Haber Detayı

‘Türkiye’nin sanayisini etkin biçimde desteklemesi şart’
Ekonomi aydinlik.com.tr
24/12/2025 00:00 (3 gün önce)

‘Türkiye’nin sanayisini etkin biçimde desteklemesi şart’

Son yıllarda rekabet gücünün kaybedildiğini dile getiren TÜSİAD Başkanı, enflasyonla mücadele edilirken üretimin korunması gerektiğine işaret etti. Turan, Türkiye’nin sanayi ve ihracatı daha etkin biçimde desteklemesinin şart olduğunu kaydetti

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) ve Koç Üniversitesi oluşturduğu Ekonomik Araştırma Forumu (EAF)'nda “2026'ya Girerken Türkiye Ekonomisi” başlıklı bir seminer düzenlendi.

Seminerde konulan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, enflasyonla mücadelede para politikasıyla elde edilebilecek kazanımların sınırına ulaşıldığını belirtti.

Turan, şöyle devam etti: “Enflasyonla mücadelenin bedeli ekonomik yavaşlama olsa da, sanayi üretimini koruyarak tek haneli enflasyona inmek kritik önemdedir.

Küresel rekabetin ve teknolojik dönüşümün hızlandığı bu dönemde, Türkiye’nin sanayisini ve ihracat kapasitesini daha etkin biçimde desteklemesi şarttır. 2026’DA KISMİ RAHATLAMA “Son yıllarda rekabet gücümüzü ciddi şekilde kaybetmiş olsak da son veriler en zorlu sürecin geride kalmış olabileceğini gösteriyor.

Geçtiğimiz iki yıla kıyasla 2026'da sanayi ve ihracatta kısmi bir rahatlama olacağını umuyoruz.

Ancak unutmamalıyız ki ihracat ve rekabetten bahsederken sadece fiyat ve kur konuşmak eksik kalır.

Küresel gündem, başta yapay zeka olmak üzere yüksek teknolojilerle şekilleniyor.

Hem iş dünyası hem de ülke yönetimi; enflasyon ve kur gibi ekonomik sorunlara odaklanırken stratejik vizyonunu ve ana global temaları kaçırmamalıdır.

Enflasyonu düşürmenin olmazsa olmaz bir koşul olduğunu bilerek, gerçekleşmekte olan küresel dönüşüm için çok daha fazla çalışmak zorundayız.” Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.

Dr.

Selva Demiralp ise hane halkı enflasyon beklentisinin gerçekleşen enflasyonun üzerinde olduğuna dikkat çekti.

Demiralp, “Bunun başlıca nedeni gıda, ulaştırma ve sağlık gibi kalemlerde hissedilen yüksek artışlar.

Enflasyonu kalıcı biçimde düşürmek için talebin azaltılması ya da yapısal reformlarla arzın artırılması gerekiyor.

Ancak beklentilerin yönetilebilmesi için siyasi sakinleşme şart.

Merkez Bankasının tüm topluma eşit mesafede olduğu yönündeki mesajı daha güçlü vermesi, beklentilerin hedeflenen seviyelere çıpalanması açısından kritik öneme sahip.” diye konuştu.

Türkiye’nin asıl meselesi enflasyonun teknik rakamlarından ziyade, bu durumun çalışan kesimin alım gücü üzerindeki etkisi olduğunu vurgulayan Cambridge Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç.

Dr.

Özge Öner, şunları kaydetti: SADECE KUR ARTIŞI ÇÖZÜM DEĞİL “Enflasyon belasından kurtulmadığımız sürece kur artışı gibi geçici çözümler maliyet dengesini sadece o sene için kurtarabilir.

Bozulan dengelerin yeniden yerine oturması için en az birkaç sene sürecek istikrarlı ve düşük bir ekonomik ortama ihtiyaç vardır.” TL maliyetleri kredi faizinde düşüşe engel oluyor Forumda konuşan Yapı Kredi Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Dr.

Ahmet Çimenoğlu, bankalarda faizlerin, Merkez Bankası faizi ile aynı doğrultuda düşmemesine ilişkin soruları yanıtladı.

Çimenoğlu, şu ifadeleri kullandı: “Şu anda sadece banka ekipleri değil, mevzuat tarafı da bilançolarda mevduatın belirli bir oranının TL olmasına odaklanmış durumda.

Bu, piyasalara karışık bir mesaj veriyor; bir yandan faiz indirimleri konuşulurken, diğer yandan ‘faizler düşerse TL’den dövize geçiş olur mu?’ endişesiyle bankalara TL mevduat oranı zorunlulukları getiriliyor.

Bankalar bu oranları tutturabilmek için mevduatta yoğun bir rekabet içine giriyor.

Bu nedenle mevduat faizleri, Merkez Bankasının faiz indirimlerine paralel şekilde gerilemiyor. “TL maliyetlerimizi yeterince aşağı çekemediğimiz için kredi faizlerini de aynı ölçüde düşürmemiz mümkün olmuyor.

Bu durum, bankaların yüksek kredi faizi istemesinden değil, tamamen düzenlemelerden kaynaklanıyor.

Son iki yıla nominal olarak bakıldığında bankalar güçlü sonuçlar elde etmiş gibi görünse de, enflasyonist ortamda bilançolardaki tablo o kadar parlak değil.

Net faiz marjları ciddi biçimde daraldı, risk maliyetlerinde de sınırlı bir yukarı yönlü hareket var.

Bankalar bu durumdan memnun değil; çünkü marjların genişlemesini, daha fazla kredi kullandırmayı ve reel sektörü desteklemeyi istiyorlar.

Ancak bilançoyu serbestçe yönetemediğimiz bu dar çerçevede hareket etmek zorunda kalıyoruz; temel sıkıntı tam olarak burada.”

İlgili Sitenin Haberleri