Haber Detayı
“Atatürk ve Çallı’nın Tehlikeli Bir Tablosu”
“Atatürk ve Çallı’nın Tehlikeli Bir Tablosu”
* İbrahim Çall ı 20 May ıs 1928 g ünü Afgan Kral ı Amanullah Han Ankara’ya resmi bir ziyarette bulunur.
Amanullah Han, devlet başkanı olarak T ürkiye Cumhuriyeti’ni ziyaret eden ilk isimdir.
Afgan Kral, seyahatinde Ankara’dan ve Gazi’nin devrimlerden son derece etkilenir.
Ailesiyle birlikte Hipodrom ve Orman Çiftli ği gibi özel yerlere ve de bir sergiye götürülür. 25 May ıs Cuma g ünü gezdi ği bu sergide beğendiği yirmi kadar tabloyu satın alır.
Resimleri Afganistan’da sergileyeceğini belirtir, örnek te şkil etmesini diler.
Bunlardan biri de eşi Krali çe Süreyya’n ın beğendiği G üzin (Duran) Han ım’ın “Krizantem” adlı eseridir.
Amanullah Han’ın beğendiği üç tablo öne ç ıkar.
Bunlar, Hamdullah Suphi Bey’in 1923 senesinde İstanbul’daki Galatasaray Sergisi’nden Gazi Hazretleri i çin ald ığı tablolardır.
Üç tablodan birincisi Nam ık İsmail’in “Harman”, diğeri Sami Yetik’in “Kağnı” ve üçüncüsü ise İbrahim Çall ı’nın “Fecir” tablosudur.
Diğerlerinin aksine Çall ı’nın Fecir’i “n ü” bir çal ışmadır.
Ankara’dan ayrılmadan önce Afgan Kral’ ın satın aldığı ya da hediye edilecek olan tabloların paketlenmesi gerekir.
Gazi, d önemin Millî E ğitim Bakanlığı Özel Kalem Müdürü Faik Re şit Unat’ı yanına ça ğırarak uyarıda bulunur.
Faik Bey ş öyle anlat ır o g ünü: “ Gazi dedi ki, Amanullah Han tablolar ı memleketine g ötürecek ama Afganistan’ ın daha bu gibi resimlere tahamm ülü yoktur.
Bir resim yüzünden ihtilal ç ıkabilir, tahtından olabilir.
Sen o resim var ya, anladın değil mi?
O resmi al, çerçevesinden ç ıkar, yalnız çerçeveyi sand ığa koy.
Afganistan’a gittiği zaman unutulmuş gibi olsun.
B öylece Fecir tablosu Türkiye’de kal ır, çerçevesi Afganistan’a gider. ” Gazi’nin “o resim” diye tabir etti ği, bir kralı tahtından edecek olan tehlikeli tablo İbrahim Çall ı’nın “Fecir” tablosudur.
Amanullah Han, 27 Mayıs g ünü Ankara’dan ayr ılarak memleketine d öner.
Gazi’nin yapt ığı devrimleri ülkesinde uygulamak ister fakat halk ayaklan ır ve Şubat 1930’da T ürkiye’ye s ığınır. *Amanullah Han, e şi S üreyya ve Gazi Hazretleri Seneler ge çer ve geliriz günümüze… Birkaç gün önce Ankara’da Ça ğdaş Sanatlar Merkezi’ndeki Çall ı sergisindeydik.
G özüm hemen “Fecir” tablosunu arad ı.
G öremedim.
Çall ı, o resmi yaparken bir Rus kızını model olarak kullanmıştır.
ÇSM’deki sergide “nü” tablolardaki k ızların Ruslara çok benzedi ğini fark ettim.
Belki de “Fecir” tablosu bu sergide yer alan “N ü” adl ı tablolardan biriydi.
Aslında o tehlikeli tabloya özne olan k ızlar 1917’de Çarl ık Rusya’sı dağıldıktan sonra Rusya’dan ka çan göçmenlerdir.
O günleri anlatan Malik Aksel, “Nina” isimli bir Rus k ızdan bahseder.
Namık İsmail’in, Feyhaman Duran’ın ve İbrahim Çall ı’nın Nina’yı model olarak kullanarak bir çok resmini yapt ığını anlatır. “Erkek model sorunu” G öçmen k ızlar d önem İstanbul’unda model sorununa çare olur ama bir de erkek model sorunu ya şanır.
Osmanlı’nın son yıllarında resim sanatı i çin önemli çal ışmalar yapan Mihri M ü şfik Hanım, 1914 senesinde İnas Sanayi-i Nefise Mektebi’nin a ç ılmasını sağlar.
Sonra da erkek model arayışına girer.
Canlı erkek model bulamayınca Asar-ı Atika M üzesi Müdürü Halil Edhem (Eldem) Bey’den yard ım ister.
Antik Yunan heykellerinden birini alır, al ç ıdan bir kalıp yaptırır.
Okuldaki kızlar al ç ıdan hazırlanan bu erkek heykeline bakıp resim yapar.
Bir zaman sonra şik âyet gelir.
Maarif Nezareti, Mihri Mü şfik’ten savunma ister ve “ Hoca Hanım!
Siz mektepte ç ıplak erkek resimleri mi yaptırıyorsunuz? ” diye sorulur.
Mihri Hanım, m üzeden kal ıp yaptırdığını, peştemalle ilgili yerlerini kapattığını, halkın arasında “yarı ç ıplak g üre şen pehlivanlar” gibi al ç ı modelin de “yarı ç ıplak” olduğunu s öyler. “Yar ı ç ıplak pehlivan” benzetmesi at ölyede yap ılan eylemi meşru kılar ve şik âyet ortadan kalkar.
Mihri Mü şfik bu sefer de okula canlı model getirmek ister.
Tophane kahvelerini gezer, 100 yaşını aşkın birini bulur: Meşhur Zaro Ağa!
Zaro Ağa anca üç gün dayanabilir modelli ğe.
Ayrılınca yerine okulun m üstahdemi 85 ya şındaki Ali Efendi getirilir. “Atat ürk’ün Resme Deste ği” Atat ürk, resmi te şvik eder.
Ankara T ürk Oca ğı binasında 14 Ekim 1923 g ünü I.
Ankara Resim Sergisi aç ılır.
Seyyar Sergi Treni 21 Nisan 1933 g ünü Ankara’dan Samsun’a kalkar, film gösterimleri ve sergiler düzenler. 30 Ekim 1934 günü Ankara’da “Sergi Evi ad ında bir de bina a ç ılır, bir çok sergi bu binada yap ılır.
Karadeniz Seyyar Sergi Vapuru ise Haziran 1936’da Avrupa’ya g önderilir.
Türk resmi ve Türk kültürü tan ıtılır.
Atat ürk’ün resme olan deste ğini en g üzel anlatan ise Şevket Dağ’dır.
D önem Ankara’s ında sergilerin d üzenledi ği binalardan biri Ankara Palas’tır.
Bu sergilerden birine Atat ürk de kat ılır.
Şevket Dağ kendisini gezdirirken Gazi birden durur ve “ Milli Eğitim Bakanı geldi mi?
İktisat Bakanı geldi mi?
Milli Savunma Bakanı geldi mi?
Başbakan geldi mi? ” diye peş peşe sorar.
Şevket Dağ “ hepsi geldiler efendim ” yanıtını verir.
Gazi g ülümseyerek “ Bu kadar bakan geldi de resimleri gören olmad ı mı! ” diye sitemk âr bir cümle kurar.
Bakanlar ın, resimleri satın almamalarına kızar.
Ardından da Hasan Rıza’ya d önerek “ Bu ba şyapıtları Çankaya Kö şk ü’ne götürelim de doya doya seyredelim ” diyecektir.
O gün Gazi Hazretleri, Şevket Dağ’ın tablolarını satın alarak Çankaya’ya götürür.
Gazi’nin o dönemde Türk ve yabanc ı sanat ç ılar tarafından tabloları da yapılır.
Bu isimlerden biri de Amanullah Han’ın hatırasında bahsi ge çen İbrahim Çall ı’dır.
Çall ı, bir çok Atatürk tablosu yapar.
Günümüzde bilinen en az alt ı Atat ürk tablosu vard ır.
Çall ı’nın yaptığı 15’ye yakın Atat ürk tablosunun ise Devlet kurumlar ında olduğu da varsayılmaktadır.
Atat ürk’ün sofras ında da bulunmuş olan Çall ı 1935 senesinde yapacağı tabloda Gazi’nin model olmasını ister.
Konuşma sırasında Atat ürk “ …Türk milletinin ve Çall ı’nın g önlündeki Mustafa Kemal’i mi, yoksa kar şındaki Mustafa Kemal’i mi yapacaksın? ” diye sorunca Çall ı da “ Tabii g önlümdeki Mustafa Kemal’i ” yan ıtını verir.
Atat ürk bu kez “ Madem ki gönüllerde ya şayan Mustafa Kemal’i çizmek istiyorsun, benim modelli ğime ihtiya ç yok ” kar şılığını verir.
Çall ı resmi tamamladıktan sonra Atat ürk’e gösterir.
Gazi, gözlerinden birinin sa ğa birinin sola baktığını fark eder.
Nedenini sorunca Çall ı şu kıvrak a ç ıklamayı yapar: “ Paşam siz hem sağı hem solu hem de uzağı g ören bir insan ınız.
İmk ân olsayd ı bir de arkaya baktırırdım ” *Çallı’nın Atatürk tablosu 1937, (İBB Atatürk Müzesi Koleksiyonu) Birka ç gün önce Çall ı sergisinde birbirinden g üzel eserlerini gördük.
Bedri Rahmi, Çall ı’nın b üyüklü ğ ünü anlat ırken; Nuri İyem, Cevat Dereli, Refik Epikman, Nurullah Berk, Turgut Zaim gibi isimleri yetiştirdiğini s öyler. “Türk resminin yar ısından ço ğu onun ö ğrencisidir” c ümlesini kurar.
Çall ı’yı vefatından kısa bir s üre önce gören Hasan Âli Yücel de “ Onu son defa Taksim civar ında g örmü şt üm.
O şakacı Çall ı benimle uzun bir seyahate ç ıkacakmış gibi i çli içli konu ştu ” diyerek vedalaşır.
Sonra da malum son… Çall ı ölüme ili şkin bir konuşmasında “ Ağlayan sızlayan insandan bana ne hayır gelir.
Benim arkamdan g ülün, e ğlenin, neşeyle beni y âd edin ” demi ştir.
Biz de onu neşeyle andık sergiden ç ıkınca… Bir kralı tahttan indirebilecek kadar tehlikeli o “Fecir” adlı tablonun nerede olabileceğini konuşarak…