Haber Detayı

Etik değerler 2: Eşduyum en değerli kavram
Berna bridge aydinlik.com.tr
10/11/2025 08:37 (1 ay önce)

Etik değerler 2: Eşduyum en değerli kavram

Etik değerler 2: Eşduyum en değerli kavram

Geçen hafta Etik Değerler konusuna giriş yaptık.

Bu hafta farklı felsefeciler, sosyologlar ve eğitimcilerle Etik konusuna bakmaya devam ediyoruz.

Etik Değerler daha çatışmasız bir iletişim ve daha çatışmasız bir dünya için hem kendimize, hem de çocuklarımıza gerekli.

Kişilik eğitiminde bize en çok yardımcı olacak kavram ‘eşduyum’dur.

Eşduyum (empati) kendimizi karşımızdakinin yerine koymak, karşımızdakini anlamak anlamını taşır.

Çocuklarımıza ve öğrencilerimize evrensel değerleri öğretirken sık sık eşduyum kavramından faydalanabiliriz.

Kendimize nasıl davranılmasını arzu ediyorsak, diğerlerine öyle davranmamızın doğru olacağı açısı çocuklarımıza ve öğrencilerimize vereceğimiz değerler eğitiminin hareket noktası olabilir.

İYİ VE DOĞRU YAŞAMIN ANAHTARI Sokrates’in veya Descartes’ın anlatılarındaki gibi felsefeciler ilkçağlardan beri erdemli yaşamın temel taşlarını aramış, sorgulamış, tartışmış ve yazmışlardır.

İyi, doğru ve dolayısı ile mutlu yaşamın sırrını erdemli davranışlarda bulmuşlardır.

Bugün, bu arayış sonucunda vardıkları temel evrensel değerlere bakalım.

Bu temel değerler sizlere yine filozofların anlatımları veya yaşanmış olayların derlenmesi ile gerçek yaşama bağlayarak sunmak isterim.

Önce Sokrates’in kısa bir öyküsü ile başlayıp, sonra Descartes ile devam etmek kronoloji açısından iyi bir yol olabilir.

Tabii, etik üzerine yazmış, düşünmüş, binlerce felsefeci, yüzlerce kuram vardır.

Burada yalnızca en ünlülerden birkaç örnekleme alıyoruz Eflatun’un Etik Üzrine Olan ‘Phaidon’ Adlı Eserinden...

EKHEKRATES: Phaidon, Sokrates’in tutuklu bulunduğu yerde zehir içtiği gün onunla mıydın, yoksa bildiklerini sana bir başkası mı anlattı?

PHAİDON: O gün Sokrates’in yanındaydım, Ekhekrates.EKHEKRATES: Öyleyse son demlerinde söylediklerini bize anlat; ne söylediğini öğrenmeyi çok istiyorum.PHAİDON: Sana her şeyi anlatmaya çalışacağım… ……………………………………………………………………SOKRATES: Azizim Simmias, dedi, büyük bir parayı verip karşılığında birçok küçük para alındığı gibi, bir hazzı başka bir hazla, bir acıyı başka bir acı ile, bir korkuyu başka bir korku ile değiştirmek erdemi kazanmak için gerçek bir yol değildir.

Yaşamdaki tek sağlam para bilgeliktir.

Yüreklilik, ölçülülük, adalet, her şey, ancak bununla satın alınır.

Kısaca açıklamak gerekirse, gerçek erdem bilgelikle kazanılır.

Bu erdeme, hazlar, korkular ve benzeri başka şeyler ister eklensin ister eklenmesin, ne önemi var.

Bilgelikten ayrılmış ve kılıfına uydurulmuş erdemlere gelince, bunlar, doğrusu ancak kölelere yaraşan, sağlam ve doğru tarafları olmayan bir gölgeden başka bir şey değildirler.

Oysa gerçek erdem bütün bu tutkulardan arınmadır, ölçülülük, adalet, yüreklilik ve bilgeliğin kendisi erdemi arama aracıdır… PHAİDON: Ekhekrates, gerçekten Sokrates beni bin kez büyüledi.

Hiçbir zaman ona onun yanında geçirdiğim bu saatlerdeki kadar hayranlık duymadım.

Benim onda en çok vurulduğum şey, bu delikanlıların itirazlarını karşılamasındaki incelik, iyi niyet ve saygı; sonra sözlerinin bizim üzerimizdeki derin etkisini inceden inceye sezmesiydi.

Yani, bizi iyi etmesini bildi.

Biz kaçaklara ve yenilmişlere benziyorduk, onun sesi bizi geri çağırdı.

EFLATUN Descartes’ın ‘Felsefenin İlkeleri ‘ İsimli Eserinden...“Burada ilkin felsefenin ne olduğunu anlatmak isterim.

Felsefe sözünden bilgeliği inceleme anlaşılır, bilgelikten ise yalnız işlerimizde ölçülülük değil, fakat yaşamımızı yönetme için insanın bilebildiği şeylerin tam bir bilgisi anlaşılır, ilk olarak ilkeleri aramakla işe başlanır. ….ve sonra ahlakımızı düzenleme ve bu dünyada yaşamımızı yönetme için ruhun gıdası olan bilgeliği aramak gerekir…” DESCARTES Sokrates’in veya Descartes’ın anlatılarındaki gibi felsefeciler ilkçağlardan beri erdemli yaşamın temel taşlarını aramış, sorgulamış, tartışmış ve yazmışlardır.

İyi, doğru ve dolayısı ile mutlu yaşamın sırrını erdemli davranışlarda bulmuşlardır.

Şimdi, bu arayış sonucunda vardıkları temel evrensel değerlere bakalım.

Bu temel evrensel değerlere sahip kişilere güçlü karaktere sahipler diyoruz.

GÜÇLÜ KARAKTERLİ BİR KİŞİ: GÜVENİLİRDİR • Her açıdan dürüst davranır.• Doğru söyler.• İçtendir. • Yanlış yönlendirmez. • Hile yapmaz.• Diğer kişilere zarar vermez.• Güvene dayalı bir ilişkide önemli bilgileri karşısındakinden saklamaz.• Kopya çekmez. (Okulda ve işyerinde)• Yapacağım dedikleri işi yaparlar.• Verdikleri sözleri tutarlar.• Doğru olduğuna inandıklarını yapmaktan çekinmezler.• Haksızlığa karşı dururlar… Zenginlik ve onur herkesin istediği şeylerdir.

Bunlar doğru bir yoldan kazanılmazsa pek çabuk yitirilir.

İnsanlar dürüst davranmazlarsa kendilerini yoksulluk ve düşkünlükten sıyırmalarının olanağı yoktur.

Confucius GÜÇLÜ KARAKTERLİ BİR KİŞİ: DÜŞÜNCELİDİR • Duyarlı, merhametli, sevecendir. • Paylaşımcıdır.• Çevresindekilere kendisine davranılmasını istediği gibi davranır.• Başkalarına yardım eder.• Bencil değildir.• Acımasız ve kötü niyetli değildir.• Yardımcıdır.• Vefalıdır.• Gerçek dosttur.• İyi kalplidir.• Başkalarının duygularını düşünürler.• Başkalarına yardımcı olurlar.

Theodor Adorno’nun ‘Minima Moralia’ Adlı Eserinden...

Bir kişinin bize karşı iyi niyet besleyip beslemediğinin şaşmaz bir ölçüsü vardır: Bizimle ilgili zalim ve düşmanca sözleri bize nasıl aktardığı.

Bu tür söylentiler çoğu zaman yetersizdir, kötü niyetin hiçbir sorumluluk almadan, hatta iyi niyet adına yoluna devam edebilmesinin bahanelerinden başka bir şey değildir.

İnsanlar arasındaki yabancılaşma kadar genel ve ayrımsız bir şey varsa o da bu yabancılığı kırma arzusudur.

İşte haber yayıcılar da tehlikeli malzemenin hiçbir zaman eksik olmadığı bu ortamdan beslenirler.

Laf taşıyıcı daha çok kamuoyunun atanmış bir sözcüsü olarak ortaya çıkar ve serinkanlı nesnelliği ile kurbanın boyun eğmek zorunda olduğu anonimliğin gücünü ona daha iyi hissettirir.

Yaralandığından habersiz olan yaralı tarafın onuru için duyulan gereksiz kaygı, her şeyin apaçık olması için gösterilen gereksiz özen, bütün bunlardan daha da sırıtır yalan.

THEODOR ADORNO Çevremizde duyarlı, merhametli, sevecen paylaşımcı, iyi niyetli, vefalı, gerçek dost ve iyi kalpli diye adlandırabileceğimiz nice kişiler olduğunu da unutmamalıyız.

Kim bilir bu anlamda anlatabileceğimiz ne çok öykü vardır.

Ben de öğrencilerim ile ilgili bir öyküyü kısaca size yansıtmak istiyorum: Okulumuzda bir köpek vardı.

Bir gün trafik kazası geçirdi.

Arka ayakları tutmaz oldu.

Ön ayakları ile bedenini sürükleyerek hareket edebiliyordu.

Öğrencilerimiz o köpeğe merhametle, sevgiyle ve duyarlılıkla günlerce baktılar, bebekleri gibi beslediler.

O köpeğin durumuna ne çok üzüldüler...

GÜÇLÜ KARAKTERLİ BİR KİŞİ: SORUMLUDUR • Harekete geçmeden önce düşünür.• Hareketin tüm bu davranıştan etkilenecek kişiler üzerindeki olası sonuçlarını hesaba katar. • Uzun vadeyi düşünür. • Güvenilirdir. • Seçimlerinin sonuçları için sorumluluğu kabul eder. • Mazeret belirtmez, bahane bulmaz. • Kendi yanlışları için başkalarını suçlamaz.• Başkalarının başarısını kendisinin başarısı gibi üstlenmez. • Onu örnek alanlara iyi örnek olur.• Mükemmelliği kovalar• Elindekilerin en iyisini yapar. • Gayret etmeyi sürdürür, ucunu bırakmaz, vazgeçmez. • Çalışkan, özenli ve gayretli olur.

Sorumsuzluğun faturası bazen çok büyük olabilir.

Örneğin, Malatya, Hatay, Yalova ve İzmit çevresinde inşaat yapan müteahhit, mühendis ve mimarların binalarda gerekli malzemeyi kullanmaması, bu kişilerin ve devlet görevlilerinin gerekli denetlemeyi yapmaması binlerce kişinin depremde yaşamını yitirmesine neden oldu.

Ülkemizde sıklıkla kişilerin yaşamlarına mal olan veya onları sakat bırakan sorumsuzluklara rastlıyoruz.

Bu sorumsuz tutumların değişmesinde mutlaka değerler ve vicdan üzerine oturmuş bir karakter eğitiminin de yararı olacaktır.

Müteahhit veya mimar olsaydınız siz ne yapardınız?

OLUMLU ÖRNEKLER Çevremizde sorumsuzlukları gözlemlediğimiz kadar kucak dolusu sevginin getirdiği sorumluluk örnekleri de dikkatimizi çeker.

Olumsuzun yanında olumluyu da anımsayalım.

Çocuğunun yaşamını kurtarmak için bir an bile düşünmeden kendi canını tehlikeye atan anneler, babalar… Gece sabahlara kadar ağlayan bebeğini sallayan, hasta çocuğunun başından ayrılmayan anneler ve babalar…Yüksek ateşine rağmen öğrencilerinin dersi boş geçmesin diye okuluna hasta hasta giden öğretmenler… Sizin yaşamınızdaki kucak dolusu sevgisi ile sorumluluklarını bir an bile unutmayan kişiler kimler?

DAVRANIŞLARIMIZIN SORUMLULUĞUNU ÜSTLENMEK Çevremizde çok rastladığımız bir başka olay ise kişilerin olaylar sonunda başka kişileri suçlaması, seçimlerinin sorumluluğunu almamasıdır.

Çok az kişi tatsız gelişen bir olay sonucunda ‘sorumluluk bende’ der.

Çoğunluk, annesini, babasını, arkadaşını, meslektaşını, yöneticisini, vb… suçlar.

İlk başta başkasını suçlamak, sorumluluğu kabullenmemek, ‘suç bende değil, onda’ demek daha kolay görünebilir.

Ancak, bu tür tutumlar sorunları çözmez, tırmandırır.

Yaşamımızın tüm sorumluluğu bizdedir.

Başkasında değildir.

Seçimlerinizin sorumluluğunu alıyor musunuz?

Haftaya diğer temel etik değerlerle devam edeceğim.

İlgili Sitenin Haberleri