Haber Detayı
Avusturya Sosyalizminin İzleri: Viyana 1919–1934
Avusturya Sosyalizminin İzleri: Viyana 1919–1934
Avusturya, Avrupa kıtasının ortasında yer alan küçük ama güzel bir ülkedir.
Dünya siyasetinde, ekonomisinde ve kültürel yaşamında kendi katkılarını sunmuştur.
Mozart, Haydn, Schubert ve Mahler gibi isimlerle müzikte; Sigmund Freud ile psikoanalizde; Elias Canetti, Elfride Jelinek, Stefan Zweig, Ingeborg Bachmann, Rainer Maria Rilke ve Peter Handke gibi yazarlarla edebiyatta; Bruno Kreisky gibi politikacılarla da siyasal alanda önemli izler bırakmıştır.Bunların dışında Avusturya, dünya siyaset tarihine iki kavram kazandırmıştır: ‘Avusturya Sosyalizmi’ ve ‘Avusturya Faşizmi’.
Avusturya Faşizmi ve Avusturya Sosyalizmi.
Bu yazıda, Avusturya Sosyalizminin, özellikle Viyana kentine olan katkılarını anlatmayı amaçlıyorum.
SOSYAL DEMOKRATLARIN YÜKSELİŞİ Avusturya Sosyalizminin temeli sosyal demokrasidir.
Avusturya Sosyal Demokratları için 4 Mayıs 1919 tarihi çok önemlidir.
Bu tarihte yapılan belediye seçiminde Sosyal Demokrat İşçi Partisi (SDAP) %54,1 oy alarak büyük bir başarı elde eder.
Avrupa’nın büyük kentlerinden birinde ilk defa sosyal demokratlar belediye başkanlığını kazanır ve Jakob Reumann Viyana Belediye Başkanı olur.Sosyal Demokratların belediye başkanlığını elde ettiği 1919 yılında Avusturya Cumhuriyeti henüz bir yaşındadır.
Avusturya Sosyalistlerinin tartışmasız öncüsü, 11 Kasım 1918’de hayatını kaybetmiş; ertesi gün, 12 Kasım 1918’de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’ndan kalan kısmıyla “Alman Avusturya” (Deutschösterreich) Cumhuriyeti olarak ilan edilmiştir.
O dönemde Avusturya toprakları ağırlıklı olarak tarım alanlarından oluşmaktadır.
DEVRİMCİ SÖYLEM, EVRİMSEL EYLEM 1920’li yıllara kadar Avusturya işçileri Sovyet Devrimi’ni örnek almış ve güçlerini bu yönde kullanmaya çalışmıştır.
Burjuva sınıfı ise işsizlik, açlık, sefalet ve siyasi istikrarsızlıktan dolayı sosyalist bir devrimden korkmaktadır.
Sosyalistler, böylesi bir siyasi iklimde çalışmalarını sürdürür ve “Devrimci konuşun, evrimsel davranın” şiarını benimserler.Hristiyan Demokratlar ile sosyalistler, 1.
Cumhuriyet’in ilk hükümetini kurarlar ve sosyalistler, bu dönemde günlük sekiz saat çalışma, kiracıları koruma, ödemeli tatil hakkı ve sosyal sigorta gibi önemli sosyal hakların kazanılmasında rol oynarlar.
Aynı dönemde, işverenlerin meslek örgütü olan İşverenler Odası’na karşı denge unsuru olması amacıyla İşçi Odası kurulmuştur.1920’de yaşanan hükümet krizinden sonra Hristiyan Demokratlar tek başlarına iktidara gelir.
Ekonomik ve siyasi kriz 1927 yılına kadar devam eder.
Seçimlerde Hristiyan Demokratlar ile Alman Milliyetçiler koalisyon kurarken, Avusturya Sosyalistleri Karl Renner önderliğinde muhalefette kalır.
Bu yıllarda ülke sağ partilerin yönetimindeyken, Viyana Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin yönetimi altındadır.
Viyana’daki sosyalistler, elde ettikleri vergilerle kentte sosyal projeleri hayata geçirir.
KIRILMA NOKTASI: 15 TEMMUZ 1927 Toplumda kutuplaşma giderek artar; bazı bölgelerde paramiliter güçler silahlanmaya başlar.
Burgenland eyaletine bağlı Schattendorf kasabasında bir işçi mitinginde, sağcı paramiliterlerin açtığı ateş sonucu bir işçi ve sekiz yaşında bir çocuk hayatını kaybeder.
Suçlular mahkeme tarafından serbest bırakılır.
Bunun üzerine 15 Temmuz 1927’de Viyana’da sendikalar ve sosyal demokratlar bir miting düzenler.
Mitingde polis ile halk arasında çatışmalar çıkar, adliye sarayı ateşe verilir.
Polislerin açtığı ateş sonucu 89 kişi hayatını kaybeder, 600 kişi yaralanır.Temmuz 1927 olayları, Avusturya’da sağ ile sol arasındaki kutuplaşmayı keskinleştirir.
Polisin şiddetini savunan sağcı hükümet ile sosyalistler arasındaki bağ tamamen kopar; işçiler, sendikalar ve sosyalistlerin partisi devlete olan güvenlerini kaybeder.
Bu olay, Avusturya demokrasisi için kırılma noktalarından biri olur.
FAŞİZME SÜRÜKLENİŞ VE İÇ SAVAŞ 1930’lara gelindiğinde kutuplaşma ve paramiliter saldırılar artar. 1 Mart 1933’te parlamento, faşist Başbakan Engelbert Dollfuss tarafından feshedilir.
Geleneksel olarak kutlanan 1 Mayıs yasaklanır; sosyalistler aleyhinde propaganda yapılır.
Sosyalistler, son kez demokrasiyi korumak için hükümetle görüşme girişiminde bulunur, ancak başarısız olurlar. 12–13 Şubat 1934’te Viyana’nın sosyal konutları olan büyük belediye binaları, polis ve asker tarafından topa tutulur.
Genel grev çağrısı yapılır, greve katılım istenilen seviyede olmaz, başarısız kalır.
Sosyalist ya da Sosyal Demokrat direniş 15 Şubat’ta kırılır.
Bu süreçte 182 kişi ölür, 460 kişi yaralanır; birçok kişi tutuklanır, işkence görür ve Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin tüm örgütleri kapatılır.
Parti yasaklanır, ileri gelenleri ya tutuklanır ya da yurtdışına kaçar.
Ülke böylece faşizme sürüklenir.
KIZIL VİYANA'NIN SONU Viyana, 1934 yılında artık demokratik bir şehir olmaktan çıkıp otoriter bir yönetime el değiştirir. “Kızıl Viyana” olarak bilinen kent bu özelliğini kaybeder ve yeni yönetimin idaresi altına girer.
Sosyal demokratların güçlü olduğu dönem sona erer.1934’ten sonra kurulan yeni yönetim, faşist İtalya sistemini kendisine örnek alır.
Devlet artık daha baskıcıdır ama aynı zamanda Katolik Kilisesi de güçlenmiştir.
Aile, din ve vatan sevgisi büyük önem kazanır.
Bu vatan sevgisi, Almanya Nazilerine karşı bir farklılık göstergesi olarak sunulur.
NAZİ İŞGALİ Sonra olaylar hızla kötüleşmeye doğru yol alır.
Faşist Başbakan Dollfuß, 1934’te bir Nazi darbe girişimi sırasında öldürülür.
Yerine geçen Kurt Schuschnigg, 1938’de Avusturya’nın bağımsız kalması için bir referandum yapmak ister.
Bu referandumda Sosyal Demokratlardan yardım ister, ancak Schuschnigg, Nazi Almanya‘sının büyük baskısı sonucunda yapılmak istenilen referandumu iptal etmek zorunda kalır.Bunun hemen ardından Türkiye için de ayı ve günü karanlık bir tarih olan 12 Mart 1938, Alman faşisti Hitler Avusturya’yı işgal eder.
Direniş gösteren muhalifler ya öldürülür ya hapse atılır ya da Avusturya’yı terk ederler.
Aralarında sosyal demokrat belediyeciliğinin örnek sosyal konutlarından olanlar da dahil olmak üzere Alman faşistlerinin Viyana’ya girişlerini pencerelerde ellerinde gamalı haçlı bayraklarla karşılarlar.
Adolf Hitler yüz binlerce Viyanalının katıldığı Heldenplatz‘ta bir konuşma yapar.
Kızıl Viyana, o günden sonra yeniden söz sahibi olabilmek için uzun yıllar beklemek zorunda kalır.