Haber Detayı

İklimlendirme, Türkiye’nin ihracatta en güvendiği sektörler arasında yer alıyor
Ekonomi ekonomim.com
31/12/2025 00:00 (2 saat önce)

İklimlendirme, Türkiye’nin ihracatta en güvendiği sektörler arasında yer alıyor

İklimlendirme, hem dünyada hem de Türkiye’de büyüme potansiyeli yüksek, stratejik öneme sahip bir sektör. Türkiye’de de, küresel pazarlarda da önemi artarken, yeşil üretime dönük beklentinin de en yüksek olduğu sahaların başında geliyor. Yerli sanayinin bu açılardan bakıldığında karne notu bir hayli yüksek. Sektöre yön veren kuruluşların Ar-Ge merkezlerinin gücü, global markaların teknoloji ve inovasyon üssü olarak konumlandırması, Türkiye’de sektörün önünü açıyor.

MÜBERRA TAŞÇI GÜREŞ İKLİMLENDİRME sektörü; insanların yaşadığı, çalıştığı ya da üretim yaptığı tüm kapalı alanlarda ısı, soğutma, havalandırma, nem ve hava kalitesinin kontrol edilmesini sağlayan sistemleri kapsayan geniş bir sanayi ve hizmet alanıdır diyebiliriz.

Uluslararası literatürde HVAC (Heating, Ventilation and Air Conditioning) olarak tanımlanan bu sektör, yalnızca konfor odaklı bir alan olmaktan çıkmış, günümüzde enerji verimliliği, sürdürülebilirlik, karbon salımı ve iklim değişikliğiyle mücadele gibi başlıkların merkezinde yer alan stratejik bir sektöre dönüşmüş.

Konutlardan ofislere, alışveriş merkezlerinden hastanelere, sanayi tesislerinden veri merkezlerine kadar çok geniş bir kullanım alanına sahip olan iklimlendirme sistemleri, aynı zamanda enerji tüketiminin önemli bir bölümünü oluşturduğu için ülkelerin enerji politikalarıyla doğrudan ilişkilidir.

Global ölçekte bakıldığında iklimlendirme sektörü son yıllarda hızlı bir büyüme ivmesi yakaladı.

Artan nüfus, hızlanan kentleşme, yaşam standartlarının yükselmesi ve iklim değişikliğine bağlı olarak aşırı sıcak ve soğuk hava olaylarının daha sık yaşanması, hem ısıtma hem de soğutma sistemlerine olan talebi ciddi şekilde artırıyor. 2024–2025 itibarıyla global HVAC pazarının büyüklüğü 220 ila 280 milyar dolar aralığında hesaplanmakta, 2030’lu yıllara gelindiğinde ise bu rakamın 380–400 milyar dolar seviyelerine yaklaşması bekleniyor.

Özellikle Asya-Pasifik bölgesi, hem nüfus büyüklüğü hem de hızla gelişen inşaat sektörü sayesinde global pazarın en büyük payına sahip.

Çin, Hindistan ve Güneydoğu Asya ülkeleri bu büyümenin lokomotifi konumunda.

Kuzey Amerika ve Avrupa ise daha çok yüksek teknoloji, enerji verimliliği ve servis-bakım odaklı çözümlerle öne çıkıyor.

Orta Doğu ve Afrika bölgesi ise iklim koşulları nedeniyle özellikle soğutma sistemlerinde yüksek talep gösteren, hızla büyüyen pazarlardan biri diyebiliriz.

Enerji verimliliği ve regülasyonlar, küresel iklimlendirme sektöründe dönüşümü hızlandırıyor Globalde iklimlendirme sektörünün büyümesini destekleyen en önemli faktörlerden biri, enerji verimliliği ve çevresel regülasyonlardır.

Avrupa Birliği başta olmak üzere birçok ülke, binalarda enerji tüketimini azaltmayı ve karbon salımını düşürmeyi hedefleyen yasal düzenlemeleri hayata geçiriyor.

Bu durum, daha verimli sistemlerin, ısı pompalarının, düşük küresel ısınma potansiyeline sahip soğutucu akışkanların ve akıllı kontrol teknolojilerinin hızla yaygınlaşmasına yol açıyor.

Aynı zamanda IoT, yapay zekâ ve dijitalleşme sayesinde iklimlendirme sistemleri artık yalnızca çalışan cihazlar değil, veri üreten, kendini optimize eden ve uzaktan yönetilebilen akıllı altyapılar haline geliyor.

Türkiye, küresel iklimlendirme pazarında gücünü artırıyor Türkiye iklimlendirme sektörü ise global pazarın içinde giderek daha görünür hale gelen, özellikle üretim ve ihracat kapasitesiyle öne çıkan bir konumda.

Türkiye, coğrafi konumu, Avrupa pazarına yakınlığı ve güçlü sanayi altyapısı sayesinde iklimlendirme alanında bölgesel bir üretim üssü olarak değerlendiriliyor.

Klima, kazan, radyatör, fan-coil, chiller ve havalandırma ekipmanları gibi birçok ürün grubunda yerli üretim güçlü. 2024 itibarıyla Türkiye iklimlendirme sektörünün ihracatı 7 milyar doların üzerine çıkmış, ithalat ise yaklaşık 10 milyar dolar seviyelerinde gerçekleşmiştir.

Bu tablo, sektörün dış ticaret açığı verdiğini gösterse de ihracatın yıllar içinde istikrarlı biçimde artması, Türkiye’nin küresel pazardaki konumunu güçlendiriyor.

Türkiye, küresel iklimlendirme pazarında henüz lider ülkeler arasında yer almasa da özellikle Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Türk Cumhuriyetleri pazarlarında önemli bir tedarikçi konumunda yer alıyor.

Sektör temsilcilerinin hedefi, Türkiye’nin global pazar payını orta vadede yüzde 1,5–2 seviyelerine taşımak ve düşük maliyetli üretim algısından çıkarak teknoloji ve katma değer odaklı bir ülke konumuna ulaşıyor.

Son yıllarda Ar-Ge yatırımlarının artması, üniversite-sanayi iş birliklerinin güçlenmesi ve yerli markaların uluslararası pazarlarda daha görünür hâle gelmesi bu hedefleri destekleyen gelişmeler arasında yer alıyor.

Nitelikli iş gücü eksikliği ortak sorun Türkiye’de iklimlendirme sektörünün karşı karşıya olduğu önemli zorluklar da bulunuyor.

En başta enerji maliyetlerinin yüksekliği, üretim maliyetlerini artırmakta ve firmaların rekabet gücünü zorluyor.

Sektörde 2025 sonrası dönüşüm ve trendler 2025 sonrası döneme baktığımızda ise, iklimlendirme sektöründe hem globalde hem de Türkiye’de belirgin bazı trendlerin öne çıkması bekleniyor.

Enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik bu trendlerin başında geliyor.

Uzmanlar, fosil yakıtlı sistemlerden elektrikli ve yüksek verimli ısı pompalarına geçişin hızlanacağını ve binalarda “net sıfır enerji” hedefleri doğrultusunda iklimlendirme sistemlerinin merkezi bir rol üstleneceğini söylüyor.

Düşük GWP’li soğutucu akışkanlar, çevre dostu ürün tasarımları ve geri dönüştürülebilir malzemeler standart hâline gelebilir.

Akıllı bina kavramının yaygınlaşmasıyla birlikte, iklimlendirme sistemleri bina otomasyonu ve enerji yönetim sistemleriyle tamamen entegre çalışacak gibi görünüyor.

Dijitalleşme ve yapay zekâ, sektörün iş yapış biçimini de dönüştürebilir.

Sensörler ve veri analitiği sayesinde sistemler, kullanıcı alışkanlıklarını öğrenerek enerji tüketimini optimize edecek, arızalar oluşmadan önce tahmin edilerek bakım maliyetleri düşürülecek.

Hizmet odaklı iş modelleri de önem kazanacak; firmalar yalnızca ürün satmak yerine bakım, izleme ve performans garantisi sunan uzun vadeli çözümler geliştirebilecek.

Türkiye açısından bakıldığında ise ihracat pazarlarının çeşitlendirilmesi, Orta Doğu ve Afrika gibi hızlı büyüyen bölgelere odaklanılması ve yüksek katma değerli ürünlerin payının artırılması önümüzdeki dönemin temel hedefleri arasında yer alıyor.

İlgili Sitenin Haberleri