Haber Detayı

Kumsal Katliamı nasıl oldu!
özgürlük meydanı aydinlik.com.tr
24/12/2025 00:00 (2 gün önce)

Kumsal Katliamı nasıl oldu!

Türkiye’de ‘Kanlı Noel’ olarak bilinen ‘Kumsal Katliamı’, Rum çetelerin Türklere yönelik yaptığı en kanlı cinayet olarak tarih sayfalarında kaldı. Ancak aradan geçen zaman içinde Rumların Ada’yı Enosis’le Yunanistan’a bağlama hayali bitmedi… İşte o katliamın ayrıntıları…

Tarih 24 Aralık 1963 Salı günü.

Yer Lefkoşa’nın Kumsal bölgesi, Mehmet Akif Caddesi, Mürüvet İlhan Sokak (olay günkü ismi İrfan Bey Sokak).

Saat akşam üstü 18.00 civarı.

Hava kararmış, sıcaklık yaklaşık 8 derece.

Pazartesi gecesi, yani bir gün evvelki 23 Aralık gecesi, ev sahibi Hasan Yusuf Gudum, karısı Feride Hasan Gudum, Meriçli (eski ismi Mora) Ayşe (Cankan), kucağında iki yaşındaki kızı Işıl (Cankan) ve Ayşe Hanım’ın kız kardeşi Növber İbrahimoğlu, daha güvenli olduğu düşüncesi ile Kıbrıs Türk Alayı’nda görevli Tabip Binbaşı (Em.

Tuğgeneral) Nihat İlhan ile eşi Mürüvet Hanım’ın evine sığınmışlardı.

EOKA milisleri ve Yunan subaylarının komutasındaki küçük bir Rum birlik ise evin 120 metre kuzeyindeki Severis Un Fabrikası’na mevzilenmiş, fabrikanın en üst katına da kum torbalarından yüzü Türk bölgesine dönük küçük bir korugan yaparak içine bir adet A4 tipi makineli tüfek yerleştirmişlerdi.

A4 tipi makineli tüfek binanın damına, ellerinde 1959 yapımı CZ vz.52/57 tipi otomatik tüfek, 1936/57 yapımı M1 Garand tipi yarı otomatik tüfek ve Stengun makineli tabanca olan Rum çetecilere, masum Türk evlerine yaptıkları saldırılarda atış desteği vermek ve düşman ateşinden korumak amacı ile kurulmuştu.

Hasan Yusuf Gudum dışarıda durup bir nevi gözcülük yaparken, Mürüvet Hanım da çocuklarına pijamalarını giydirmiş, kahvaltı türü bir şeyler yedirmiş ve onları yatırmaya hazırlanıyordu.

Evdeki komşu hanımlar ise hep birlikte yiyecek bir şeyler hazırlayıp masaya oturmuşlardı. 24 Aralık 1963 gecesi Rum EOKA terör örgütü tarafından Türk subaylarının evlerine saldırılmış ve Binbaşı Nihat İlhan’ın eşi Mürüvvet ve 3 oğlu Murat, Kutsi ve kundaktaki Hakan saklandıkları banyoda kurşunlanarak şehit edilmişlerdi...

KANLIDERE’DEN KURŞUN YAĞMURU Evin batı tarafından geçen Kanlıdere’nin diğer kıyısından silah sesleri duyulmaya başladığı vakit Hasan Bey, büyük bir telaşla içeri girmiş ve “Rumlar bizi basıyor!” diyerek heyecanlı bir şekilde bağırarak evdekileri uyarmıştı.

Çok geçmeden Kanlıdere tarafından eve kurşun yağmaya başladı.

Kurşunlar yağmur gibi geliyordu.

Mutfağın önündeki yemek odasının tehlikeli olduğunu ve eve pencerelerden giren kurşunlardan kendilerini koruyamayacağını hisseden savunmasız dokuz insan, elektrikleri kapattılar ve evin güvenli olduğunu düşündükleri yerlerine saklanmaya başladılar.

Dr.

İlhan’ın eşi Mürüvet Hanım, eşi kendisine “Eğer ateş olursa duvardan duvara geçecek kurşunlara hedef olmazsınız, banyo sizi korur.” dediği için, hemen 6 aylık olan Hakan’ı kucaklar, 6 yaşındaki Murat ile 4 yaşındaki Kutsi’yi de ellerinden sıkı sıkı tutarak evin sol arka köşesinde bulunan banyoya doğru koşar.

Arkasından Növber Hanım ve kucağında kızı Işıl’ı sıkı sıkı tutan Ayşe Hanım ve Hasan Dede, hep birlikte banyoya girerler ve saklanmaya çalışırlar.

Kalın taş duvarları ve küçük bir penceresi olan banyo gerçekten de iyi bir korugan gibidir.

Üzerinde gri bir palto olan Mürüvet Hanım, çizgili pijamalarını giymiş olan çocuklarını kucaklar ve hep birlikte banyo küvetinin içine uzanarak pencerelerden giren mermilerden kendilerini korumaya çalışırlar.

Ayşe Hanım, kucağında kızı Işıl ile lavabonun sağ tarafına çömelir.

Növber Hanım ise kapıyı sıkı sıkıya kapatabilmek için kapının hemen yanına oturur.

Ev sahibi Hasan Efendi, eşi Feride Nine’yi tuvalet kapısının arkasına saklar ve banyoya gelerek lavabonun sol tarafına büzüşür.

Kumsal bölgesinde yıllarca Türklere kapı komşuluğu yapan bazı Ermeniler, bölgenin savunmadan yoksun olduğunu telsizle Rumlara bildirdikten sonra “Akritas Planı Genel Harekat Bölümü, Birinci Kesim (Ayios Pavlos, Ayios Demetios bölgeleri) Bölge Komutanı” olan “Terezepilos” kod adlı Yunan subayının komutasındaki 150 kişilik EOKA’cı milisler, Severis Un Fabrikası’ndaki makineli tüfeğin koruması altında önce içinde su seviyesi az olan Kanlıdere’yi yürüyerek geçmişler ardından da Akritas Planı’nda belirtildiği şekilde bölgelere dağılmışlardı.

Mehmet Akif Caddesi, Mürüvet İlhan Sokak, Murat İlhan Sokak ve Gültekin Şengör Sokak, Kıbrıs Ordusu’nda teğmen olan (Em.

Binbaşı) Savvas Selis ve “Thisoas” kod adlı EOKA’cının komutasındaki ekibin görev alanı olarak belirlenmişti.

Savvas Selis’in grubu, “Enosis” naraları atarak ateş açmaya başlar ve İrfan Bey Sokağı tarafından Türk bölgesine saldırıya geçer.

Severis Un Fabrikası üzerindeki makineli tüfeğin koruması altında evlere önce uzaktan ateş ederler.

Özellikle de köşedeki beyaz tek katlı evin kuzeye bakan, kapının hemen yanındaki odasının pencerelerini ateş yağmuruna tutarlar.

Üç kişi yolun solundaki eve doğru yönelirken, beş kişi de sağ köşedeki beyaz tek katlı binaya yönelir.

Gelen bilgiye göre bu binada Türk Alayı’nda görevli bir Türk subayı, eşi ve üç çocuğu yaşamaktadır.

Bu aile yok edilmelidir ki, Rumların, Kıbrıslı Türklerden ve Türkiye’den korkmadıkları dünyaya gösterilsin!

Beyaz evden kendilerine karşı ateş açılmayınca daha da cesaretlenen Rum çeteler, giriş kapısının önüne gelip kilidine ateş ederler ve sonra da tekmelerle kapıyı kırarak içeri girerler.

Ellerinde otomatik tüfek tutan iki cani, “Taksim istersiniz ha!” diye bağırarak her tarafa gelişigüzel ateş eder ve soldaki odaya çabucak göz attıktan sonra ileri seğirterek, önlerindeki kapıdan hole geçip soldaki yatak odasına yönelir ve tekrar ateş etmeye başlar.

Bu odada işleri bitince hızla önlerindeki ara kapıdan geçip, mutfağın önündeki hole gelirler ve soldaki ikinci yatak odasına da ateş ederler… Arkadaki grup da önce sağdaki misafir odasına dalar, sonra da ateş ederek mutfağa geçer.

Kıbrıs Gazisi E.

Tuğg.

Nihat İlhan 2016 yılında 92 yaşında iken hayatını kaybetti.

BANYODAKİ FACİA Ufacık banyo odasının içine sığınan masum ve savunmasız Türkler ise birbirlerine sarılmış, Rumların kendilerini bulmaması için dualar ederler… Küvetin içinde bulunan Mürüvet Hanım, üç çocuğuna sıkı sıkı sarılmış, bedenini siper etmiştir.

Ayşe Hanım da kızı Işıl’ı kolları ile sarmalamış, sırtını köşeye dayamış, lavabo ile köşe arasına sokulmuştu.

Növber Hanım ise kapının açılmasına mani olabilmek için kapının dibine çökmüştür.

Hasan Dede o küçücük banyonun içinde, lavabonun sağ tarafı ile küvetin arasına büzüşmüştü.

Nefes bile almıyorlardı.

Sadece Allah’a dua ediyorlardı… Evin sol tarafındaki odaları boş bulan iki Rum cani, evin arka sol tarafındaki kapıları sıkı sıkıya kapalı olan banyo ve tuvalete yönelirler ve “Enosis” çığlıkları altında tüm mermilerini kapıların üzerinden içeriye boşaltırlar.

Kapıyı eli ile sıkı sıkı kapalı tutmaya çalışan Növber Hanım, elinden kötü bir yara alır ve yana kaykılarak kapının önüne yığılır.

Kapının tam karşısında yer alan banyo küvetinin içindeki Mürüvet Hanım ve üç çocuğu ise küvetin içine yığılırlar.

Kapıyı kırarcasına açmaya çalışan Rumlar, Növber Hanım’ın kapının önüne yığılması nedeniyle kapıyı birazcık aralayabilirler ve o aralıktan sağa ve öne doğru tekrar ateş ederler.

Vefakâr anne ve çocukları o anda şehit olurlar.

Etraf bir anda kan gölüne döndüğü için Rum caniler hepsini öldürdüklerini sanarak hemen yan taraftaki tuvalete yönelirler.

Kapıyı açamazlar ama kontrplak kapıdan içeriye onlarca mermi sıkarlar.

Kapının arkasına saklanmış olan Feride Nine başına isabet eden kurşunlar nedeniyle anında şehit olur ve yere yıkılır.

İçerdekilerin öldüğüne inanan iki cani geri çekilir ve diğer üç cani de banyo kapısının önüne gelip sıra ile aralıktan içeriye ateş ederler.

Acımasızca silahsız, korumasız ve masum insanlara ateş eden Rum çetecilerin silahından çıkan kurşunlardan birisi, önce kızı Işıl’ın dizini parçalar sonra da Ayşe Hanım’ın bir bacağından girip diğer bacağından çıkar.

Ayşe Hanım’ın ayağında büyük bir yara açılır.

Feride Nine ile banyoya çocukları ile saklanan Mürüvet Hanım ve çocukları şehit olurken, Hasan Yusuf Gudum ile birlikte Ayşe Hanım, kucağındaki kızı Işıl ve Növber Hanım ağır yaralanırlar.

Eve kimlerin ya da kaç kişinin girdiğini tam olarak bilen yok.

Baskın sırasında CZ vz.52/57 tipi otomatik tüfek ile 15 el, Stengun otomatik tabanca ile 12 el ve 1936/57 yapımı M1 Garand tipi yarı otomatik tüfek ile de 6 olmak üzere toplam 33 el ateş edildiği, şehitlerin vücutlarındaki yaralardan ve duvarlarda hâlâ yeri belli olan kurşunların izlerinden anlaşılmaktadır.

Bilahare incelenen kovanlar, iğnenin vuruş yerlerindeki farklılıklarından dolayı olayda 5 ayrı silahın kullanıldığını göstermektedir.

Kovanlar bilahare Albay (Major) Meysi tarafından eve ilk giren (GAÜ Kurucular Kurulu Bşk.)  Memduh Erdal’dan alınmış ve kayda geçirilmiştir.

Rum çetelerin yaptığı katliamlar KAÇIRDILAR KURŞUNA DİZDİLER 24 Aralık 1963 gecesi Lefkoşa’nın batı mahallesi Kumsal’a yapılan baskının arkasında, Yunan Alayı’na mensup subayların ve askerlerin de olduğu ortaya çıktı.

Saldırganların geri çekilirken terk ettikleri malzemeler arasında, özellikle de Severis Un Fabrikası damında, Yunan subay şapkaları, Yunan Ordusu’na ait çelik başlıklar ve NATO’ya ait bazuka mermileri ile mermi kovanları bulundu.

Rum çeteciler, Kumsal bölgesinden çekilirken kadın, erkek, yaşlı ve çocuk ayırımı yapmaksızın yüzlerce Türk’ü de dipçik darbeleriyle önlerine katıp götürdüler.

Kaçırılan Türklerin bir bölümü kurşuna dizildi.

Rumca gazetelerde son zamanlarda çıkan itiraflara göre, beraberinde erkek, kadın-çocuk ve yaşlı yaklaşık 200 Kıbrıslı Türk’ü esir götüren EOKA’cı Tasos Marku, operasyonu fiilen idare eden Rum Bakan’a telefon eder ve ne yapması gerektiğini sorar.

O da eli silah tutabilecek erkeklerin öldürülmesi talimatını verir… Akritas Planı’nın mimarlarından o dönem bakan olan sadece Yorgadjis ve Papadopulos’tur.

İtiraflar, Yorgadjis’in öldürülmesinden seneler sonra yapıldığı için emri veren bakanın Yorgadjis olması durumunda, dile getirilmesi sorun yaratmaz… Geriye “Kumsal Katliamı”nın mimarının Papadopulos olduğu varsayımı kalmaktadır.

Katliamdan sonra eve ilk giren kişi ise (25 Aralık 1963 Çarşamba günü öğleden sonra Severis Un Fabrikası’ndan açılan makineli tüfek ateşine rağmen eve ulaşmayı başaran), TMT’nin o dönem en gözü pek kişilerinden olan Memduh Erdal ve fotoğrafçı Mustafa Mehmet Özünlü olur.

Fotoğrafları ise Memduh Erdal çeker.

Severis Un Fabrikası’ndaki Rum makineli tüfek yuvası da 26 Aralık 1963 Perşembe günü, Kıbrıs Türk Alayı’ndan gelen küçük bir ekip tarafından susturulur ve fabrika Türklerin eline geçer.

Aynı gün Türk jetleri Lefkoşa üzerinde alçaktan uçarak Makarios’a ihtar verirler.

Bu olay, Türklere yönelik katliamların en sembol ve acımasızı olur.

Daha sonra artarak sürer ve bütün bu olayları ve planları Kıbrıs Barış Harekâtı sonlandırır.

Ada’ya o gün bugün barış ve huzur gelir.

Bütün şehitlerimizi bu vesileyle saygı ve rahmetle anıyoruz…  Not: Bu yazıda anlatılan “Kumsal Katliamı”nda geçen olayların derlenmesi, SAMTAY VAKFI arşivindeki belgelerin ve o günü yaşayan kişilerin anılarının, Prof.

Dr.

Ata Atun tarafından derinlemesine incelenip, kronolojik olarak sıralanması ile yapılmıştır.

İlgili Sitenin Haberleri