Haber Detayı
Yunanistan, GKRY ve İsrail’in askerî planı gündemde! Müzakere pozisyonu mu büyük devlet desteği mi
Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve İsrail arasında son dönemde artan askerî temaslar, Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi hedef alan yeni bir güvenlik düzenlemesinin hazırlığına işaret ediyor.
Yunan ve İsrail basınına yansıyan bilgilere göre üç ülke, Türkiye’nin son yıllarda hava, deniz ve insansız sistemler alanında kaydettiği askerî kapasite artışını gerekçe göstererek tugay seviyesinde ortak bir askerî güç oluşturma yönünde adımlar atıyor.
Atina merkezli TA NEA gazetesi, Yunanistan’ın Türk Silahlı Kuvvetlerinin Doğu Akdeniz’de artan operasyonel kabiliyetlerini yakından izlediğini, bu nedenle GKRY’nin de dâhil olacağı yeni caydırıcılık seçeneklerinin gündeme alındığını yazdı.
Haberde, Yunanistan’daki askerî ve güvenlik çevrelerinin İsrail ile daha yakın bir askerî işbirliğini zorunlu bir tercih olarak değerlendirmeye başladığı aktarıldı.
Basına yansıyan bilgilere göre üç ülke arasında değerlendirilen plan, Rodos veya Kerpe, GKRY ve İsrail’de konuşlanabilecek, deniz ve hava unsurlarını da içeren 2 bin 500 kişilik tugay seviyesinde ortak bir “Hızlı Müdahale Gücü” kurulmasını öngörüyor.
Gücün Yunanistan’dan bin, İsrail’den bin ve GKRY’den 500 askerden oluşması planlanırken, yapının Yunan ve İsrail Hava Kuvvetlerinden birer filoyla destekleneceği belirtiliyor.
Enerji nakil hatları ve kritik altyapının korunması gerekçesiyle deniz unsurlarının da bu yapıya dâhil edilmesi öngörülüyor.
RUM YÖNETİMİ’NDEN TEYİT Planın basına yansımasının ardından Güney Kıbrıs Savunma Bakanlığından gelen açıklamalar, iddiaları doğrular nitelikte oldu.
ANT1 Live’a konuşan Rum Savunma Bakanlığı kaynakları, İsrail, Yunanistan ve GKRY’nin 2 bin 500 kişilik ortak bir askerî güç oluşturma yönündeki çalışmaları teyit etti.
Açıklamada, bu yapılanmanın amacının “üç ülkenin güvenliğini ve kritik altyapısını Türkiye’ye karşı güvence altına almak” olduğu savunuldu.
Aynı kaynaklar, ortak güç oluşturulması önerisinin İsrail tarafından gündeme getirildiğini ileri sürdü.
Rum basını, Savunma Bakanı Vasilis Palmas’ın İsrail Savunma Bakanı ile yaptığı görüşmede de bu başlıkların ele alındığına dikkat çekti. ‘ACİL VE OLAĞAN DIŞI’ ZİRVE Öte yandan Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile GKRY Lideri Nikos Hristodulidis’in, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Kudüs’te yapılacak üçlü zirveye katılması bekleniyor.
Zirvenin gündeminde savunmada bölgesel işbirliği ve Doğu Akdeniz’deki enerji hatları yer alıyor.
Yunan ve İsrail basını, zirve öncesinde GKRY’de İsrail Hava Kuvvetleri Komutanı Tomer Bar’ın da katıldığı “acil” ve “olağan dışı” kodlu bir toplantı yapıldığını yazdı.
Toplantıda, Türkiye’ye karşı tugay seviyesinde ortak bir Hızlı Müdahale Gücü kurulması planının ele alındığı aktarıldı.
Tel Aviv merkezli Maariv gazetesi, İsrail’in Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de artan etkisinden duyduğu rahatsızlığa dikkat çekerek, bu yapılanmanın Ankara’nın bölgedeki manevra alanını sınırlamayı hedeflediğini yazdı.
Türkiye’nin askerî kapasitesini gerekçe göstererek şekillenen bu üçlü yapılanmanın, Doğu Akdeniz’de yeni bir cepheleşmenin altyapısını oluşturduğu değerlendirilirken, sürecin sahada nasıl bir karşılık üreteceği merak konusu oldu. ‘HAYATA GEÇMESİ ZOR’ Konunun sahadaki etkisini ve stratejik boyutunu Emekli Tümamiral Deniz Kutluk’a sorduk.
Kutluk gazetemize şunları anlattı: “Buradaki açıklamalar çok ayrıntılı bir plan ortaya koyuyor.
Bu kadar detaylı bir planın bazı unsurlarının kamuoyunda tartışılmaması gerekir.
Ayrıca bu ölçekte bir yapılanmanın söylendiği kadar kısa sürede hayata geçirilmesi kolay değil.
Buna rağmen, yapılabilir ihtimalini tamamen dışlamamak gerekir. “Yunanistan açısından bakıldığında ise bu oldukça zor bir proje.
GKRY–İsrail işbirliği belirli ölçüde mümkün görünebilir ama Yunanistan bu yapının içine girdiğinde hava gücü ve kara gücü açısından ciddi engellerle karşılaşıyor.
Bu kuvvetin kritik bir zamanda uzak bir bölgede konuşlandırılması, Yunanistan için önemli riskler barındırır.” Kutluk, sözlerine şöyle devam etti: “Bu tür bir kuvvetin etkin şekilde hareket edebilmesi için Türkiye’nin deniz yetki alanlarının fiilen kabul edilmesi gerekir.
Mavi Vatan olarak tanımladığımız sahadan geçiş olmadan bu işin yapılması ciddi lojistik sorunlar yaratır.
Yunanistan ve GKRY bu alanı kabul etmek istemediği için farklı güzergâhlar düşünüyor.
Geçilebilir mi?
Evet, geçilebilir.
Ama maliyet yükselir, etkinlik azalır.
Zaten genel olarak daha güneyden bir hat söz konusu.” Kutluk, enerji hatları ve denizaltı altyapısının korunması gerekçesine ilişkin ise şu vurguyu yaptı: “Boru hatları ve denizaltı kabloları meselesi son dönemde hibrit savaş başlığı altında ele alınıyor.
Denizaltı altyapılarına yönelik sabotajlar yeni bir yöntem olarak ortaya çıktı.
Kuzey Akım Boru Hattı’na ABD tarafından yapılan saldırı bunun en açık örneğidir.
Türk Akım’a yönelik sabotaj girişimleri de oldu ve bunlar birkaç kez engellendi.
Ancak binlerce metre derinlikte bu tür sabotajları yapmak ciddi teknik kapasite gerektirir.” ‘YUNANİSTAN BU YÜKÜ TAŞIMAZ’ Yunanistan’ın askerî ve ekonomik kapasitesine ilişkin olarak ise Kutluk şu değerlendirmeyi yaptı: “Yunanistan’ın savunma bütçesi 6-7 milyar avro civarında.
Sıfırdan bir birlik kurmak, bunu sürekli sahada tutmak son derece maliyetlidir.
Bu nedenle bu açıklamaların ne kadarının gerçek bir askerî hazırlık, ne kadarının siyasi mesaj olduğu iyi değerlendirilmelidir.
Belki bir müzakere pozisyonu elde etmeye çalışıyorlar.
Belki büyük devletlerin desteğine güveniyorlar.” ‘2 BİN 500 KİŞİLİK TUGAY ORANTISIZ’ Kutluk, ‘Hızlı Müdahale Gücü’-nün yapısına ilişkin ise farklı planlar olabileceğine şöyle dikkat çekti: “2 bin 500 kişilik bir tugay, iki filo savaş uçağı gibi unsurlar son derece büyük güçlerdir.
Bunlar küçük bir adanın ya da birkaç enerji hattının korunması için orantısızdır.
Boru hattı ya da kablo korumak için sürekli devriye gezilmez.
Böyle bir askerî prensip yoktur.
İsrail’in de açık denizlere bu ölçekte güç yansıtacak altyapısı sınırlıdır. “İsrail ordusu büyük ölçüde yedeklere dayalı bir yapıdadır.
Yedekleri çağırmak demek, sanayi ve ekonomiden insan çekmek demektir.
Bu da ekonomik maliyet doğurur.
Böyle bir tugay kurma fikri bu açıdan da gerçekçi görünmüyor.”