Haber Detayı

Toplumsal duyarsızlığın maliyeti - İfşa çağında ünlülere uyuşturucu operasyonları
Yazarlar cumhuriyet.com.tr
25/12/2025 04:00 (1 gün önce)

Toplumsal duyarsızlığın maliyeti - İfşa çağında ünlülere uyuşturucu operasyonları

Kimsenin fark etmediği bir sessizlik dolaşıyor ortalıkta.

Kimsenin fark etmediği bir sessizlik dolaşıyor ortalıkta.

G ürültülü bir hayat ın i çinde, tam da kalabal ığın en yoğun olduğu yerde beliren tuhaf bir boşluk… Sanki toplumsal hafızamız, acıyla, adaletsizlikle, haksızlıkla karşılaştığında devreye girmeyi hatırlamayan bir kas grubuna d önü şm ü ş.

Arendt’in s öz etti ği “sıradanlık” bug ün kötülü ğ ün de ğil, tepkisizliğin sıradanlığına d önü şm ü ş durumda.

Belki de bu tuhaf sessizliğin en g örünür oldu ğu yer, acının ve adaletsizliğin t üketili şinde karşımıza ç ıkıyor… Tepkisizliğin kendisi artık pasif bir h âl de ğil; yeni bir izleme bi çimi.

İnsanlar bir olaya omuz vermek yerine onu bir ekran mesafesinde izlemeyi tercih ediyor.

Bug ün Türkiye’de medyan ın “ çar şaf çar şaf” ifşa k ültürüne yönelmesini yaln ızca basının etik zaafıyla a ç ıklamak yetersiz kalır.

Elbette su ç i şleyen ya da su çla ba ğı olan kişiler hukuk önünde hesap vermelidir; bunun tart ışılacak bir yanı yok.

Ancak burada dikkat çekici olan ba şka bir şey var: Su çla mücadelenin kendisi, bir tür toplumsal gösteriye dönü şm ü ş durumda.

Bu insanların d ü şt ükleri durum elbette ibretlik; kimisinin hayat ı ger çekten kontrolden ç ıkmış, g ücün ve ş öhretin dizginleyemedi ği bir d üzleme savrulmu ş.

Su ç, ço ğu zaman kişinin kendi zaaflarının sonucudur ve sonu çlar ıyla y üzle şmekten ka ç ış yoktur.

Ancak tepkilerin bu kadar yoğun bi çimde bireysel hayatlara yönelmesi de tuhaf bir yan ılgı yaratıyor: Sanki mesele yalnızca kameralara yansıyan birka ç ki şinin kendi özel hayatlar ında ve özel mülklerindeki davran ışlarından ibaretmiş gibi.

Oysa her toplum bilir ki, su çla mücadele ki şisel tercihler üzerinden de ğil, o tercihleri m ümkün k ılan yapılar üzerinden yürütülür.

Üstelik bugün mesele sadece birkaç ünlünün ya şadığı bir savrulma değil; madde kullanımı ilkokul ça ğındaki çocuklara kadar inmi ş durumda.

Yani buzdağının tepesine bakıp devasa k ütleyi görmezden geliyoruz.

I şığın hep aynı y üzlere çevrilmesi, gölgede kalan daha büyük a ğları (baronları) g örünmez k ılar.

B öyle olunca da batakl ığın kendisi değil, yalnızca bataklığın kenarında yakalananlar konuşuluyor.

Asıl sorun da şurada başlıyor: Bu y üzle şme artık yargı salonlarında değil, ekranların önünde gerçekle şiyor.

Mahkeme kararından önce gelen te şhir, su çu tart ışmaktan çok suça tan ıklığın kendisini bir t ür tüketim nesnesine dönü şt ürüyor!

Gücün kontrolsüzlü ğ ü birey için nas ıl felaketse, toplum i çin de öyle.

Çünkü güç, yaln ızca kişisel hayatları raydan ç ıkarmaz; kamusal d üzeni de sessizce e ğip b üker.

Bir ülkede adaletin sergileni ş bi çimi, ço ğu zaman adaletin ger çek i şleyişinden daha g ürültülü hâle geliyorsa, orada ba şka t ürden bir dinamik devreye girmi ş demektir.

Ünlü isimlere yönelik operasyonlar ın bir anda ülkenin gündemine oturmas ı ve haftalardır meşgul etmesi de bu nedenle sadece “su çla mücadele” olarak okunam ıyor.

Belli ki bu g österilerin, yaln ızca hukuk d üzenini i şletmekten öte bir i şlevi var: Toplumun dikkatini asıl meselelerden uzaklaştırmak?

Yargının tarafsızlığına ilişkin tartışmaları g ölgelemek?

Kimi zaman da siyasi programlar ın halk nezdindeki meşruiyetini g üçlendirmek?

Zira bu görüntülerle topluma şu hatırlatılıyor: “Devlet burada.” Devletin kendini g örünür k ılmaya çal ıştığı, devlet g örev yap ıyor hissinin s ürekli yeniden üretildi ği bir g österi alan ı kuruluyor.

Bu g özalt ılar ve operasyonlar, işlevsel bir adalet mekanizmasından çok, devletin varl ığını hissettirme tekniğine d önü ş üyor.

Topluma, kimi zaman unuttu ğu bir otoritenin yeniden belirdiği mesajı veriliyor: Devlet iş başında, devlet n öbette… Böylece hukukun so ğukkanlı g ücü de ğil, otoritenin sahnelenmiş kudreti konuşuyor.

G üç sahiplerinin kendi politikalar ını, birilerinin hayatlarının üzerinden topluma anlatmalar ına da zemin hazırlıyor.

Birka ç ki şinin d ü ş ü ş ü, koca bir yap ının kendini temize ç ıkarma fırsatına d önü ş üyor.

Sonuçta bu sahnelemenin de yard ımıyla, y ürütülen tüm programlar ın ve diğer operasyonların halk nezdindeki meşruiyeti sessizce pekiştiriliyor.

Normal bir hukuk d üzeninde kimse bu tür operasyonlar ın siyasi bir ama ç ta şıyıp taşımadığını d ü ş ünmezdi.

Ancak bizde toplumun her krizde iktidar ın niyetini sorgulaması, devlet –yurtta ş ilişkisindeki g üven erozyonunun bariz bir göstergesi.

Burada niyet okumak de ğil mesele.

Ama toplumsal hafızanın unutmaktan başka bir se çene ğinin kalmadığı bir ülkede, gündemin bu kadar h ızlı, bu kadar g üçlü manipüle edilebilir hâle gelmesi üzerine dü ş ünmek zorunday ız, buna mecburuz.

Adaletin soğukkanlı işleyişi yerine duygusal g österilerin toplumsal güvenin ikamesi gibi sunulmas ı, çürümenin bireylerde de ğil, sistemin tercihlerinde k ök sald ığını g österiyor.

Ki şisel g üç kontrolsüzlü ğ ü bir hayat ı çökertiyorsa, kamusal güç kontrolsüzlü ğ ü de toplumun dengelerini sars ıyor, hem de ço ğu zaman kimse fark etmeden.

Duyarsızlık, sadece edilgen bir h âl de ğildir; y önetilebilir bir duygudur.

İktidarlar, halkın neye tepki verip neye tepki vermediğini g ördükçe hareket alanlar ını genişletirler.

Bu y üzden her gün yeni bir “gündem” ortaya ç ıkıyor.

Her g ündem bir öncekini siliyor.

Toplumun ortak haf ızası s ürekli resetleniyor.

Böyle bir atmosferde s ıradan bir yurttaş i çin en büyük tehlike, neyin önemli oldu ğunu ayırt edememek oluyor. *** İşte burada, modern insanın trajedisiyle karşılaşıyoruz.

D ünyay ı her zamankinden daha fazla “biliyor” ama duymuyor.

Verilerle çevrili ama anlamdan yoksun bir varl ık… Ekrandan akan sayıları, grafiklerle anlatılan krizleri, haritalarla g österilen sava şları izliyor fakat b ütün bunlar ın kendi hayatındaki yerini, ruhundaki ağırlığını hissetmemeye giderek daha fazla alışıyor.

Tin geri çekildikçe beden yaln ız kalıyor.

Yalnız kalan beden de bu yalnızlığı d ünyay ı t üketerek doldurmaya çal ışıyor.

Bir kadının katledilmesini haberde “bir vaka” olarak, bir iş cinayetini “rakam” olarak, bir çocu ğun istismarını “dosya” olarak g örüyoruz.

İ çinde ya şadığımız ülke, giderek daha fazla “olgu y ığını”, daha az “ortak kader” haline geliyor.

B öyle bir ortamda zaten duyars ızlık da bir savunma mekanizmasına d önü ş üyor; insan, hissetmemek için kal ın bir kabuk örüyor kendine.

Ancak o kabu ğun kimseyi koruduğu yok; sadece yavaş ça içeriden çürütüyor.

Tepki vermeyen, öncelik duygusunu yitirmi ş bir toplum, kendi kaderinin öznesi olmaktan uzakla şıyor.

Bu, hemen yarın toprak kaybetmek anlamına gelmeyebilir ama yavaş yavaş senin adına kararları başkalarının aldığı, başkalarının yazdığı senaryoya uyum sağlamaya zorlanan bir memleket h âline gelmek demektir.

Müstemleke olmak bazen s ınırların değişmesiyle değil, zihnin ve iradenin yavaş ça d ışarıya devredilmesiyle başlar.

Toplumsal duyarsızlık, işte bu teslimiyetin en sessiz eşlik çisidir.

Bir toplum, kendi ac ılarını duymamaya başladığında biyolojik olarak yaşamaya devam edebilir elbette.

Sokaklar dolup taşar, alışveriş merkezleri kalabalık olur, diziler yeni sezonuna girer, se çimler yap ılır.

Ama o yaşam artık bir hayatta kalma pratiğidir; anlamın değil, alışkanlığın s ürdürdü ğ ü bir devinim.

Günü kurtaran ama gelece ği kuramayan bir varoluş.

En ağır bedel de burada gizlidir: İnsanlar yaşadıkları ülkeye de ğil, sadece kendi k üçük hayatlar ına tutunmaya başlar; ortak kader fikri ufalanıp gider.

Bunu “ çökü ş” edebiyatıyla değil, insan î bir yüzle şmeyle s öylemek gerekiyor.

Çünkü mesele felaket tellall ığı yapmak değil; bug ün hissetmedi ğimiz her şeyin, yarın yaşayacağımız hayatın kumaşına nasıl işleneceğini g örmek.

Belki de en kritik soru şu: Duyarlılığımızı kaybetmeden yaşayabilir miyiz, yoksa tam da bu kaybın üstüne kurulan bir normalle mi yetinece ğiz?

Cevap ne olursa olsun, şunu biliyoruz: Duyarsızlık, hi çbir topluma ucuz yollu bir konfor sunmaz.

Tam tersine, en pahal ı maliyetlerini ancak çok geç kald ığımızda fark ederiz.

İlgili Sitenin Haberleri