Haber Detayı
Anadolu Yakası'nda Üç Farklı Pizza Hikâyesi
Pizza, yalnızca bir yemek değil; coğrafyanın, zamanın ve insanın ortak belleğinde yer etmiş bir anlatı biçimi. İtalya’nın Napoli kentinde doğan bu yuvarlak lezzet, zamanla dünyanın dört bir yanında farklı biçimlerde yeniden yorumlandı.
Napoli pizzası, ince hamuru ve odun fırınında pişirme tekniğiyle sadeliğin ihtişamını taşırken; New York tarzı pizza, sokakların ritmini ve hızlı yaşamın pratikliğini yansıtır.Sicilya pizzası ise kalın hamuru ve zengin malzemeleriyle sofraya bir şölen havası getirir.
Her biri kendi kültürel bağlamında birer temsilci; birer hafıza taşıyıcısı.
İstanbul’un Anadolu Yakası’nda bu üç farklı pizza geleneğini yaşatan üç ayrı mekân var: Saporito, Pizza Rucola ve The New Yorker Pizza.Her biri yalnızca pizza sunmuyor; aynı zamanda bir yaşam biçimini, bir mutfak felsefesini ve bir insan hikâyesini paylaşıyor.SABIRLA MAYALANAN DİRENİŞBostancı’da yer alan Saporito, Napoli pizzası geleneğini İstanbul’a taşıyan genç bir mekân.Kurucusu Erhan Bayraktar’ın mutfakla tanışması çocuklukta başlıyor; ancak onu dönüştüren yer Hakkasan olmuş.Orada gördüğü sistematik yapı ve çeşitlilik, onu mutfakta sabır ve süreklilikle çalışmaya yönlendirmiş.Saporito’da hamurlar en az üç gün, ideal olarak dört-beş gün dinlendiriliyor.
Meşe odunuyla pişirilen pizzalar, Napoli’nin ruhunu İstanbul’a taşıyor.Margherita pizzası, mekânın imza ürünü.San Marzano domatesi, mozzarella ve fesleğenle hazırlanan bu pizza, İtalyan bayrağının renklerini taşıyor.Saporito’nun kurucusu ive ortakları çin pizza, hızlı tüketim kültürüne karşı bir direniş biçimi.Yerel üreticiyle çalışmak, israfı azaltmak ve doğaya saygılı bir mutfak kurmak onun için sadece bir tercih değil, bir zorunluluk.FİNLANDİYA’DAN GAZİANTEP’E UZANAN BİR LEZZET KÖPRÜSÜPizza Rucola’nın hikâyesi, Gaziantepli Levent Kerimoğlu’nun Finlandiya’ya uzanan yolculuğuyla başlıyor.Helsinki’de açtığı pizzacıda Gaziantep’in baharatlarını İtalyan tarifleriyle buluşturmuş.Bugün Türkiye’de sekiz şubesi olan Pizza Rucola, hamurunu Finlandiya’dan gelen özel unla elle açıyor; enginarını Peru’dan, baharatını Gaziantep’ten getiriyor.Mozzarella ise kendi reçeteleriyle özel olarak üretiliyor.Pizza Rucola’da pizzanın temelini hamur, sos ve peynir oluşturuyor.Özellikle enginarlı pizza, Peru’dan getirilen baby enginarla hazırlanıyor.
Levent Kerimoğlu, her yeni ürünü önce müşterilerine sunup geri bildirim alıyor; menüye ancak bu sürecin sonunda dahil ediyor.Bu yaklaşım, müşteri memnuniyetini bir pazarlama stratejisi değil, bir mutfak felsefesi olarak ele aldığını gösteriyor.SAHNE SANATLARINDAN DİLİM LEZZETESuadiye’de yer alan The New Yorker Pizza’nın hikayesi Can Şensoy ve Kaan Emiroğlu’nun “Anadolu Yakası’nda neden The New Yorker Pizza şubesi yok?” sorusuyla başlamış.Ve ortak hayalleri aldıkları franchise ile Suadiye’de hayat bulmuş.Can Şensoy’un sahne sanatları ve reklamcılıktan gelen birikimi, mekâna karakterli bir atmosfer kazandırıyor.Kaan Emiroğlu ise mutfağa tutkuyla bağlanmış bir şef.
Mutfak Sanatları Akademisi’nde aldığı eğitim ve Şef Murat Bozok’la çalışması, onun mesleki yolculuğunda dönüm noktası olmuş.New York tarzı pizza, Napoli pizzasıyla akraba olsa da daha geniş, ince ve katlanabilir dilimleriyle tanınıyor.
Genellikle düşük nemli mozzarella ve pişmiş domates sosuyla hazırlanıyor.The New Yorker Pizza Suadiye bu geleneği Kadıköy sokaklarına taşıyor.Mekânın amacı yalnızca iyi pizza sunmak değil; misafirlere New York’un enerjisini hissettiren bir deneyim yaşatmak.ÜÇ PİZZA, ÜÇ HİKÂYE, BİR ORTAK NOKTASaporito, Pizza Rucola ve The New Yorker Pizza…Her biri farklı bir coğrafyanın pizzasıyla yola çıkmış; ama hepsi Anadolu Yakası’nda kendi hikâyesini yazıyor.Napoli’nin sabrı, Finlandiya’nın titizliği ve New York’un enerjisi; Kadıköy’ün sokaklarında bir araya geliyor.Bu pizzacılar, yalnızca yemek sunmuyor; aynı zamanda birer anlatı kuruyor.Her dilim, bir yolculuğun, bir emeğin ve bir kültürel bağın izini taşıyor.Pizza, dört malzemeyle bile bir hikâye anlatabilir: iyi bir hamur, domates, zeytinyağı ve peynir.Bu dört malzeme, doğru ellerde birer anlatı aracına dönüşüyor.Anadolu Yakası’ndaki bu üç mekân, pizzayı sadece bir yemek değil; bir kültürel ifade biçimi olarak ele alıyor.