Haber Detayı
İmamoğlu: Sürecin içindeyiz, içinde kalmaya devam edeceğiz
Ekrem İmamoğlu, Silivri Cezaevi'nden verdiği röportajda süreç ile ilgili iktidarı eleştirdi ve 'Sürecin içindeyiz, içinde kalmaya devam edeceğiz' dedi.
Artı Gerçek - İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, Kürt sorunun çözümü kapsamında başlatılan süreç ve tutukluluğuna dair değerlendirmelerde bulundu.
Silivri Hapishanesi’nde tutuklu bulunan İmamoğlu, bianet’ten Evrim Kepenek'in sorularına verdiği yanıtta, “Bu güç gösterisinin ardında zayıflayan bir iktidarın korkusu var” diyen İmamoğlu, yaşananları Yassıada yargılamalarıyla kıyasladı ve “Bu dönem de Yassıada gibi utançla anılacak” dedi.
İmamoğlu, “Kimse bu iktidardan tutarlılık veya demokrasi beklemesin” diye ekledi.
İmamoğlu'nun verdiği röportajdan bazı bölümler şöyle: *Size özel duruşma salonu inşa ediliyor, davalarınıza bakan hakimlerin görev yerleri değiştiriliyor, siz bu tablodan adalet çıkacağına inanıyor musunuz, tarihte bu dönem nasıl anılacak?
Bakın artık tamamen kişiye özel bir hukuk sistemine geçildi.
Zaten Türkiye’yi bir açık hava cezaevine çevirdiler.
Hukuk yok.
Kural yok.
Adalet sistemi yandaşa farklı, muhalife farklı çalışıyor.
Yasalarda ne yazarsa yazsın, istediklerine istedikleri gibi suç uydurup cezaevine koyuyorlar.
Fatih Altaylı’nın başına gelenler.
İşte Enver Aysever’in başına gelenler.
Eskiden savcılığa davet vardı, davet edilen gider ifadesini verirdi.
Sonra da yargılama yapılır, yargılanan suçlu bulunur, karar kesinleşirse verilen ceza infaz edilirdi.
Normali bu.
Ama artık normali gece yarısı veya şafak vakti ev basma haline geldi.
Gözaltına alınanlar, atfedilen suç cezaevinde yatmayı gerektirmiyor bile olsa ibret olsun diye tutuklanıyor. *19 Mart’ta hukuksuzluğa itiraz eden öğrencilerin başına bu gelmedi mi?
Onları tutuklayan hakimler, ceza alsalar da cezaevine girmeyeceklerini, çünkü o cezaların yatarının olmadığını bilmiyorlar mıydı?
Elbette biliyorlardı ama cezayı baştan vermek istediler.
İtirazı cezalandırdılar.
İbret olsun, başka kimse buna cesaret edemesin diye yaptılar.
Yani sadece bana yapılmıyor hukuksuzluk, bütün bir toplum adaletten yoksun maalesef.
Keyfilik almış başını gitmiş.
Neden?
Nedeni çok açık.
Bir avuç muhterisin koltuğunu kaybetme korkusu.
Bir avuç muhterisin, sırf kendi ballı hayatları devam etsin diye demokrasiyi rafa kaldırma girişimi.
Bize yönelik haksız hukuksuz soruşturmalar da bu sürecin bir parçası. *Darbe dönemlerinde yargılamalar spor salonlarında yapılırdı.
Şimdi Silivri’ye yapılan yeni duruşma salonunun o dönem yapılandan farkı ne?
Kişiye özel hukuk olur mu?
Kişiye özel duruşma salonu olur mu?
Bu tam olarak Yassıada zihniyetinin hortlamasıdır.
Demokrasiden kopuşun, darbe dönemi uygulamaların devreye girişinin ete kemiğe bürünmüş halidir.
Bu iktidar, “Ben Anayasa’yı rafa kaldırdım, demokrasiyi rafa kaldırdım” diye pankart hazırlatıp meydanlara assa ancak bu kadar net mesaj verebilirdi.
Dolayısı ile Yassıada tarihte nasıl anılıyorsa bu dönem de öyle anılacak.
Utançla anılacak.
Bunu yapanlarsa hayatlarına bu utanç verici kara lekeyle devam edecekler. *Kürt seçmenler arasında—olası süreç, olası ‘çözüm/barış’ beklentileri ve CHP’nin ‘İmralı kararları’ tartışmaları—siyasetin önemli gündemlerinden biri olarak duruyor.
CHP ve siz, bu belirsizlik ortamında Kürt yurttaşları olası bir seçimde nasıl ikna etmeyi, hangi politik çerçeveyle yanınıza çekmeyi planlıyorsunuz?
Öncelikle şunu belirteyim: Bu sürecin başladığı ilk günden bugüne CHP olarak iktidarın “Terörsüz Türkiye”, bizimse “Terörsüz ve Demokratik” Türkiye olarak adlandırdığımız sürecin içindeyiz ve bunu da Kürtler de dahil bütün yurttaşlarımız biliyor, görüyor.
İlk günden beri hem sürecin içinde olduk hem de sürecin ilerlemesi için TBMM’de kurulan komisyon çalışmalarına katılarak sürece katkımızı yaptık.
Komisyondaki arkadaşlarımız nihai raporlarını tamamlamak üzere.
Komisyondan siyasi partileri temsilen bir heyetin İmralı’ya ziyaretine ise parti olarak katılmayı uygun bulmadık ancak sürecin içindeyiz ve genel başkanımızın defalarca kez vurguladığı üzere içinde olmaya, içinde kalmaya devam edeceğiz.
Sürecin içinde olmakla da yetinmiyoruz.
İlk olarak Kürt meselesi üzerine partide ve Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisinde çalışmalarımıza devam ediyoruz.
CHP olarak kayyumların olmadığı, devletin herkesin anadiline ve kültürüne saygı gösterdiği ve desteklediği, kimsenin siyasi faaliyetinden dolayı hapishanelere doldurulmadığı, başta sayın Demirtaş olmak üzere siyasi parti liderlerinin, seçilmiş belediye başkanlarının serbest kaldığı bir Türkiye için çalışıyoruz.
Kürtler de dahil bütün vatandaşlarımıza daha demokratik, daha müreffeh daha huzurlu bir Türkiye’nin sözünü veriyoruz.
CHP olarak vatandaşımız Kürtlerle ilişkimizin eşit vatandaşlığa, Suriye ve Irak Kürtleriyle ilişkimizin de kardeşliğe ve yoğun ekonomik ve kültürel işbirliğine yaslanacağı bir Türkiye ve bölge için çalışacağız.
Hem Türkiye’ye hem bölgeye barış getireceğiz.
Türkiye’de de Suriye ve Irak’ta da kapsayıcılığın, refahın, demokrasinin yanında olacağız.
İki noktayı daha vurgulamak isterim.
Kürt vatandaşlarımız yakın geçmişte Cumhur İttifakı iktidarında ne yaşadıklarını da biliyorlar bugünkü süreçte kimin samimi kimin samimiyetsiz olduğunu da.
Bir senedir yürüyen bir süreç var ve daha tek bir adımı bile samimiyetle atmış değil bugünkü iktidar.
Herkes gibi Kürt vatandaşlarımız da görüyor ki süreç gibi hayati bir adımı bile siyasi istikbali için kullanmaya çalışan, siyasi istikbalini gözeterek süreçte ağırdan alan bir iktidar var.
Herkes kimin ne kadar samimi kimin ne kadar ciddi olduğunu görüyor.
İkinci olarak, Türkiye’nin Kürt meselesi gibi başka önemli sorunları da var.
Hayat pahalılığı, işsizlik, liyakatsizlik kötü yönetim Kürtler de dahil bütün vatandaşlarımızın sorunu.
CHP olarak daha iyi yönetilen, yoksulluğu geride bırakmış, daha demokratik bir Türkiye için çalışıyoruz.
Özetle, CHP olarak Kürt meselesini çözmüş, demokratik ve müreffeh bir Türkiye için bütün enerjimizle çalışmaya devam ediyoruz.
Kürt vatandaşlarımız da dahil vatandaşlarımızın çoğunluğunu CHP’nin Türkiye’yi daha iyi yöneteceğine, Türkiye’ye ve bölgeye kalıcı barışı CHP iktidarının getireceğine ikna edeceğimize güvenim tam. *Bir yandan CHP’nin İstanbul’da uyguladığı ‘kent uzlaşısı’ modeli kriminalize edilip Resul Emrah Şahan ve Ahmet Özer gibi isimler tutuklanırken, diğer yandan iktidarın çözüm süreci adı altındaki yeni temaslarının gündeme gelmesi dikkat çekiyor.
Sizce iktidarın bu çelişkili görünen yaklaşımını nasıl okumak gerekir?
Bu ve bunun gibi yığınla uygulama hem iktidarın samimiyetsizliğini hem de demokrasi diye bir dertlerinin olmadığını gösteriyor.
Bir senedir örgüt mensuplarının eve dönüşünün nasıl sağlanabileceği konuşuluyor, konuşulsun tabii.
Fakat bizim seçilmiş belediye başkanlarımız Kürt vatandaşlarımızın oylarını alıp, belediye meclislerinde Kürt vatandaşlarımızın temsiline olanak sağladıkları suçlamasıyla görevden alınıp hapsedildi.
Üstelik gazeteciler, öğrenciler, sanatçılar ağzını açan, sesini çıkaran hapsediliyor.
Bütün bunların gösterdiği açık: İktidarın, bu ülkeyi yöneten kişinin demokrasi diye bir derdi yok.
Onların derdi seçimlere kadar zaman kazanmak.
Seçimlere doğru bir iki adım atarak Kürt vatandaşlarımızın kafasını karıştırmak ve seçimleri kazanmaya çalışmak.
Çünkü gerçek bir demokraside millet iradesine yenileceklerinin farkındalar.
Onun için kimse iktidardan tutarlılık veya demokrasi beklemesin.
Her ne yapıyorlarsa iktidarda kalma süresini uzatmak için yapıyorlar.
İçlerinde kavga milletin nazarından kaçsın diye yapıyorlar.
Bu böyle gitmez.
Türkiye siyasi hırsları tarafından yönetilen, millet iradesini hiçe sayan bir iktidara mahkum kalamaz.
Demokrasi için, gerçek, tutarlı bir çözüm süreci için iktidarı değiştirmekten başka çaremiz yok.
Unutmayalım: Çatışmanın durması zordur, fakat silahların patlamaya başlaması bir saniyedir.
Buna asla izin vermemeliyiz.
Önümüzde tarihi bir fırsat var.
Bu fırsatı, milletin kaderini bir kişinin siyasi geleceğine endekslemek zorunda değiliz, fakat iktidar milletin taleplerine ve devletin ihtiyaçlarına uymak zorunda.
Herkesin gücünün farkına varması, milletine ve devletine özgüvenle sahip çıkması gerekiyor.
Her şeyi kendi siyasi geleceğine göre değerlendiren kişiye ise biraz samimiyet gerekiyor.
Özellikle kayyım atanan belediyelere görevlerinin iade edilmesi ve tutuklu siyasilerin serbest bırakılması iktidarın samimiyet testidir.
Bu sınavdan geçebilecekler mi hep birlikte göreceğiz. (HABER MERKEZİ)