Haber Detayı
ASO Başkanı Seyit Ardıç: Sanayimizi korumak için proaktif politikalar gerekli
Ankara Sanayi Odası Başkanı Seyit Ardıç, dünya sanayi ve ticaret politikalarındaki değişimlere seyirci kalınmaması gerektiğini söyledi. Ardıç, “Sanayimizi korumak, geleceğin dünyasında aktif bir oyuncu olmak için yeni, hedefli ve proaktif politikaları gecikmeden devreye almak zorundayız” dedi.
Ferit PARLAKAnkara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Seyit Ardıç, son 30 yılda, sanayinin Gayrisafi Yurt İçi Hasıla içindeki yüzde 31 olan payının yüzde 20'ye düştüğünü, hizmetler sektörünün ise yüzde 55'ten yüzde 73'e yükseldiğini söyledi.
Ardıç, “Bu tablo, bizlere ekonomimizin giderek, “üreten” özelliğini kaybedip, “hizmet ağırlıklı” bir yapıya kaydığını gösteriyor” dedi.Ankara Sanayi Odası (ASO) yılın son Meclis Toplantısı’nda konuşan Ardıç, sanayinin payındaki bu düşüşün kritik bir uyarı olduğuna dikkat çekti.
Ardıç, “Çünkü sanayi; verimlilik artışı, teknoloji transferi, ölçek ekonomisi ve ihracat kapasitesi demektir.
Payın gerilemesi, büyümenin daha düşük katma değerli alanlara kaydığını gösterir” şeklinde konuştu.Gerçek büyüme üretimden gelen büyümedirSanayisizleşerek sağlıklı büyümenin olmayacağını kaydeden Ardıç, “Tabana yayılmış bir şekilde zenginleşemeyiz” diye konuştu.Gerçek büyümenin, üretimden gelen büyüme olduğunu savunan Ardıç, “Kalıcı refah; tarımda verimlilik, sanayide teknoloji ve ölçek, hizmetlerde ise üretimi destekleyen nitelik dönüşümüyle mümkündür.
Kısacası mesele ‘büyümek’ değil, ne ile nasıl büyüdüğümüzdür.
Büyüme rakamına karşın birçok işletme, ayakta kalabilmek için kısa vadeli nakit akışına odaklanıyor; yatırımı ve teknoloji yenileme kapasitesini öteliyor.
Sonuçta, manşet rakamı güçlü görünen sanayi büyümesi tabana yayılmış bir üretim artışından değil, belirli sektör ve firmaların performansından kaynaklanıyor.” Şeklinde konuştu.Ticari krediler üretim gücünü zayıflatıyorMayıs 2024’te yüzde 75’e kadar tırmanan enflasyonun, kasım ayı itibarıyla yüzde 31 seviyelerine gerilediğini vurgulayan Ardıç, enflasyonda 44 puanlık kayda değer bir iyileşmenin yaşandığını bildirdi.
Ardıç şöyle devam etti.“Bu olumlu tabloya rağmen, dezenflasyon sürecinin beklenenden uzun sürdüğü gerçeğini hepimiz görüyoruz; hızın ve kalıcılığın güçlenmesi artık kritik önem taşıyor.
Yüksek enflasyon, faizlerin uzun süre yüksek seviyelerde kalmasına neden olurken; yaklaşık bir yıldır ticari kredi faizleri ortalama yüzde 60’ın üzerinde seyrediyor.Aynı dönemde politika faizi ortalaması ise yüzde 43 civarında.
Aradaki marj 17 puana ulaştı.
Beklenen enflasyona göre değerlendirildiğinde bu marj daha da artıyor.
Politika faiziyle uyumlu ilerlemeyen ticari kredi faizleri ve krediler üzerindeki kısıtlamalar, sanayicimizin finansmana erişimini daraltıyor; üretim gücünü ise her geçen gün zayıflatıyor.”‘Üret, daha ucuza sat’ dönemiArtan maliyetleri satış fiyatlarına aynı hızda ve aynı ölçüde yansıtamadıklarını vurgulayan Ardıç, “Yani, üretim hacmimiz artıyor ama reel olarak büyüyemiyoruz.
Aslında sorun üretim kapasitesinde değil; değer yaratma ve o değeri fiyatlayabilme gücünde düğümleniyor” dedi.Ardıç, “Girdi maliyetleri, finansman yükü, enerji ve lojistik baskısı ile kur ve fiyatlama dengesizliği üst üste birikiyor.
Rekabet giderek ‘üret, daha ucuza sat’ çizgisine sıkışıyor.
Bu döngü şirketleri yatırım yapmaktan ve büyümekten alıkoyarak, sadece bugünü kurtarmaya ve ayakta kalmaya odaklanan bir sürece sokuyor.Bu tablonun kalıcı hale gelmesi, ülkemizin gerçek büyüme motoru olan yatırım ve üretim kapasitesini baskılamaya devam eder.
Bu nedenle önümüzdeki dönemde, finansal istikrar ile reel sektörün yatırım yapabilirliği arasındaki makasın kapatılması, üretime yönelen sermayenin yeniden kazandığı bir iklimin oluşması açısından son derece kritik önem taşıyor” diye konuştu.“İthalat bağımlılığı silaha dönüşüyor”Ankara Sanayi Odası Başkanı Seyit Ardıç, ABD, Çin ve Avrupa Birliği ülkelerinin, politikalarını üç temel varsayım üzerine kurduğuna dikkat çekerek, “ABD, Çin ve AB ülkeleri “Teknoloji güçtür, bağımlılıklar tehlikeli bir silaha dönüşebilir, öğrenme ve ölçeklenme ticaretin kazananını belirler.” diyor ve politikalarını bu 3 temel varsayım üzerine kuruyor.
İthalat bağımlılığının bir zayıflık olarak görüldüğü, yeni ekonomi politik yaklaşımı anlayıp, zaman kaybetmeden önlem almamız, hazırlıklı olmamız gerekiyor” dedi.Dünya sanayi ve ticaret politikalarındaki bu yön değişimlerine seyirci kalmamamız gerekliliğinin altını çizen Ardıç, “Sanayimizi korumak, geleceğin dünyasında aktif bir oyuncu olmak için yeni, hedefli ve proaktif politikaları gecikmeden devreye almak zorundayız.
Bu süreç sadece biz sanayicilerin bireysel olarak standartlara uyumu ile değil; sivil toplum ve meslek kuruluşları, diaspora, üniversiteler ve en üst düzey kamu otoritesinin aktif katılım ve iş birliği ile yürütülmelidir.” şeklinde konuştu."Made in Europe Türkiye için tehdit”Son günlerde gündeme gelen ve tartışılan Made in Europe düzenlemesinin de, dünyadaki politika değişiminin somut bir göstergesi olduğunu savunan Seyit Ardıç, “ Avrupa Birliği; kamu alımlarından teşviklere, teknik mevzuattan çevresel kriterlere kadar uzanan geniş bir yelpazede yerli sanayisini desteklemeyi amaçlıyor.
Düzenlemenin otomotiv sektöründe yerlilik payının artırılmasıyla başlaması öngörülüyor.
Ardından da batarya, makine ve endüstriyel otomasyon, savunma ve enerji teknolojileri gibi stratejik sektörlere yayılması bekleniyor.
Dış ticaretimizin yüzde 50’ye yakınını Avrupa Birliği ülkeleri ile yapıyoruz ve tabii ki en çok etkilenecek ülkelerden birisi de biz oluruz” dedi.“Dünyada 4 yıl içinde her 2 üründen biri Çin menşeili olacak” Seyit Ardıç, Herkesin gözlemlediği üzere teknoloji ve ölçek ekonomisine odaklanan Çin’in küresel üretimde hâkimiyetinin giderek daha belirginleştiğini söyledi.
Ardıç, “Dış ticaret fazlası bir önceki yıla göre yüzde 23 artarak 1.2 trilyon dolar ile rekor seviyeye ulaştı ve projeksiyonlara göre 2030 yılına gelindiğinde dünyada satılan her iki üründen biri Çin menşeli olacak.
Trump’ın gümrük tarifeleri nedeniyle Çin’in ABD pazarından kayan ihracatı da dünyanın geri kalanına yöneliyor.
Çin'in önlenemeyen yükselişine karşı Avrupa Birliği de sanayi politikalarını güvenlik ve stratejik bağımsızlık çerçevesinde yeniden ele alıyor” ifadelerini kullandı.