Haber Detayı

Ezber Bozan Atılımlar…
Neşe doster gercekgundem.com
29/12/2025 06:00 (1 saat önce)

Ezber Bozan Atılımlar…

İşini inançla, insanca, dosdoğru yapan düzgün ve dürüst insanlar azalıyor mu ne?

Oysa toplumun hele de günümüzde; Mertlik meşalesini ailesinden ve genlerinden devralan, yardıma muhtaç herkesin daima ve defalarca yanında olan, kimin neci olduğuna değil, ne olduğuna bakan, sahip olduğu zenginliği ve varlığı görgülü bir sadelikle taşıyan kişilere ne çok ihtiyacı var değil mi?Yine aklına estikçe yardım kuruluşlarına koşan, nedense bu yardım işi de aklına sık sık gelen, sevgisi dağlar kadar olduğu için, o dağları delmekten asla kaçınmayan, acı çekip, çile çekse de vazgeçmeyen, hayatta ve ayakta kalacak mıyım diye pek de düşünmeyen, ilgisiyle, bilgisiyle konusuna odaklanan, gözlerinde hüzün, omuzlarında umutsuzlukla evine dönse bile bu yoldan dönmeyenlere ne çok ihtiyacı var değil mi?Tıpkı; Kimliğiyle, kişiliğiyle, kalem hüneriyle, içimizi ısıtan, gözümüzdeki perdeyi kaldıran, kafamızı aydınlatan, cumhuriyet bilinci aşılayan kalemlere olduğu gibi.

Tıpkı; Son yıllarda basına ve bazı kalemlere yönelik baskılar arttıkça suya da, sabuna da dokunan yazarların sayısında, güncel sorunlara dokunan yazılarda ciddi bir azalma olmaması gibi.

Tıpkı; Okur kitlesi kazanmanın yolunun, halkı etkilemenin yolunun sudan ve sabundan geçtiğini bilen kalemlere duyulan ihtiyaç gibi…Her ne kadar CB; “Ezber bozan atılımlar içindeyiz, bundan 22 yıl önce toplu iğne yapabiliyor muyduk?” diye sorsa da!

Yıllardır iğneyle kuyu kazanlar toplu iğneyi çok eskiden beri kullandıklarını söylerler.

Yine CB’nın yıktırılan Atatürk Hava Limanı için; “Burayı İstanbul’un nefesi, milletin bahçesi yapacağız!” şeklindeki sözleri için; “Büyük Atatürk zaten halkının, milletinin, ulusunun nefesidir.

Keşke hava limanı olarak kalsaydı!” derler.

Ama ne değişir?

Ona verecek yanıt ne yazık ki yok…Borçla yaşıyoruz, borçlu yaşıyoruz…23 yılda 18 milyon muhtaç yurttaş yaratan sistem kendini sorgulamazsa!

Avrupa ülkeleri arasında mahküm sayısı bakımından birinci sırada olmamız yadırganmazsa!

Gıda fiyatlarındaki artışın, çevresel kıyımın ateşi düşürülmezse!

Her 7 kişiden biri sosyal yardım alıyorsa, 10 aileden 3’ü yoksulluk sınırının altında yaşıyorsa, iflasların çığ gibi artması doğal karşılanıyorsa!

Biz çağ atlamaya devam deyip geçebilir miyiz?Fabrikada üreten, atölyede diken, mağazada tezgahtarlık yapan emekçi kadınların yüzde 95.7’si; “Ürettiklerinizi, diktiklerinizi, satışa sunduklarınızı alabiliyor musunuz?” sorusuna “Hayır!” diyorsa!

Biz istikrara devam diyebilir miyiz?

Çeyrek asır dile kolay!Son 5 yılda 716 bin üniversite öğrencisi ekonomik zorluklar nedeniyle okul kaydını sildiriyorsa!

Pazarda mısır satan genç; “18 yaşındayım ama 25 yaşında görünüyorum, saçlarım bembeyaz, haftada 3 gün okula gidiyor, 4 gün pazara geliyorum!” şeklinde konuşuyorsa!

Halk arasında sessiz sorumluluklar, duygusal yükler artarken, gençler umutsuz, yaşlılar huzursuz, emekliler üzgün, çocuklar mutsuz, eğitim vasat, sağlığa ulaşmak zor, ekonomik kriz tavanken, en sessiz, en sabırlı kesim olan kadınlar bile kaygılıysa; Önemli değil deyip geçebilir miyiz? 23 yıl dile kolay!Aynı korkuyu, aynı yorgunluk ve bıkkınlığı, aynı umutsuzluğu paylaşan emekli, emekçi, dar gelirli verdiği yaşam mücadelesinde çok şeyden vaz geçmek zorunda kalırken.

Açlık sınırının 30 bin TL’yi, yoksulluk sınırının 97 bin TL’yi aştığı günümüzde vazgeçecek pek de bir şey kalmazken.

İki dünya bir araya gelse (ki gelmez) mesleğimden vaz geçmem diyen, okullarda dirsek çürüten, yollarda ömür tüketen, köşemize defalarca konu olan çilekeş gençlerin ve emekçilerin sorunlarına eğilen çıkmaz ve çıkmıyorken başımızı çevirip, görmezden gelebilir miyiz?Son bir soru daha!Yetkili zevatın sık sık dillendirdiği; “Biz artık güçlü lider sayesinde bölgede oyun kurucu olduk, önemli süreçlere imza attık, siyasi konsensüslerde ve projelerde yer aldık.

Ülkemiz artık cazibe merkezi oldu, yatırımcılar sıraya girdi daha ne isteriz?” şeklindeki sözleri karşısında sevinerek ve gurur duyarak olup biteni, geçmişi, dayatılanları, yönlendirilmeyi ve yönetilmeyi yok sayıp, başımızı çevirebilir miyiz?

Ya da bilgileriyle iz bırakan, bilinçleriyle ışık saçanları yok sayabilir miyiz?

Bu soruların hem anlamı, hem de cevabı olmalı değil mi?Kısaca; Bazı sözcükler sihirlidir ama en çok da anaların ağzına yakışır.

Mesela; “Korkma hallederiz, ben çözerim, köşede birikmişim var” şeklindeki sözleriyle o anda yeryüzünün en büyük güvencesi yerine geçen, insanın içini rahatlatan, tılsımlı bir okşayışa neden olan, ilk zor eşiği atlatan, hem de emin elleriyle, yardımı ve desteğiyle atlatan anaların işsiz evladına, emekçi eşine bakarken, büyük hayallerle parmağına taktığı yüzüğü satmak zorunda kalırken akıttığı gözyaşlarını yok sayabilir miyiz?Özetle: Bazı sorunların nedeni ve tarafı olanlara bakınca, bazı kişilerin kuzuların sessizliğini andıran vurdumduymaz sessizliğini görünce, var olma ve yok olma ikliminin tam kavşağında olan ülkemizin geldiği ve getirildiği kırılma noktasını izleyince; Zihinlere çığlık çığlığa sorular üşüşüyor.

Mesela daha bilinçli, daha kararlı, daha örgütlü olamaz mıyız, ya da olmak zorunda değil miyiz gibi?

Ya da yeni yıla kötülüklerden arınmış, savaş seslerinin olmadığı, silahların gölge etmediği, kadınların öldürülmediği, çocukların babasız, ana babaların evlatsız kalmayacağı bir dünya ve Türkiye umudumuzu koruyarak girmek gibi.

Ne dersiniz?Kutlama Notu: 2026 yılının ülkemize esenlik, barış, huzur getirmesini, umutlarımızın tazelenmesini diliyorum…

İlgili Sitenin Haberleri