Haber Detayı
Dünyanın saati hızlandı
Geçen yıl dünyada siyasi, askeri ve ekonomik anlamda ezberlerin bozulduğu bir yıl oldu. ‘Vurulmaz İsrail’ vuruldu, ‘yenilmez Batı’ yenildi, ‘sömürge Afrika’ ayağa kalktı, ‘tek kutuplu dünya’ ömrünü tamamladı... Çöken Atlantik birbirine düşerken yükselen Avrasya daha da birleşti.
Dünya son yıllarda büyük değişimlerden geçerken 2025 yılı uzun yıllardır değişmez kabul edilen güç dengelerinin sarsıldığı, “dokunulmaz” görülen aktörlerin yara aldığı ve uluslararası sistemin derinden sorgulandığı bir kırılma evresi olarak kayda geçti.
Siyasi, askeri ve ekonomik alanlarda yaşanan gelişmeler, Soğuk Savaş sonrası kurulan düzenin fiilen çözüldüğünü gözler önüne serdi.
Doların kullanımı azalırken, yenilmez denen güçler füze yağmuruna tutuldu.
En güçlü ittifaklar, kendi içlerinde bölündü.
İSRAİL KEVGİRE DÖNDÜ Şüphesiz 2025 yılının en dikkat çeken olaylarından birisi 12 günlük İran-İsrail savaşıydı.
İsrail, on yıllar boyunca Batı Asya’da askeri üstünlüğü, istihbarat kapasitesi ve Batı’nın koşulsuz desteğiyle “dokunulmaz” bir güç olarak konumlandırıldı.
İsrail, 2025 yılında Yemen, İran, Suriye, Lübnan, Katar ve Filistin’e saldırdı. “Buranın efendisi benim!” demeye çalışan İsrail, Hizbullah ve Filistin direniş örgütlerine karşı başarı elde edemedi.
İran’dan ise büyük bir tokat yedi.
İran, İsrail’e tarihi boyunca karşılaştığı en büyük saldırıyı yaşattı.
İran’dan atılan füzelerin ardı kesilmedi.
Tel Aviv, Hayfa, birçok önemli şehir İran yapımı füzelerin hedefi oldu. 6 katmandan oluşan İsrail hava savunma sistemi kevgire döndü.
MOSSAD karargahları, bilim merkezleri, askeri ve enerji tesisleri vuruldu.
İsrailliler sığınaklardan çıkamadı.
En sonunda İsrail, tek taraflı ateşkes ilan ettiğini duyurmak zorunda kaldı.
Büyük bir yenilgi yaşayan Netanyahu Yönetimi, hem İsrail’de hem de dünyada hedef koyuldu.
İran füzelerini durdurmaya çalışan İsrail Yönetimi’ne milyarlarca dolarlık fatura çıktı.
ABD KÜRESELLEŞMENİN SONUNU KABUL ETTİ Yıl sonuna gelinirken belki de en büyük itiraf ABD’den geldi. 3 yıl aradan sonra Trump Yönetimi’nin yayınladığı ABD’nin yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi, birçok değişimi yansıttı.
Aralık ayında yayınlanan 29 sayfalık belge, küreselleşmenin sonunu kabul ediyor.
Trump Yönetimi yeni stratejisinde, “Rusya ve Çin tehdidini durdurmayı” değil, “Batı Yarımküre’de güvenliği sağlamayı” öncelik olarak koyuyor.
Bu aslında ABD’nin Çin ile ticaret savaşı ve Rusya ile Ukrayna’daki savaştan ders aldığını gözler önüne seriyor.
Ukrayna’ya harcanan on milyarlarca dolar, verilen askeri yardımlar, Atlantik İttifakı’na eksi olarak döndü.
Çin ile başlatılan ticaret savaşında da geri adım atıldı.
ABD bundan dolayı “Çin ve Rusya ile dengeli ilişkiler” kuracağını ilan etti.
Bunun sonucunda da “artık Batı Yarımküre’ye dönmemiz gerekiyor” mesajı verildi.
Tabi ABD’nin yarım asırdır öncelik verdiği Batı Asya’dan kopma sinyalleri de en büyük ezber bozan ifadelerden oldu.
Henüz pratikte yansıması olmasa da Trump Yönetimi’nin Batı Asya’ya dair vurguları, özellikle bölgedeki müttefiki İsrail’i tedirgin etti.
İsrailli uzmanlar yeni strateji belgesinin İsrail’in uzun vadede bekasını etkileyeceğini vurguladı.
AFRİKA’NIN UYANIŞI 2025 yılı özellikle Afrika için bağımsızlık mücadelesinde önemli bir dönemeç oldu.
Nijer, Mali, Burkina Faso, Çad gibi ülkelerde sömürgecilerin askerleri kovuldu.
Aynı zamanda yeni ittifaklar kuruldu.
Afrika’da 2025 yılının en çarpıcı gelişmelerinden biri, Çad’da meydana geldi.
Çad, 125 yıllık Fransız varlığına son verdi.
Geleneksel olarak Fransa’nın bölgedeki en sadık müttefiki ve “kalesi” olarak görülen Çad, Fransız askerlerini ülkeden çıkardı.
Nijer’de ise ABD ve Fransa ile ipler tamamen koptu.
Nijer, 2024’te başlayan Batılı güçleri çıkarma sürecini 2025’te diplomatik bir mücadeleye dönüştürdü. 2024’ün sonlarında başlayan ABD askerlerinin geri çekilmesi, 2025 başında tamamlandı.
ABD, Nijer’deki stratejik İHA üslerini (Agadez 201) boşaltmak zorunda kaldı ve operasyon merkezini Gana gibi kıyı ülkelerine kaydırdı. 2025 Aralık ayında ABD Başkanı Trump’ın Nijer dahil bazı Afrika ülkelerine seyahat yasağı getirmesine karşılık, Nijer Yönetimi de mütekabiliyet gereği ABD vatandaşlarına vize vermeyi tamamen durdurdu.
ABD askerlerini kendi ülkelerinden kovan Sahel Devletleri, sadece bunu yapmakla kalmadı.
Bu ülkeler Sahel Devletleri İttifakı (AES)’nı ve Ortak Ordu’yu kurdu.
Mali, Nijer ve Burkina Faso, Batılı güçlerin boşluğunu doldurmak için kendi birleşik ordularını kurduğunu duyurdu. 21 Aralık 2025’te Bamako’da düzenlenen bir törenle bu üç ülkenin 5 bin kişilik ortak ordusu resmen göreve başladı.
Bu ordu, bölgedeki terörle mücadeleyi “yabancı asker yardımı olmadan” yürütmeyi hedefliyor.
HAMAS AYAKTA Son yılların en büyük mücadelesi Filistin direniş örgütlerinden geldi.
Aksa Tufanı Operasyonu’yla İsrail’i şoka uğratan HAMAS, 2 yılı geride bırakan süreçte İsrail ile mücadelesinde ayakta kalmayı başardı.
HAMAS’ı tamamıyla tasfiye etmeyi hedefe koyan Netanyahu, bu hedefini hala başarıya ulaştıramadı.
Öyle ki 2025 yılında HAMAS ile ateşkes yapmak zorunda kaldı.
Hala HAMAS’ın kullandığı tünellerin ve silahlı gücünün sayısı bilinmiyor.
Farklı kaynaklardan farklı istatistikler gelse de bilinen en büyük gerçek, HAMAS’ın hala mücadele ettiği.
Tüm bunlar yaşanırken İsrail Yönetimi’ne tepki tüm dünyadan yükselerek devam etti.
BİRBİRİNİ YİYEN AB Avrupa Birliği, kurulduğundan bu yana belki de en büyük anlaşmazlığı 2025 yılında yaşadı.
Ukrayna’da başlayan savaş AB’nin ekonomik, siyasi ve demokrasi alanında sınıfta kalmasına yol açtı.
Blok, Rusya konusunda adeta bölündü.
Bir tarafta “Rusya’ya yaptırımları artıralım, Ukrayna’yı silahlandırmaya devam edelim!” diyenler, bir tarafta da “Ukrayna bizim savaşımız değil, artık yeter!” diyenler.
AB’nin Ukrayna konusunda aldığı kararlar özellikle ekonomik anlamda kıtayı büyük zarara uğrattı.
Artan enerji fiyatları, hayat pahalılığı Avrupa halkını sokaklara döktü.
Dondurulan Rus varlıklarının Ukrayna’ya verilmesine hem hukuki hem de siyasi açıdan karşı çıkan Macaristan, Slovakya ve Çekya gibi ülkeler, AB’deki demokrasi anlayışını eleştirdi.
Hatta Macaristan Başbakanı Viktor Orban daha da ileriye giderek AB’nin dağılma sürecine girdiğini söyledi.
Sonuç olarak saatlerce süren toplantıların ardından AB dondurulmuş Rus varlıkları konusunda anlaşamadı ve Zelenskiy’in umutları da suya düştü.
NATO KARŞITLIĞI ARTTI Geçen yıl özellikle Avrupa’da NATO karşıtı hareketlerin büyüdüğü bir yıl oldu.
Başta Almanya olmak üzere önemli AB ülkelerinden siyasi partiler, NATO’ya karşı sert tavırlar aldı.
Almanya’da başta AfD ve Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW), özellikle Ukrayna savaşı üzerinden NATO’ya karşı seslerini yükselttiler.
Almanya’da NATO karşıtı eylemler geleneksel olarak Ramstein Hava Üssü çevresinde yoğunlaştı.
Haziran sonunda Ramstein Üssü önünde toplanan binlerce kişi, ABD’nin Avrupa’daki nükleer varlığına ve üssün Orta Doğu operasyonlarındaki rolüne karşı gösteri yaptı.
İsviçre Komünist Partisi de yaptığı son kongresinde İsviçre’nin tarafsızlığını bozmamasını ve NATO’ya katılmamasını istedi.
Avrupa’daki Filistin eylemlerinde de NATO karşıtlığı öne çıktı.
ATLANTİK CEPHESİNDE ÇATLAK BÜYÜDÜ Trump’ın NATO’yu eleştiren tavrı, AB içerisinde “NATO dışında kendi ordumuzu kuralım!” çıkışlarını artırdı; ittifakın da çözülme sürecine girdiğini gösterdi.
Yılın en büyük krizlerinden biri, Trump’ın NATO müttefiklerinden savunma harcamalarını GSYH’nin yüzde 5’ine çıkarmalarını talep etmesiyle patlak verdi.
Mevcut yüzde 2 hedefine bile birçok ülkenin zor ulaştığı bir ortamda, yüzde 5 talebi Avrupa’da “ekonomik intihar” olarak yorumlandı.
Trump Yönetimi, ABD’nin Avrupa’nın güvenliğinin ana garantörü olmayacağını açıkça ilan etti.
ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, Şubat 2025’te Avrupalı bakanlara ABD’nin artık “birincil güvenlik sağlayıcısı” olmayacağını bildiren bir muhtıra verdi.
Trump’ın baskıları, AB’yi kendi göbeğini kesmeye itti.
AB, Ekim 2025’te 800 milyar avroluk “Avrupa’yı Yeniden Silahlandırma (ReARM)” programını onayladı.
AB “Avrupa İHA Savunma Girişimi”, “Hava Kalkanı” ve “Uzay Kalkanı” gibi projelerle ABD teknolojisine bağımlılığı azaltmayı hedefleyen devasa yatırımları başlattı. “AB kontrolünde birlikler kuralım!” çağrılarını değerlendiren NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, bu önerileri reddetti ve üst düzey Avrupalı politikacıların çağrılarına rağmen AB’nin savunma konularında ABD’den ayrılmasına gerek olmadığını söyledi.
Savunma gerilimine ek olarak, Trump’ın AB ürünlerine getirdiği gümrük vergileri (Nisan 2025) de ekonomik ilişkileri gerdi.
DOLARIN KORKULU RÜYASI: BRICS Avrasya cephesinde ise 2025 yılı işbirliğini artırmayla geçti.
BRICS ülkeleri (özellikle Rusya, Çin ve Hindistan) kendi aralarındaki ticarette ulusal para birimlerinin kullanımını artırdı.
Bu adım doların küresel çapta kullanım oranını azalttı. 2025 yılı, BRICS’in katılım bankası olarak bilinen Yeni Kalkınma Bankası için genişleme yılı oldu.
Banka, Kolombiya ve Özbekistan’ı yeni üyeler olarak kabul etti.
Böylece üye sayısı 11’e çıktı.
Bu liste, kurucu BRICS üyeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) ile birlikte Birleşik Arap Emirlikleri, Bangladeş, Mısır ve Cezayir’i de içeriyor.
RUSYA’NIN İLERLEYİŞİ DEVAM ETTİ Ukrayna savaşında 2025 yılı, askeri olarak Ukrayna’nın daha fazla dayanamayacağını gösterdi. 2025’in sonuna doğru diplomatik adımlar yoğunlaştı.
Rusya 2025 yılında birçok yerleşim yerini Ukrayna’dan aldı.
Özellikle Donbass’ta büyük bir ilerleme kaydetti.
Ukrayna Ordusu hem mühimmat hem de asker kaynağı olarak alarm verdi.
Trump ise artık Zelenskiy’in bir barış anlaşması imzalaması gerektiği konusunda baskı yaptı.
Öyle ki artık Zelenskiy’e “seçim yap ve görevi bırak” dendi.
Rusya’nın ilerleyişi şüphesiz Avrupa ve ABD’deki küreselcilerin planlarını suya düşürdü.
Her ne kadar Ukrayna’yı daha fazla silahlandırmak isteseler de kendi içlerindeki çatlak buna fırsat vermedi.
VENEZUELA TEHDİTLERE RAĞMEN DİRENDİ Bu yılın sonlarına doğru ABD, Venezuela’yı denizden kuşatma altına aldı.
Petrol tankerlerine el koydu.
Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro ve yönetimini terör listesine alan Trump, ülke içinde isyan başlatmak istedi ama başarılı olamadı.
Maduro seferberlik ilan ederek halk milislerini silahlandırdı.
İSRAİL SOMALİLAND’I TANIDI Yine yılın sonlarına gelirken İsrail tepki çeken bir eyleme imza attı.
Somali’de ayrılıkçı faaliyet yürüten Somaliland’i “bağımsız devlet” olarak tanıdı.
Bu hamle başta 55 ülkeli Afrika Birliği olmak üzere dünyanın tepkini çekti.
İsrail bu adımı Yemen’de Ensarullah’a karşı yürütülen başarısız operasyonlara karşı ve Türkiye’nin Afrika Boynuzu’ndaki etkisini kırmak için attı.
Türkiye’nin, Etiyopya, Somali, Sudan, Cibuti gibi siyasi, ekonomik ve askeri ilişkilerini geliştirdiği ülkelerde istikrarsızlık çıkartmak isten İsrail, Somaliland’i tanıyarak burada askeri faaliyet gösterme amacını belli etti.
JAPONYA’NIN TAYVAN’DAN DİLİ YANDI Geçen yılın en ilginç diplomatik olaylarından birisi de Japonya ve Çin arasında yaşandı.
Japonya Başbakanı Takaiçi Sanae’nin Tayvan Boğazı’na yönelik bir müdahaleyi ülkesinin “varlığını tehdit eden durum” olarak göreceği ve buna karşı askeri güç kullanabileceği açıklamaları, Çin’i harekete geçirdi.
Pekin sert tepki göstererek, Japon Başbakan’ın sözlerinden geri dönmesi gerektiğini söyledi.
Çin’in seyahat ve eğitim ile ilgili yayınladığı uyarılardan sonra Japon Borsası düşüşe geçti.
Ardından Japonya, bir dışişleri yetkilisini Pekin’e göndererek Tayvan konusunda politikalarının Takaiçi’nin dediği gibi olmadığını iletti.