Haber Detayı

Her sene tartışıyoruz ama arşiv bakın ne diyor... Yeni yıl kutlamasının Osmanlı'da belgesi: Nevsaliye...
Güncel odatv.com
31/12/2025 10:18 (2 saat önce)

Her sene tartışıyoruz ama arşiv bakın ne diyor... Yeni yıl kutlamasının Osmanlı'da belgesi: Nevsaliye...

Osmanlı’da yılbaşı, bugünkü gibi keskin bir kültürel kırılmaya işaret etmiyor: Bunun temel nedeni, Osmanlı’nın takvim düzeniydi. Devletin resmi takvimi hicrîydi ve yıl, Muharrem ayıyla başlardı. Dolayısıyla 31 Aralık–1 Ocak dönümü, ne dini ne de idari anlamda bir eşik olarak kabul ediliyordu.

Osmanlı’da yılbaşı, bugünkü gibi keskin bir kültürel kırılmaya işaret etmiyor: Bunun temel nedeni, Osmanlı’nın takvim düzeniydi.

Devletin resmi takvimi hicrîydi ve yıl, Muharrem ayıyla başlardı.

Dolayısıyla 31 Aralık–1 Ocak dönümü, ne dini ne de idari anlamda bir eşik olarak kabul ediliyordu.Osmanlı’da yılbaşı konusunu anlayabilmek için Tanzimat Dönemi’ne bakmak önemli.Divan Edebiyatı üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Prof.

Dr.

Mehmet Çavuşoğlu’nun anısına hazırlanan ve 2025 yılında yayımlanan “Nerden Gelir Bunca Işık” adlı kitapta yer alan bir çalışma, rehber gibi okunabilir.

Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Osmanlı Tarihi ve Eski Metinler uzmanı Dr.

Umut Soysal’ın hazırladığı çalışmadan çıkan bilgiler şöyle:Osmanlı Devleti'nin Tanzimat süreci ile birlikte değişen askerî, idarî ve bürokratik yapısı, kısa süre içinde toplumsal yaşantı ve kültür alanına da yansımış, toplumun zaman algısı da değişmiştir.

Tanzimat'la birlikte yeni yıl ve ‘nevsâl’ kavramı giderek bunların önüne geçmeye başlamıştır.Osmanlı merkezi idaresi, Tanzimat döneminde Batı ülkeleri ile gittikçe yoğunlaşan ticari ilişkilerde denge sağlamak maksadıyla resmį belgelerde Hicri takvimin yanında Rûmî ve milâdî takvimin kullanılması/yazılması yönünde kesin kararlar almışlar, bu kararların uygulanması konusunda da ısrarcı olmuşlardır.Osmanlı toplumunun zaman algısında yaşanan bu paradigma değişikliği, devletin bürokratları arasında yaşanan tebrik, teşekkür, teşvik, tören, protokol, kutlama vs. gibi teşrîfat törenlerinin de tarihlerini değiştirmiş; kutlama ve tebrik törenlerinde yılbaşı ve yeni yıl kavramı giderek ön plana çıkmaya başlamıştır.

Özellikle devletin farklı kademelerinde görev yapan memur ve bürokratlar, hicri yeni yılın başlangıcını kutlayan tebrik mektuplarını saraya ve payitahttaki üst düzey Bâb-ı Âlî bürokrasisine arz ederek hem mevcut pozisyonlarını korumak hem de alternatif kariyer fırsatları için kendilerini hatırlatma yoluna gitmişlerdir.Osmanlı bürokratları sultanın yeni yılını kutlama maksadıyla kaleme aldıkları mektup ve arzlarında yeni yılı tasvir etmek için yeni yıl, yeni sene, nevsâl, nev-sâl-i hümâ-i hümâyûn, sâl-i cedîd, sâl-i cedîd-i meyâmin-bedîd, sâl-i cedîd-i meymenet-bahş vs. gibi kelime ve terkipleri tercih etmektedirler. (Nev yeni, sal yıl anlamına geliyor)Sultan Mecįd'in Hicri 1271 yılını kutlayan İzmirli Müderris Mehmed Keşfi, sultanın yeni yılını bir tarih kıtası ile kutladığını şiirinin başlığında açıkça belirtmiştir.Sonraki dönemde nevsaliye konulu 19 beyitlik bir kaside kaleme alan eski Burdur Kaymakamı Mehmed Raşid Efendi de şiirinin yeni yılı kutlamak maksadıyla yazılmış olduğunu başlığında belirtmiştir.Şair Hayri Efendi'nin Sultan Aziz'e sunduğu 1282 tarihli nevsaliyesinin ilk dizelerinde sultanın yeni yılının mübarek olmasını diler zira yeni yıl hayır, uğur ve bereketi ile gelmiş; yeni yılın uğuru tüm dünyaya yayılarak dünya saadet bulmuştur.Şair Eşref’in, Sultan Aziz'in 1287 yılını kutladığı 7 beyitlik nevsaliyesi benzer özelliktedir.Öte yandan İstanbul’daki yabancı elçilikler, sarayla temas halindeki gayrimüslim çevreler ve Beyoğlu merkezli Levanten sosyete, Noel ve yılbaşı kutlamalarını açık biçimde yaşıyordu.Saray bu hayatı izliyor, biliyor ama resmi olarak mesafesini koruyordu.Beyoğlu ve Pera başta olmak üzere Galata, Büyükada, Kadıköy (bilhassa Moda) gibi semtlerde yılbaşı geceleri balolarla, piyano eşliğinde verilen davetlerle, şampanyalı sofralarla yaşanıyordu.

Saray buna karışmıyor, yasaklamıyor ancak iştirak de etmiyordu.Özetle söylemek gerekirse yılbaşı yasaklanmadı.

Ama resmi olarak bir kutlamaya da bahis edilmedi.Asıl kırılma Cumhuriyet döneminde yaşandı. 1926’da Gregoryen takvime geçilmesiyle birlikte 1 Ocak resmi yılbaşı ilan edildi.

Yılbaşı, dini bir anlamdan arındırılarak seküler ve sivil bir eşik haline geldi.Osmanlı toplumunun alt katmanlarına bakıldığında ise farklı bir tablo vardı: Gayrimüslim cemaatler, yılbaşı ve Noel benzeri geçişleri hem evlerinde hem de kamusal mekanlarda kutluyor, Rum Ortodokslar için Noel ve yılbaşı ayrı ayrı önem taşırken, Ermeniler kendi kilise takvimlerine göre bu geçişleri yaşıyordu.

Yahudi cemaatinde dinî yılbaşı Roş Aşana’ydı.Kutlamalar çoğunlukla aile sofralarıyla başlar; ev içi müzik, ilahiler, tatlılar ve içkilerle sürerdi.

Şehirli azınlık burjuvazisi söz konusu olduğunda ise bu kutlamalar kamusal alanda da yaşanıyordu.

Meyhaneler, lokantalar, balo salonları bu gecelerin doğal mekanlarıydı.

Piyano, keman, ud eşliğinde verilen yemekler; alkol servisi; özellikle Levanten çevrelerde düzenlenen maskeli balolar bu kültürün parçasıydı.

Bu pratikler, dini ritüelden çok şehirli bir eğlence anlayışını yansıtıyordu.Müslüman halkın büyük çoğunluğu bu gecelere katılmasa da Müslüman bürokratlar, tercümanlar, hariciye mensupları, tüccarlar ve saraya yakın çevreler, kısıtlı da olsa dahil oluyordu.

Bu katılım genellikle misafirlik düzeyindeydi; ev davetleri, lokanta ve meyhane sofraları ya da elçilik resepsiyonları üzerinden gerçekleşiyordu.

Noel ayinlerine katılım yoktu; dini sembollere mesafe korunuyor, eğlence sınırı aşılmıyordu.Meyhaneler bu tablonun kilit mekanlarıydı.

Çoğu Rum ve Ermeni işletmesiydi; ancak müşteri profili karmaşıktı.

Yılbaşı geceleri burada yaşananlar, bir Noel sofrasından çok, özel bir akşam yemeği ile geçen uzun gecelerdi.

Müslüman katılımı istisna sayılmazdı ama kitlesel de değildi.Devlet ve toplum bu tabloyu hoşgörerek yönetti.

Noel olmasa da yılbaşı/yeni yıl kutlamaları herhangi bir resmiyet kazandırılmadan kutlanan birer gerçekti.Odatv.com

İlgili Sitenin Haberleri