Haber Detayı
İsrail, ABD’nin Ulusal Güvenlik Stratejisi’ne nasıl bakıyor?
İsrail, ABD’nin Ulusal Güvenlik Stratejisi’ne nasıl bakıyor?
Trump yönetiminin 4 Aralık 2025’te açıkladığı Ulusal Güvenlik Stratejisi, İsrail’den nasıl görülüyor?
Bu sorunun yanıtı, günümüzde uluslarası güç mücadelesinin yoğunlaştığı alanların başında gelen Batı Asya’daki gelişmelerin yönünü anlamak bakımından önem taşıyor.
Strateji Belgesi’nde İsrail konusunda en önemli kısım şurası: “(ABD) bölgenin (Ortadoğu’nun) Amerikan çıkarlarına veya Amerikan vatanına karşı terörün kuluçka yeri veya ihracatçısı olmamasını ve İsrail’in güvenliğini sağlamayı her zaman temel çıkarları olarak görecektir.” Bu ifadeye bakarak, “Bakın İsrail’in güvenliği Amerikan politikasının merkezinde yer almaya devam ediyor.” diyenler oldu ama Belge’nin devamındaki şu kısım, bu savın doğru olmadığını ortaya koyuyor: “Bu tehdidi, ideolojik ve askeri olarak, onlarca yıl süren sonuçsuz ‘ulus inşa’ savaşları olmadan ele alabiliriz ve almalıyız.” Daha önemlisi, strateji belgesinde yer alan şu ifade: “Ortadoğu’nun hem uzun vadeli planlamada hem de günlük uygulamada Amerikan dış politikasını şekillendirdiği günler, neyse ki sona ermiştir.” Buradaki “Ortadoğu” ifadesinden İsrail’in kastedildiğini anlamak için uzman olmaya gerek yok. ‘YÖNETİMİN BAŞARI ÖYKÜSÜNÜ BALTALAYAN AKTÖR’ Yeni Strateji Belgesi ile ilgili Tel Aviv Üniversitesi Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nce hazırlanan incelemede dikkat çekilen unsurlar, İsrail’deki “ABD stratejisinde uzun vadeli köklü bir değişiklik olduğu” değerlendirmesini yansıtıyor.
Eldad Shavit and Jesse Weinberg imzalı analizde yeni strateji, “geleneksel ABD hegemonyası anlayışını baltalayacak şekilde ‘Önce Amerika’ doktrinini yeniden şekillendiriyor.” diye niteleniyor.
Uzmanlar Belge’de, “İran’ın zayıflaması, bölgesel anlaşma girişimlerinin ilerlemesi, Gazze’de savaşın bitmesiyle birlikte Ortadoğu’nun, ‘hallolmuş bir mesele’ olarak çerçevelenmesine” dikkat çekiyor.
Enstitü uzmanları, İsrail’in güvenliğinin ABD için temel çıkar olarak nitelendiğini fakat bölgedeki diğer devletlerle birlikte merkezi ortak olarak anıldığını vurguluyor.
Yanı sıra şu noktanın altı çiziliyor: “Aynı zamanda İsrail, geniş savaş cephelerini yeniden açabilecek ve böylece yönetimin oluşturmaya çalıştığı başarı öyküsünü baltalayan bir aktör olarak da görülüyor.” Analizde, bu stratejik yaklaşımın İsrail için çok ciddi risklere yol açtığı vurgulanıyor.
Enstitü uzmanlarına göre, bu stratejinin mealen özetle şu sonuçları olacak: - İsrail’in uzun vadede manevra alanlarını sınırlayacak - Gazze, Batı Şeria, Lübnan ve İran dahil olmak üzere İsrail’in güç kullanımı yönündeki pratiğini aşındıracak - İsrail’in çıkarları aleyhine Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan ve diğer bölgesel ortaklara ABD’nin bağımlılığını artıracak - İsrail’in nitelikli askeri üstünlüğüne zarar verecek (INSS, 18 Aralık 2025).
İSRAİL VE ARKASINDAKİLER İsrail devletinin görüşlerini yansıtan bu değerlendirmede Enstitü uzmanlarının önemle altını çizdikleri bir nokta da bu stratejik yaklaşımın Trump yönetimiyle sınırlı olmadığı, “uluslararası sistem ve ABD içindeki daha derin süreçleri yansıttığı”.
Dolayısıyla İsrail hesabını bu gerçeğe göre yapıyor.
Ama şunu vurgulayalım.
Son 10 yıldır geriye dönük bir inceleme yapıldığında, İsrail’in dünya çapındaki köklü yapısal değişime göre yığınak yaptığı görülecektir.
Özellikle ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin ardından ortaya çıkan çıplak gerçek, varlığı ve güvenliği için ABD desteğine muhtaç olan İsrail’de derin bir endişe, dehşet ve telaşa yol açmıştır.
İsrail devletinin o tarihten bu yana stratejisini bu durum şekillendirmiştir.
İsrail ve arkasındaki ABD ve Avrupa’daki Atlantik’in küreselleşmeci savaş kanadı, ABD’nin bölgede kalıcı olmasını sağlayacak ataklar yapmıştır.
Ancak içinden geçtiğimiz aşamada başarılı olamadıkları ortadadır.
Bundan sonrası, gelişen dünya ülkelerinin, mevcut durumu doğru değerlendirerek gelişmenin yönünü kendi lehine inisiyatifler ile şekillendirme yeteneğine bağlı olacaktır.
Sonuç olarak, şunu söyleyebiliriz: Trump yönetiminin Ulusal Güvenlik Stratejisi, İsrail’in “yalnız kalma” endişesinin derinleşmesine yol açmıştır.