Haber Detayı
Ünlü şarkıcı Buray Cumhuriyet'e konuştu: ‘Karar değil çağrı’
Türküler, Buray için bir eve dönüş çağrısı... Gezgin ruhunu müziğine taşıyan sanatçı, dört albüm ve 16 türküden oluşan “Seyir” projesiyle toplumsal belleğimizi tazelemeye davet ediyor. Zorluklarla geçen 2025 yılını sabır, şükür ve umut sözcükleriyle özetleyen Buray ile müziğin iyileştirici gücünü ve bir direnç biçimi olarak gördüğü gelecek hayallerini konuştuk.
Buray, gezgin bir ruh, yerinde durmayan sürekli seyahat halinde olan bir isim.
Ancak kendi deyişiyle bir yaştan sonra gelen yerleşiklik ihtiyacına kayıtsız kalmak mümkün değil.
Bu ihtiyaca ses veren ise çocukluğundan belleğine işlenen türküler olmuş. “Seyir ile 16 türküyü dinleyicileriyle buluşturacak olan müzisyen ile keyifli bir sohbette buluştuk. - Çocukluktan itibaren türküler sizin için ne ifade ediyordu?
Aile büyüklerinizden birinin mırıldandığı ve hiç aklınızdan çıkmayan bir türkü var mı?
Türküler benim için çocukluğun sesi.
Evde babamın bağlama sesi, akşamları mutfakta yankılanan bir şeydi hep.
Duyguya doğrudan temas eden, filtresiz bir anlatımı var.
Babamın, amcamların, kuzenlerimin söylediği türküler yıllarca insanın içinde kalabiliyor.
Sözlerinden çok hissi aklımda kalan çok türkü var.
Belki de bu yüzden bugün onları söylerken kelimeden önce duyguya yaslanıyorum. - Halk türkülerini yeniden yorumlamaya nasıl karar verdiniz?
Aslında bir “karar”dan çok bir “çağrı” gibiydi.
Uzun zamandır içimde dolaşan bir şeydi bu.
Zamanla şunu fark ettim: Ne kadar modern işler yaparsam yapayım, köke dönme ihtiyacı hep orada duruyor.
Babamın bana kattığı dna’larda var.
Dostlarım, ailem ve çevrem de sağolsun motive ve vesile oldular.
Türkülerle yeniden temas etmek, kendi müzikal yolculuğuma da dürüst olmak demekti. - “Seyir” dört albümlük bir proje, toplam 16 türkü içeriyor.
Burada amacınız türkülerin toplumsal bellekteki yerini tazelemek miydi?
Başka ne gibi amaçlarınız var?
Evet, en temel amaçlardan biri bu.
Türküler sadece geçmişin değil, bugünün de aynası.
Ben gezgin bir insanım.
Tüm dünyayı gezmeyi hedefliyorum. “Seyir” biraz da durup bakmak, hatırlamak ve yeniden hissetmek demek.
Bunun yanında şunu da istedim: Türküleri kendi çalacağım sazlarla, tarzla bugünün insanına temas eden bir dille söyleyebilmek.
Uzun soluklu olmasının sebebi de bu: Aceleye getirilmiş bir iş değil, zamana yayılan bir yolculuk.
KALBE DOKUNANLARI SEÇTİK - Seslendireceğiniz türküleri seçerken nelere dikkat ettiniz?
Önce bana ne hissettirdiğine baktım.
Popülerliği, bilinirliği ikinci plandaydı.
Ekipçe bana yakışanlardan seçtik.
Bir sürü kaydettik, en kalbe dokunanlardan seçtik.
Söylediğimde, “Ben buna inanıyor muyum” sorusuna net bir evet demem gerekiyordu.
Bazı türküler insanı hemen içine alır, bazıları zaman ister.
Ben zamana direnenleri seçtim. - Dediğiniz gibi gezgin bir insansınız, dünya müziği ve farklı seslerle ilgilisiniz.
Anadolu’nun sesi bu zenginlik içinde size nasıl hissettirdi?
Anadolu’nun sesi zaten dünya müziğinin kalbinde duruyor.
Tüm dünyayı gezerek kendi öz müziğimi de oradaki müzisyenlerle paylaşan biri olarak söylüyorum; Ne kadar farklı kültür dinlerseniz dinleyin, bu toprakların melodik cesareti ve duygusal derinliği çok özel.
Türkü söylemek bana eve dönmüşüm hissi verdi.
Sanki ne kadar uzaklara gidersem gideyim, merkez hep burasıymış gibi.
YERLEŞİKLİK İHTİYACI - Çok seyahat eden birisiniz.
Türkülere ses vermeniz zamanla gelen bir yerleşiklik isteğinin yansıması mı?
Bence evet.
İnsan yol aldıkça, bir noktada “ait olma” ihtiyacını daha çok hissediyor.
Türküler biraz da içsel bir yerleşme hali benim için.
Fiziksel olarak hâlâ yoldayım belki ama ruhen bir yere oturma isteği var. - Bu yılı üç duyguyla tanımlasanız hangileri olurdu?
Sabır, şükür ve umut: Sabretmekle sınandım.
Ektiğim tohumların meyvesini yiyebilmek için baharı beklemek gibi birşey.
Sancılıydı ama öğreticiydi.
Şükür kısmı çok baskın; elimdekilerin kıymetini değerini bilerek hâlâ kendime bişeyler katabiliyor, yükselebiliyor, unutulmaz maceralar ve anılar bitiktiriyor olmak büyük bir lüks.
Umut da hep orada, en güzel motivasyon kaynağım, çünkü başka türlü devam edemiyoruz. - Hem kişisel hem genel olarak değerlendirirseniz nasıl bir yılı geride bırakıyoruz? 2026’dan umutlu olmalı mıyız?
Kolay bir yıl değildi kimse için ama zorlu yıllar insanı daha gerçek yapıyor. 2026’dan umutlu olmak zorundayız.
Umut bir temenni değil, bir direnç biçimi bence. - Yılbaşı akşamı planınız nedir?
Yeniyıla Antalya’da giriyoruz.
Dinleyicimle çılgın bir eğlence bizi bekliyor.
Sahneden insanlara öyle güzel bir enerji, coşkuve eğlence fışkırtmak istiyorum ki koca bir yıl etkisinden çıkamasınlar ‘YILDIZLARA BAKARIM AMA SORUMLULUK BENDE’ - Astrolojiye ilginiz var mı?
Yıl sonunda bir sonraki yıla bakar mısınız?
Var ama körü körüne değil.
Daha çok kendimi anlamak için bakıyorum.
Yıl sonlarında şöyle bir göz atarım ama kaderi yıldızlara bırakmam, sorumluluğu kendimde tutarım.
BAĞIRMIYOR, FISILDIYOR - Sürekli görünür olmaktansa üretimleriyle insanların bilinçaltına işleyen bir yapınız olduğunu düşünüyorum.
Katılır mısınız?
Katılıyorum.
Ben bağırarak değil, fısıldayarak kalan şeyleri seviyorum.
Medyatik ve her yerde olmaktansa doğru zamanda doğru şeyle var olmayı tercih ediyorum.
Sanırım samimiyet kendine ekstra bir çabaya gerek kalmadan yer açıyor .