Haber Detayı

Cumhuriyet’i de Seyit Rıza’yı da aynı anda anmak: Bir kolektif akıl tutulması! Bir haftada iki ayrı tarih, iki ayrı siyaset
Erdem cömert aydinlik.com.tr
18/11/2025 00:00 (1 ay önce)

Cumhuriyet’i de Seyit Rıza’yı da aynı anda anmak: Bir kolektif akıl tutulması! Bir haftada iki ayrı tarih, iki ayrı siyaset

Cumhuriyet’i de Seyit Rıza’yı da aynı anda anmak: Bir kolektif akıl tutulması! Bir haftada iki ayrı tarih, iki ayrı siyaset

Bazı Alevi derneklerinin son yıllarda sergilediği tutum, toplumsal hafızanın nasıl araçsallaştırıldığını çarpıcı biçimde ortaya koyuyor.

Aynı derneklerin, Cumhuriyet’in 29 Ekim 1923 devrimini kutlayıp 10 Kasım’da Mustafa Kemal Atatürk’e saygı duruşunda bulunmalarının üzerinden henüz beş gün geçmişken, 15 Kasım’da bu kez Seyit Rıza’yı “Unutmadık, affetmedik” sloganlarıyla anmaları, yalnızca tarihsel bir çelişki değil; aynı zamanda ciddi bir akıl tutulmasının göstergesi.

Birbiriyle bağdaşmayan iki tarihsel figürü aynı politik tutumun içine yerleştiren bu yaklaşım, Alevi toplumunun tarihini anlamaya değil, onu bugünün ideolojik kamplaşmalarına göre yeniden şekillendirmeye hizmet ediyor.

CUMHURİYET DEVRİMİ VE ALEVİLİĞİN TOPLUMSAL KURTULUŞU Cumhuriyet’in devrimci karakterini en iyi Atatürk’ün şu sözleri anlatır: “Türkiye şeyhler, dervişler, çelebiler, müritler, mensuplar memleketi olamaz.” Bu söz, yüzyıllarca süren seyit-şeyh-ağa düzeninin tasfiyesiyle birlikte bütün bir halkın özgürleşmesi anlamına gelir.

Tekke ve zaviyelerin kapatılması, ağalığın, beyliğin, feodal otoritenin kaldırılması ve İskân Kanunu ile toprak düzenlemeleri, Alevi köylüsüne nefes aldıran adımlardı.

Gerçek şu ki, Alevilik Cumhuriyet ile birlikte toplumsal görünürlük ve inanç özgürlüğü kazanmıştır.

Bugün bu gerçeği inkâr edenler, Aleviliği bir inanç olmaktan çıkarıp etnikçi bir siyasetin malzemesine dönüştürmek isteyen çevrelerdir.

DERSİM İSYANI GERÇEĞİ: FEODAL BİR KALKIŞMANIN ANATOMİSİ Bugün “soykırım”, “tertele”, “katliam” söylemleriyle istismar edilen Dersim hadisesi, tarihsel belgelerde bambaşka bir karakter taşır.

Dersim İsyanı, 1876’dan 1937’ye kadar bölgede yaşanan 11. isyanın son halkasıdır.

İsyan, hükümetin aldığı düzenlemeleri tanımayan bazı aşiretlerin vergi ve asker vermeme, bölgeye devlet otoritesinin girmemesini isteme yönündeki ültimatomlarının ardından gelmiştir. 21 Mart 1937’de Singeç Köprüsü havaya uçurulmuş, karakol basılmış ve 33 Mehmetçik şehit edilmiştir.

Ardından Mazgirt Köprüsü de havaya uçurulmuş, burada bulunan jandarma taburunda 56 askerimiz şehit edilmiştir.

Harçik Deresi üzerindeki Pah Köprüsü de aynı şekilde tahrip edilmiş ve isyan kısa sürede bölgeye yayılmıştır.

Mayıs–Eylül 1937 arasında çatışmalar yoğunlaşmış, Ankara Hükümeti kararlılıkla devlet otoritesini tesis etmek üzere harekete geçmiştir.

Tüm belgeler açıkça göstermektedir: Bu kalkışma ne “Alevi isyanı”dır ne de “bir halkın özgürlük mücadelesi.” Feodal düzenin ve dış bağlantıların ortak hareket ettiği bir aşiret isyanıdır.

Cumhuriyet’in ‘Tunç’ eliyle de derebeylik düzeni yıkılmıştır.

Bu nedenle bugün Seyit Rıza’yı “kahramanlaştırmak”, farkında olarak ya da olmayarak, Atatürk’ün devrimlerine ve Cumhuriyet’e karşı mevziye girmek demektir. ‘BİZ DEVLETİN ALEVİSİ OLMAYACAĞIZ’ DİYENLERE YANIT DEM Partisi Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları’nın Tunceli’de yaptığı açıklamada, “Biz devletin Alevisi olmayacağız” sözleri, Aleviliği Cumhuriyet çizgisinden koparma çabasının güncel siyasal ifadesidir.

Bugün Aleviliği devlet düşmanlığının aparatı hâline getirmek isteyen çevrelerin yaptığı şey, Alevi toplumunun tarihsel hafızasına saldırmaktır.

Yegâne varlığımız olan ulus devletimizin vatandaşı olacağız, milletvekili olup maaş alacağız, dokunulmazlığından yararlanacağız ama Alevisi olmayacağız öyle mi?

Açıkça söylüyoruz güvendiğiniz nemalandığınız emperyalist devletlerin Alevisi olmadık ve olmayacağız!

ALEVİLİK AKLIN YOLUDUR, AYDINLIĞIN YOLUDUR Aleviler, tarihin her döneminde aklın ve aydınlığın yanında durmuştur.

Bu yolun karşısında duranlar ise, Aleviliği siyasal manipülasyonların aracı hâline getirmek isteyen inkârcı çevrelerdir.

Bugün sorulması gereken tek soru şudur: Aleviler, kendilerini feodal düzenin mirasçılarıyla mı; yoksa onları eşit ve özgür yurttaş yapan Cumhuriyet’le mi tanımlayacaklardır?

Cevap bellidir.

Alevilik, karanlığa değil; Cumhuriyet’in aydınlığına yürüyen bir yoldur.

Aşk ile…

İlgili Sitenin Haberleri