Haber Detayı

2026'da sıkıntı da borç da artacak
Ekonomi nefes.com.tr
29/12/2025 06:00 (1 saat önce)

2026'da sıkıntı da borç da artacak

Prof. Dr. Kamil Yılmaz, 2026’nın 2025’ten çok farklı bir yıl olmayacağını belirterek, “Vatandaşın sıkıntıları artacak. Zorunlu tüketim dışındaki harcamalar daha çok kısılacak” dedi.

Koç Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi bölümünden Prof.

Dr.

Kamil Yılmaz’a göre, bu yılı yüzde 30’un üzerinde enflasyonla bitireceğiz. 2026 sonu için belirlenen yüzde 19’luk enflasyon hedefi üst sınırının tutturulabilmesi de mümkün değil.

Prof.

Dr.

Kamil Yılmaz ile ekonominin geleceğini konuştuk.- Sıkı para politikasına rağmen 2025 sonunda enflasyon yüzde 30’un altına düşmeyecek.

Siz neler öngörüyorsunuz?Programın başlangıç hedefi enflasyonu 2026 sonunda tek hanelere, 2027 sonunda da yüzde 5’in altına düşürmekti.

Ancak bu hedefin gerçekleşmesinin mümkün olmadığını başından beri görebiliyorduk.

Şu anda Merkez Bankası’nın 2026 sonu için belirlediği yüzde 19’luk enflasyon hedefi üst sınırının tutturulabilmesi de mümkün değil.

Bu yılı yüzde 30’un biraz üzerinde bir manşet enflasyonla kapatacağımız kesinleşti. 2023’ten bu yana temel senaryomda 2027’nin seçim yılı olacağı varsayıyorum. 2026’nın son çeyreğinden itibaren kamu bankalarının kredi musluklarını kademeli olarak açmasını bekliyorum.

Bu da sıkı para politikasının belli başlı makro göstergeler üzerindeki etkisini zayıflatacak bir gelişme olacak.

Muhalefetin olası cumhurbaşkanı adayları üzerinde uygulanacak 19 Mart benzeri siyasi baskıların beklentilerin bozulmasına, döviz kurunun beklenenden daha hızlı yükselmesine ve dolayısıyla yıl sonu enflasyonun birkaç puan yukarıda gerçekleşmesine yol açabilir.GENÇLERİ ETKİLEYECEK- Ciddi bir gelir erimesi söz konusu.

Vatandaşı nasıl günler bekliyor?Geçim şartları belirgin biçimde zorlaştı.

Gelir dağılımındaki bozulma daha görünür oldu. 2026 asgari ücreti 28.075 TL olacak; 29 bin 878 TL’lik açlık sınırının yaklaşık yüzde 6 altında kalacak.

Yıl içinde ikinci bir artış yapılmadığı varsayımıyla, enflasyon devam ettiği için asgari ücretin yıl sonuna doğru açlık sınırının yaklaşık yüzde 30 altında kalacak.Bu olumsuz tablo vatandaşın 2026’daki sıkıntılarını üç açıdan artıracak.

İlk olarak, reel gelirdeki düşüş zorunlu tüketim dışındaki harcamaların daha da kısılmasına ve yaşam standardı kaybına yol açacak.

Gelirin yetersiz kaldığı yerde vatandaşın borçluluğunda ve borç ödemelerinin gecikmelerinde artış kaçınılmaz olacak.

Yetersiz beslenme ve eğitim/sağlık harcamalarının kısılması nedeniyle özellikle çocuklar ve gençler üzerinde kalıcı etkileri olacak.İFLASLAR ARTABİLİR- Reel sektörde işler iyi gitmiyor.

Daha fazla iflasla, işsizlikle karşılaşabilir miyiz?Yüksek faizler işletme sermayesi ihtiyacını pahalılaştırırken, seçici kredi uygulamaları birçok firmada nakit akışını zorlaştırmaktadır.

TL’nin reel değerlenmesi ve kurun kontrollü artışı ise ihracatçıların rekabet gücünü zayıflattığı için kapasite kullanımını ve kârlılığı aşağı çekmekte.

Bu koşullarda konkordato ve iflas başvurularının artması şaşırtıcı değildir. 2026’nın büyük bölümünde de bu eğilimin devam etmesini bekliyorum.

İstihdam cephesinde ise daha çok “sessiz ayarlama” (fazla mesai azaltımı, kısa çalışma, yeni işe alımları durdurma) ve belirli sektörlerde işten çıkarmalar görebiliriz.

İşsizlik oranında yukarı yönlü riskler var.2025’i aratmayacak- 2026 Türkiye ekonomisi, vatandaş ve reel sektör açısından nasıl bir yıl olacak?2026’nın, 2025’ten çok farklı bir yıl olmasını beklemiyorum.

Ana senaryo olarak enflasyonun düşmeye devam etmesini ve yılı yüzde 24 ile kapatmasını, büyümenin ise 2025 büyümesinin biraz üzerinde (yüzde 4’ün çok az üzerinde) gerçekleşmesini mümkün görüyorum.

Vatandaş açısından 2026’nın ana teması yüksek fiyat düzeyi ve gelirlerin gecikmeli uyumu olacak.

Reel sektör açısından ise maliyet yönetimi, nakit akışı ve finansmana erişim ön planda kalacak.

İç siyasi belirsizliklerin artması, küresel finansal koşulların sıkılaşması veya jeopolitik/emtia şokları gibi riskler gerçekleşirse 2026 daha olumsuz bir yıla evrilebilir.

Bu nedenle 2026’yı “zor ama yönetilebilir; risklere açık” bir yıl olarak tanımlamak doğru olacak.En can yakıcı sorun enflasyon- Rahatlama ne zaman gelebilir?2027 seçimleri yaklaştıkça suni ve geçici bir rahatlama olacak. 2026’nın son çeyreğine doğru yeniden yapılandırma/uzlaşma mekanizmalarının daha aktif kullanılması gündeme gelebilir.

Bu, iflas dalgasını tamamen bitirmese de hızını kesebilir.

Ancak seçim sürecinde enflasyon yine yükseleceği için bu iyileşme geçici olacak.- Şu anda Türkiye ekonomisinin en can yakıcı üç sorunu nedir?Türkiye ekonomisinin en can yakıcı birinci sorunu yüksek enflasyondur.

İkincisi, yanlış ekonomi politikalarıyla ivme kazanan gelir dağılımındaki bozulma ve buna eşlik eden verimlilik/ücret dengesi sorunudur.

Üçüncü sorun da hukuki ve kurumsal öngörülebilirlik eksikliğidir.- Siyasi ortam, operasyonlar, tutuklamalar ekonomiyi nasıl etkiliyor?Siyasi-hukuki belirsizlik ekonomiyi birkaç net kanal üzerinden etkiler: Risk primi yükselir, döviz talebi artar, kur üzerinde baskı oluşur; kur geçişkenliği nedeniyle enflasyon düşüşü yavaşlar.

Artan risk primi kamu ve özel sektörün borçlanma maliyetini yükselttiği için yatırım ve istihdamı da olumsuz etkiler.Bu mekanizmayı 19 Mart 2025 sonrasında belirgin bir biçimde gördük.

Hukuki öngörülebilirliğin zayıflaması sadece bir “algı” meselesi değildir; doğrudan kur, faiz, enflasyon ve büyüme dinamiklerini etkileyen bir makro risk unsurudur.

Hem ekonomik hem hukuki kriz- Türkiye’nin krizden çıkması için bir kurtuluş reçetesi var mıdır?2021’den bu yana yaşadıklarımızı yalnızca “ekonomik kriz” olarak değil, aynı zamanda hukuki ve kurumsal bir yönetişim krizi olarak görmek gerekir.

Ekonomi politikası güven üzerine kurulur.

Kuralların öngörülebilir olduğu, kurumların bağımsız ve hesap verebilir bir şekilde çalıştığı bir ortamda enflasyon da risk primi de daha kolay düşer.

Demokratik hukuk devleti standartlarına geri dönmeden ve kurumların (yargı, düzenleyici otoriteler, Merkez Bankası, TÜİK vd.) güvenilirliğini tekrar sağlamadan ekonominin istikrara kavuşması mümkün değildir..

İlgili Sitenin Haberleri