabiliyorum ama herhalde bu da olgunluğa dönüşecektir.‘BİZE EN ACIMASIZ DAVRANAN, YİNE BİZİ İZLEYEN KİŞİLER’◊ Biriniz 9, biriniz 19 senedir oyunculuk yapıyorsunuz.
Oyunculuk size şu noktada ne ifade ediyor?
Şükran Ovalı: Oyunculuk benim için bitmeyen bir nöbetçi öğrencilik.Kubilay Aka: Biliyorsun bu zaten benim hayalimdi.
Hayalimi gerçekleştiriyorum.
Kariyerim bebekti, şu an emekliyor; daha yürüme ve koşma aşamasına geçmedi.
O yüzden oyunculuk şudur budur gibi bir cevap veremem.
Ama sete her gittiğimde kalbim ısınıyor ya da sahneye çıkmadan önce çok heyecanlanıyorum.
Bu benim için keşfedebildiğim, kendimi bulabildiğim, kaybedebildiğim dünyanın en güzel yolculuğu.◊ Peki, tüm dünyada oyuncular kariyerleri boyunca yaşadıklarını artık daha cesur anlatıyor.
Siz bu yolculukta neler yaşadınız?
Tozpembe miydi her şey?Şükran Ovalı: Tozpembe olmadı.
Zorlu bir yolculuk oyunculuk.
Gençlere, oyuncu olmak isteyenlere söyleyebileceğim şey kendilerinden vazgeçmemeleri.
Konuşmaya da devam etsinler, bizim sustuğumuz onca zamana inat onların konuşmaları iyi geliyor.◊ Kubilay sen hiç maruz kaldın mı böyle şeylere?Kubilay Aka: Fiziksel değil ama psikolojik şeyler ister istemez oluyor.
Ama bir kadın kadar çok maruz kalmadım, çoğu sektörde kadın olmak zor.
Sanırım kabullenemedik hâlâ.
Güçlü kadın görünce herhalde birçok erkeğin hâlâ eli ayağı titriyor.
Sebep kendi egolarının kırılması mı, bilmiyorum.
Ben kadın erkek ayırmadan, sette genç bir kardeşimiz varsa, yetenekliyse, hep yanında olmaya çalışırım.
Bana da sette yönetmenlerden ya da bazı insanlardan duyduğum laflar bazen ağır geldi.
Ama maalesef bize en acımasız davranan yine bizi izleyen kişiler. “Seni çok seviyorum” deyip, X’e girip hiç olmayacak yorumlar yaptıklarında yıprandığım zamanlar oldu.
Çoğunu okumuyorum, bakmıyorum.Şükran Ovalı: Bazen çocuğuna, sana beddua ediyor, kin kusuyor, irin atıyorlar...
Yani akıl yok, vicdan yok. ‘ERKEKLERE HAYAT DAHA KONFORLU’◊ Oyununuzda aşk da var.
Aralarında yaş farkı olan iki sevgiliyi canlandırıyorsunuz.
Aşkta yaş farkı olur mu?Kubilay Aka: Uçurum olmadığı sürece olur.Şükran Ovalı: Olur.
Tabii çok uç olduğu zaman rahatsız ediyor.
Bir de genelde erkekler yaşça büyük olunca konuşulmuyor, kadınlar büyük olunca konuşuluyor; “Ondan beş yaş büyük” diye manşete taşıyorlar.
Erkeklere hayat daha konforlu.◊ Kubilay bu arada Hafsa’yla (Hafsanur Sancaktutan) ilişkiniz nasıl gidiyor?Kubilay Aka: Çok güzel gidiyor.Şükran Ovalı: Çok güzel bir kız.Kubilay Aka: Her şey olması gerektiği gibi ilerliyor.
O da çalışıyor ve yoğun, ben de.
İş dışındaki vakitleri olabildiğince beraber geçirmeye çalışıyoruz.◊ Senin evlilik nasıl gidiyor Şükran?Şükran Ovalı: Dokuz yıl oldu, az değil.
Çok güzel gidiyor, biz iyi yol arkadaşı olduk birbirimize.
Umarım böyle devam eder.◊ Kubilay sen saçlarını bir ara pembeye boyamıştın.
O yeni bir proje için miydi?Kubilay Aka: Bir futbol turnuvasına gittik, ben de dikkat çekmeyi hiç sevmediğim için öylesine pembeye boyadım (gülüyor).
Yaklaşık 10 senedir iş için birileri saçın-sakalın şöyle, böyle olsun diyor, boştum ve istediğimi yapayım dedim, biraz uçlara gitmişiz herhalde...
Pembenin yakışmayan bir şey olduğunu düşünmüyorum, bence güzel de oldu.
Saç erkeğin aksesuarlarından, zaten çok aksesuarımız yok.