Haber Detayı
455 Bin Konutla Tarihe Not Düşüldü
Hatay’da bugün inşa edilen alan, Bulgaristan’ın yüzölçümüne yakın.
Böyle bir büyüklükle, bu topraklarda, bir devlet refleksiyle, bir millet seferberliğiyle 455 bin konut yükseliyor.
Bu bir tören meselesi değil.Bu bir alkış organizasyonu hiç değil.Bu, tarihe düşülen ağır bir nottur. “Cumhurbaşkanı’nın liderliğinde 455 bin konut tamamlandı” denildiğinde, mesele bir siyasi slogan değil; enkazın altından çıkarılan bir devlet iradesidir.Böylesi bir başarının önemsizleştirilmesi, küçültülmesi, değersizleştirilmesi mümkün değildir.Çünkü o konutlar orada durdukça, hakikat de dimdik ayakta duracaktır.
Ama yine de…Siyasi tarafgirliğin yol açtığı bir hazımsızlık var bu ülkede.Yapılanı görmemek, emeği inkâr etmek, başarıyı yok saymak gibi bir körlük… İşte tam bu noktada, devlet aklının soğukkanlı sesi yükseldi.Sayın Devlet Bahçeli, sözü eğip bükmeden, edebiyat yapmadan, lafı gediğine mıh gibi çaktı: “Hadi gel yıkalım şu Süleymaniye’yi desenİki kazma kürek, iki de ırgat gerek.Ancak hadi gel yapalım şunu geri desenBir Sinan, bir de Süleyman gerek.” Bu dizeler sadece bir şiir değildir, Bu dizeler, medeniyet muhasebesidir.
Sayın Bahçeli, o nezaketiyle şunu söyledi: O Süleyman, bugün bu ülkenin yükünü sırtlanan Recep Tayyip Erdoğan’dır.O Sinan ise, enkazın üzerine plan, kaosun üzerine düzen kuran Murat Kurum’dur.
Bir yıkım için iki kazma yetebilir.Ama bir medeniyetin yeniden inşası için liderlik, akıl ve adanmışlık gerekir.
Hatay’da yapılan budur.Sadece beton dökülmüyor.Sadece duvar örülmüyor.Devlet, vatandaşına “yalnız değilsin” diyor.
Bugün 455 bin konutu küçümseyenler bilsin ki;Bu rakamlar unutulmaz.Bu yapılar silinmez.Bu emek tarihin hafızasına kazınır.
Ve gün gelir,Siyasi gürültü diner,Propaganda susar,Geriye yalnızca yapılan iş kalır.
O gün geldiğinde herkes şunu kabul edecek:Yok saymak kolaydı.Yapmak ise devlet işiydi.
Ekran Boş Kalmaz: Ya Siyaset Konuşur Ya Algı Her görüşten, her meşrepten, her yaklaşımdan gazeteciler ekranlarda olmalı.Bu cümle, demokratik bir medya düzeninin asgari şartıdır.
Muhalefete yakın gazeteciler de olacak, iktidar çizgisine yakın gazeteciler de.
Bundan rahatsız olmak değil, bunu olağan görmek gerekir.
Asıl sorun burada başlıyor.Gazetecileri “bizden” ve “onlardan” diye ayırmak…Ekranı bir tür siyasi sicil alanına çevirmek…Damgalamak, yaftalamak, dışlamak… Bu dil gazeteciliği zehirliyor.
Son yıllarda yaşadığımız temel kırılma şudur:Bir kısım gazeteciler, gazetecilik yapmayı değil; siyasetin duymaktan hoşlanacağı cümleleri kurmayı, liderlerin yüzünü güldürecek senaryolar yazmayı görev bildi.
Halkın sesi olmak yerine, iktidar ya da muhalefet merkezlerine tercüman olmayı tercih ettiler.
Ama buradan hareketle koskoca bir mesleği töhmet altında bırakmak da doğru değil.O yüzden “gazeteciler” derken mutlaka “bir kısım gazeteciler” demek gerekir.Çünkü bu ülkede hâlâ işini onuruyla yapan, mesafesini koruyan, sorusunu sakınmayan çok sayıda gazeteci var.
Gelelim esas tartışmaya. “AK Parti milletvekilleri ekranlara çıkmalı” ifadesi kesinlikle doğrudur.Hatta eksiktir.AK Parti milletvekilleri ekranlardan çekilmemelidir.
Siyaset, sadece sosyal medya videolarıyla, tek taraflı açıklamalarla, steril salon konuşmalarıyla yapılmaz.Siyaset, soru ile yapılır.İtirazla yapılır.Zorlanarak yapılır.
AK Parti milletvekillerinin tartışma programlarında yer alması; parti politikalarının vatandaşa net, kısa ve doğrudan cümlelerle anlatılması açısından son derece kıymetlidir.Sorunun olduğu yerde cevap vermek, eleştirinin olduğu yerde savunmak, yanlışın olduğu yerde düzeltmek… Bunların tamamı siyasetin tabiatıdır.
Ekrandan kaçan siyaset, güçlenmez.Ekrandan çekilen siyaset, anlatamaz.Anlatamayan siyaset ise boşluğu başkalarına bırakır.
Milletvekillerinin ekranlarda parti adına soruları yanıtlaması, tartışmalara katılması yalnızca partinin değil, toplumun da yararınadır.
Çünkü toplum, kendi adına sorulan soruların cevabını duymak ister.Kapalı kapılar ardında değil, açık ekranda.
Medya, propaganda alanı değildir.Ama siyasetçinin kaçış rampası da değildir.
Ekranlar çoğulcu olmalı.Gazeteci soru sormalı, siyasetçi cevap vermeli.Vatandaş da izleyip kararını vermeli.
Demokrasi tam olarak budur.