Haber Detayı
Türkiye’nin yeni iklim gerçeği: Kuraklıkla yandık selle boğulduk
2025, Türkiye’de iklim krizinin en sert biçimde hissedildiği yıl oldu. Rekor sıcaklıklar, olağanüstü kuraklık, 80 bin hektarı kül eden yangınlar ve aşırı yağışlar alarm verdi. Bilim insanları uyarıyor: Etkili önlemler alınmazsa 2026 çok daha ağır sonuçlar getirebilir.
Başak Nur GÖKÇAMRekor sıcaklıklar, yaygın kuraklık, büyük yangınlar ve ani seller. 2025 yılı, iklim krizinin Türkiye’de artık geleceğe dair bir tehdit değil, bugünün yakıcı gerçeği olduğunu ortaya koydu.
Bilim insanlarına göre yaşananlar bir istisna değil; hızla değişen iklim rejiminin habercisi.
Doç.
Dr.
Doğukan Doğu Yavaşlı, 2025’in iklim bilançosunu ve 2026’ya dair riskleri değerlendirdi.Rekor sıcaklıklar, yaygın kuraklık, büyük orman yangınları ve aşırı yağışların, Türkiye’nin aynı anda birden fazla iklim riskiyle karşı karşıya kaldığını açık biçimde ortaya koyduğunu belirten Yavaşlı, “2025 bir istisna değil, yeni iklim rejiminin güçlü bir uyarısı” değerlendirmesinde bulundu.Küresel ölçekte kayıtlara geçen en sıcak yıllardan biri olan 2025, Türkiye’de de tarihi rekorlara sahne oldu.
Temmuz ayı, son 55 yılın en sıcak Temmuz’u olarak kayıtlara geçerken, Şırnak’ın Silopi ilçesinde ölçülen 50,5 derece tüm zamanların ulusal sıcaklık rekoru oldu.
Aynı gün ülke genelindeki 132 meteoroloji istasyonunda temmuz ayı sıcaklık rekorları kırıldı.
Uzmanlara göre bu tablo yalnızca ekstrem bir hava olayı değil; sağlık, enerji, tarım ve su yönetimi açısından ciddi bir kırılganlığa işaret ediyor.En büyük sorun ‘kuraklık’Kuraklık, 2025’in en belirleyici çevresel sorunu olarak öne çıktı.
Ekim 2024–Eylül 2025 döneminde Türkiye genelinde ortalama yağış miktarı son 52 yılın en düşük seviyesine geriledi.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü, ülkenin büyük bölümünü “olağanüstü kuraklık” sınıfına aldı.
İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyükşehirlerde baraj doluluk oranları kritik eşiklere inerken su kesintileri ve kullanım kısıtlamaları gündelik yaşamın parçası haline geldi.
Yavaşlı’ya göre su, artık yalnızca çevresel değil, toplumsal ve ekonomik bir risk başlığına dönüşmüş durumda.Aşırı sıcaklar ve uzun süren kuraklık, orman yangınlarını da tetikledi.
Haziran ve temmuz aylarında 53 şehirde çıkan yangınlarda yaklaşık 80 bin hektarlık alan kül oldu.
Yangınlarda 17 kişi hayatını kaybetti, on binlerce kişi tahliye edildi.
Uzmanlar, bu tabloyu ekosistem kaybı ve biyolojik çeşitlilik açısından geri dönüşü zor bir yıkım olarak değerlendiriyor.İklim krizinin bir diğer yüzü ise düzensiz ve aşırı yağışlar oldu.
Yağışlar genel olarak azalırken, kısa sürede düşen şiddetli sağanaklar sel ve heyelanlara yol açtı.
Doğu Karadeniz’de yaşanan seller, altyapı yetersizliklerini ve plansız kentleşmenin sonuçlarını bir kez daha gözler önüne serdi.
Yavaşlı, Türkiye’nin yeni dönemde hem kuraklığa hem de taşkınlara eş zamanlı olarak hazırlanması gerektiğini vurguladı.Denizler de alarm verdi2025 yazında Akdeniz yüzey suyu sıcaklıkları rekor seviyelere ulaştı.
Bilim insanlarına göre Akdeniz, küresel ortalamadan iki ila üç kat daha hızlı ısınıyor.
Bu durum, balıkçılık, deniz ekosistemleri ve kıyı kentleri için ciddi riskler barındırıyor.
Küresel iklim politikaları ise yaşanan aciliyete rağmen yetersiz kaldı.
COP30 Zirvesi’nde fosil yakıtlardan çıkış ve ormansızlaşmayla mücadele konusunda bağlayıcı kararlar alınamadı.
Türkiye’de çıkarılan İklim Kanunu önemli bir adım olarak görülse de, mevcut hedeflerin 1,5 derece sınırıyla uyumlu olmadığına dikkat çekiliyor.Henüz fragman yaşanıyorUzmanlara göre 2025, güçlü bir uyarı yılı oldu.
Doç.
Dr.
Doğukan Doğu Yavaşlı, sera gazı emisyonlarının hızla azaltılmaması ve uyum politikalarının gecikmesi halinde, yaşananların yalnızca bir başlangıç olacağı uyarısında bulunuyor. 2026’nın, iklimle mücadelede ya bir dönüm noktası ya da kayıpların daha da derinleştiği bir yıl olacağına dikkat çekiliyor.