Haber Detayı

ASO Başkanı Seyit Ardıç: Sanayimizi korumak için proaktif politikalar gerekli
İş dünyası dunya.com
25/12/2025 00:00 (1 gün önce)

ASO Başkanı Seyit Ardıç: Sanayimizi korumak için proaktif politikalar gerekli

Ankara Sanayi Odası Başkanı Seyit Ardıç, dünya sanayi ve ticaret politikalarındaki değişimlere seyirci kalınmaması gerektiğini söyledi. Ardıç, “Sanayimizi korumak, geleceğin dünyasında aktif bir oyuncu olmak için yeni, hedefli ve proaktif politikaları gecikmeden devreye almak zorundayız” dedi.

Ferit PARLAKAnkara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Seyit Ardıç, son 30 yılda, sanayinin Gayri­safi Yurt İçi Hasıla içindeki yüzde 31 olan payının yüzde 20'ye düş­tüğünü, hizmetler sektörünün ise yüzde 55'ten yüzde 73'e yükseldi­ğini söyledi.

Ardıç, “Bu tablo, biz­lere ekonomimizin giderek, “üre­ten” özelliğini kaybedip, “hizmet ağırlıklı” bir yapıya kaydığını gös­teriyor” dedi.Ankara Sanayi Odası (ASO) yı­lın son Meclis Toplantısı’nda ko­nuşan Ardıç, sanayinin payındaki bu düşüşün kritik bir uyarı oldu­ğuna dikkat çekti.

Ardıç, “Çünkü sanayi; verimlilik artışı, teknoloji transferi, ölçek ekonomisi ve ihra­cat kapasitesi demektir.

Payın ge­rilemesi, büyümenin daha düşük katma değerli alanlara kaydığını gösterir” şeklinde konuştu.Gerçek büyüme üretimden gelen büyümedirSanayisizleşerek sağlıklı büyü­menin olmayacağını kaydeden Ar­dıç, “Tabana yayılmış bir şekilde zenginleşemeyiz” diye konuştu.Gerçek büyümenin, üretimden gelen büyüme olduğunu savunan Ardıç, “Kalıcı refah; tarımda ve­rimlilik, sanayide teknoloji ve öl­çek, hizmetlerde ise üretimi des­tekleyen nitelik dönüşümüyle mümkündür.

Kısacası mesele ‘bü­yümek’ değil, ne ile nasıl büyüdü­ğümüzdür.

Büyüme rakamına kar­şın birçok işletme, ayakta kalabil­mek için kısa vadeli nakit akışına odaklanıyor; yatırımı ve teknoloji yenileme kapasitesini öteliyor.

So­nuçta, manşet rakamı güçlü görü­nen sanayi büyümesi tabana ya­yılmış bir üretim artışından değil, belirli sektör ve firmaların perfor­mansından kaynaklanıyor.” Şek­linde konuştu.Ticari krediler üretim gücünü zayıflatıyorMayıs 2024’te yüzde 75’e kadar tırmanan enflasyonun, kasım ayı itibarıyla yüzde 31 seviyelerine ge­rilediğini vurgulayan Ardıç, enf­lasyonda 44 puanlık kayda değer bir iyileşmenin yaşandığını bildir­di.

Ardıç şöyle devam etti.“Bu olumlu tabloya rağmen, de­zenflasyon sürecinin beklenen­den uzun sürdüğü gerçeğini hepi­miz görüyoruz; hızın ve kalıcılığın güçlenmesi artık kritik önem ta­şıyor.

Yüksek enflasyon, faizlerin uzun süre yüksek seviyelerde kal­masına neden olurken; yaklaşık bir yıldır ticari kredi faizleri orta­lama yüzde 60’ın üzerinde seyre­diyor.Aynı dönemde politika faizi ortalaması ise yüzde 43 civarında.

Aradaki marj 17 puana ulaştı.

Bek­lenen enflasyona göre değerlendi­rildiğinde bu marj daha da artıyor.

Politika faiziyle uyumlu ilerleme­yen ticari kredi faizleri ve krediler üzerindeki kısıtlamalar, sanayici­mizin finansmana erişimini daral­tıyor; üretim gücünü ise her geçen gün zayıflatıyor.”‘Üret, daha ucuza sat’ dönemiArtan maliyetleri satış fiyatla­rına aynı hızda ve aynı ölçüde yan­sıtamadıklarını vurgulayan Ardıç, “Yani, üretim hacmimiz artıyor ama reel olarak büyüyemiyoruz.

Aslında sorun üretim kapasitesin­de değil; değer yaratma ve o değeri fiyatlayabilme gücünde düğümle­niyor” dedi.Ardıç, “Girdi maliyetleri, fi­nansman yükü, enerji ve lojistik baskısı ile kur ve fiyatlama denge­sizliği üst üste birikiyor.

Rekabet giderek ‘üret, daha ucuza sat’ çiz­gisine sıkışıyor.

Bu döngü şirket­leri yatırım yapmaktan ve büyü­mekten alıkoyarak, sadece bugü­nü kurtarmaya ve ayakta kalmaya odaklanan bir sürece sokuyor.Bu tablonun kalıcı hale gelmesi, ül­kemizin gerçek büyüme motoru olan yatırım ve üretim kapasite­sini baskılamaya devam eder.

Bu nedenle önümüzdeki dönemde, fi­nansal istikrar ile reel sektörün ya­tırım yapabilirliği arasındaki ma­kasın kapatılması, üretime yöne­len sermayenin yeniden kazandığı bir iklimin oluşması açısından son derece kritik önem taşıyor” diye konuştu.“İthalat bağımlılığı silaha dönüşüyor”Ankara Sanayi Odası Başkanı Seyit Ardıç, ABD, Çin ve Avrupa Birliği ülkelerinin, politikalarını üç temel varsayım üzerine kurdu­ğuna dikkat çekerek, “ABD, Çin ve AB ülkeleri “Teknoloji güçtür, ba­ğımlılıklar tehlikeli bir silaha dö­nüşebilir, öğrenme ve ölçeklen­me ticaretin kazananını belirler.” diyor ve politikalarını bu 3 temel varsayım üzerine kuruyor.

İthalat bağımlılığının bir zayıflık olarak görüldüğü, yeni ekonomi politik yaklaşımı anlayıp, zaman kaybet­meden önlem almamız, hazırlıklı olmamız gerekiyor” dedi.Dünya sanayi ve ticaret politika­larındaki bu yön değişimlerine se­yirci kalmamamız gerekliliğinin altını çizen Ardıç, “Sanayimizi ko­rumak, geleceğin dünyasında aktif bir oyuncu olmak için yeni, hedefli ve proaktif politikaları gecikme­den devreye almak zorundayız.

Bu süreç sadece biz sanayicilerin bi­reysel olarak standartlara uyumu ile değil; sivil toplum ve meslek ku­ruluşları, diaspora, üniversiteler ve en üst düzey kamu otoritesinin aktif katılım ve iş birliği ile yürü­tülmelidir.” şeklinde konuştu."Made in Europe Türkiye için tehdit”Son günlerde gündeme gelen ve tartışılan Made in Europe düzenlemesinin de, dünyadaki politika değişiminin somut bir göstergesi olduğunu savunan Seyit Ardıç, “ Avrupa Birliği; kamu alımlarından teşviklere, teknik mevzuattan çevresel kriterlere kadar uzanan geniş bir yelpazede yerli sanayisini desteklemeyi amaçlıyor.

Düzenlemenin otomotiv sektöründe yerlilik payının artırılmasıyla başlaması öngörülüyor.

Ardından da batarya, makine ve endüstriyel otomasyon, savunma ve enerji teknolojileri gibi stratejik sektörlere yayılması bekleniyor.

Dış ticaretimizin yüzde 50’ye yakınını Avrupa Birliği ülkeleri ile yapıyoruz ve tabii ki en çok etkilenecek ülkelerden birisi de biz oluruz” dedi.“Dünyada 4 yıl içinde her 2 üründen biri Çin menşeili olacak” Seyit Ardıç, Herkesin gözlemlediği üzere teknoloji ve ölçek ekonomisine odaklanan Çin’in küresel üretimde hâkimiyetinin giderek daha belirginleştiğini söyledi.

Ardıç, “Dış ticaret fazlası bir önceki yıla göre yüzde 23 artarak 1.2 trilyon dolar ile rekor seviyeye ulaştı ve projeksiyonlara göre 2030 yılına gelindiğinde dünyada satılan her iki üründen biri Çin menşeli olacak.

Trump’ın gümrük tarifeleri nedeniyle Çin’in ABD pazarından kayan ihracatı da dünyanın geri kalanına yöneliyor.

Çin'in önlenemeyen yükselişine karşı Avrupa Birliği de sanayi politikalarını güvenlik ve stratejik bağımsızlık çerçevesinde yeniden ele alıyor” ifadelerini kullandı.

İlgili Sitenin Haberleri