Haber Detayı
Türkiye’yle görüşüp Moskova’ya gittiler
Türkiye’den Fidan-Güler-Kalın heyetinin Şam ziyaretinin hemen ardından Suriye Dışişleri ve Savunma Bakanları Moskova’ya gitti. Sahada ise çatışmalar sürerken, ABD sevkiyatları ve aşiretlerin hazırlıkları, sürecin kritik bir eşiğe girdiğine işaret ediyor
Suriye’de terör örgütü PYD/YPG’nin çatı yapılanması Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) Suriye Ordusu’na entegrasyonu tartışmaları, son iki günde yaşanan diplomatik ve askerî gelişmelerle birlikte yeni bir safhaya girdi.
Türkiye’den Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın Şam’a yaptığı ziyaretin hemen ardından, bu kez Suriye Dışişleri ve Savunma Bakanlarının Moskova’ya gitmesi, entegrasyon dosyasının bölgesel dengeler içinde ele alınmaya başlandığını gösterdi.
Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani ve Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra, dün resmi temaslarda bulunmak üzere Rusya'nın başkenti Moskova’ya gitti.
Suriye Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Dairesinden yapılan açıklamaya göre Şeybani ile Ebu Kasra'ya Genel İstihbarat Kurumundan üst düzey yetkililer de eşlik etti.
Heyetin Moskova temaslarında, ikili ilişkilerin yanı sıra Suriye’deki güvenlik durumu, askerî işbirliği ve entegrasyon sürecinin geleceğine ilişkin başlıkların ele alınması bekleniyor.
Şam-Moskova hattındaki bu temas, sahada tansiyonun yükseldiği bir dönemde, sürecin kritik bir eşiğe geldiğine işaret ediyor.
SABIR TÜKENDİ Moskova ziyaretinden bir gün önce Şam’da yapılan açıklamalar ise entegrasyon sürecine ilişkin tonun sertleştiğini ortaya koydu.
Türkiye’den gelen üçlü heyetin temaslarında verilen mesajlar, Ankara ve Şam’ın SDG konusunda sabrının tükendiğine işaret etti.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani ile düzenlenen ortak basın toplantısında, SDG’nin entegrasyon görüşmelerinde ilerleme kaydetmeye niyetli olmadığını vurguladı.
Fidan, SDG’nin bazı faaliyetlerini İsrail ile koordinasyon içinde yürütmesinin, Şam ile sürdürülen görüşmelerde ciddi bir engel oluşturduğunu açık şekilde dile getirdi.
Bu ifadeler, Ankara’nın artık SDG’nin niyetini tartışmaktan ziyade, sahadaki tabloyu tespit eden bir pozisyona geçtiğini gösterdi.
ŞEYBANİ: ABD’YE RESMİ YANIT İLETİLECEK Şeybani de benzer bir çizgide konuşarak, 10 Mart’ta imzalanan mutabakatın uygulanmadığını, SDG’den somut bir irade görmediklerini ve sürecin sistematik bir oyalamaya dönüştüğünü söyledi.
En dikkat çekici mesaj ise entegrasyonun askerî boyutuna ilişkin hazırlanan bir önerinin ayrıntılı biçimde ele alındığı ve bu konuda Amerikan tarafına resmi bir yanıt iletileceğinin açıklanması oldu.
HALEP’TE ÇATIŞMA Diplomatik trafik hızlanırken sahada da tansiyon yükseldi.
Halep’in Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahalleleri çevresinde Suriye Ordusu ile SDG unsurları arasında çatışmalar yaşandı.
Kısa sürede ateşkese varıldığı açıklansa da çatışmalar, sürecin kırılganlığını ortaya koydu.
ABD’nin, çatışmaların büyümemesi için diplomatik ve askerî temaslar yürüttüğünün basına yansıması, Washington’un sahadaki gerilimi kontrol altında tutma çabasını gözler önüne serdi.
Halep’te yaşanan çatışmaların şehir merkezine yansıması, sivil güvenlik açısından da alarm zillerinin çalmasına neden oldu.
Halep Valisi Azzam Garib, yaptığı açıklamada SDG güçlerinin gerginliği tırmandırıcı eylemlerini sürdürdüğünü belirterek, kent merkezinde Hristiyan vatandaşların kutlamalarının yapıldığı alanlara yakın mahallelerin rastgele ateş altına alındığını ve bombardımana maruz kaldığını bildirdi.
Garib, bu durumun sivil halkın can güvenliğine yönelik açık bir ihlal olduğunu vurgulayarak, “Başta çatışma noktalarına yakın bölgelerde bulunan Hristiyan toplumunun mensupları olmak üzere tüm vatandaşlarımızdan, güvenlikleri açısından ikinci bir duyuruya kadar geçici olarak toplanma ve kutlama faaliyetlerini durdurmalarını istiyoruz.” dedi.
Bölgelerin güvenliği sağlanana ve tehdit unsurları kontrol altına alınana kadar bu tedbirlerin zorunlu olduğunu ifade eden Garib, vatandaşların güvenliğinin en öncelikli konu olduğunu ve yetkili kurumların sahadaki gelişmeleri yakından takip ettiğini kaydetti.
Aşiretler harekete geçmeye hazır Suriye’de terör örgütü SDG ile Arap aşiretleri arasındaki ilişki, kalıcı ve ideolojik bir zemine dayanmıyor.
SDG’nin kontrol ettiği bölgelerdeki Arap aşiretleri ile SDG bünyesindeki Arap unsurlar birbirinden farklı.
SDG’nin ABD desteği ile zorunlu silah altına aldığı unsurlar denklem dışına çıkarıldığında, SDG içerisindeki Arap varlığı ciddi biçimde azalıyor.
SDG içindeki ana omurga, YPG ve YPJ.
Arap unsurlar ise çoğunlukla bireysel, paraya dayalı ve geçici ilişkilerle bu yapı içinde yer alıyor.
Aydınlık’ın saha kaynaklarından edindiği bilgilere göre Halep bölgesindeki Arap aşiretleri, ateşkes sürse dahi SDG’ye karşı harekete geçmeye hazır olduklarını ifade ediyor.
Kaynaklar, sahada geniş çaplı bir toparlanma ihtimalinin artık açık şekilde konuşulduğunu belirtirken, bu tutumun yalnızca Halep’le sınırlı olmadığına dikkat çekiyor.
Saha değerlendirmelerine göre Deyrezor, Rakka ve Haseke hattındaki aşiretlerin büyük bölümü, SDG ile Suriye Ordusu arasında açık bir çatışma yaşanması halinde SDG’nin safında yer almayacak.
Milliyet’in haberine göre de “SDG içerisindeki tek gerçek aşiret gücünün Şammar Aşireti’ne bağlı Senadid Güçleri olduğu”, bu yapının da “üniter ve merkezi bir Suriye Devleti’nden yana tavır aldığı ve ademimerkeziyetçiliği desteklemediği” bilgisi paylaşıldı.
Haberde ayrıca, Fırat’ın doğusundaki Akidat, Baggara, Elbu Şaban, Cubur ve Tay gibi büyük aşiretlerin “SDG ile ideolojik bir bağa sahip olmadığı”, bu aşiretlerin büyük bölümünün “SDG’yi geçici ve zorunlu bir aktör olarak gördüğü” ve “Suriye Ordusu ile SDG’nin karşı karşıya gelmesi halinde SDG’nin yanında yer almasının beklenmediği” değerlendirmesi yer aldı.
Haberde özellikle kent merkezlerine ve sivil yerleşimlere yansıyan çatışmaların, aşiret tabanında SDG’ye yönelik tepkiyi artırdığını, bu durumun sahadaki kırılganlığı daha da derinleştirdiği aktarıldı.
Kargo uçaklarının biri iniyor biri kalkıyor SDG’YE verilen sürenin sona ermesine sayılı günler kala ABD’ye ait kargo uçaklarının Suriye’nin kuzeydoğusuna yönelik sevkiyat trafiğini artırdığı görüldü.
Suriye İİnsan Hakları Gözlemevi (SOHR)’nin son bir haftaya ilişkin verilerine göre, yalnızca 14–22 Aralık tarihleri arasında en az üç ayrı kargo uçağı SDG kontrolündeki bölgelere iniş yaptı.
Bu kapsamda ABD’ye ait bir kargo uçağının, Haseke kırsalındaki Rumeylan yakınlarında bulunan Harab el Cir üssüne ağır silahlar, mühimmat ve askeri araçlar sevk ettiği bildirildi.
Bir gün önce ise koalisyona ait başka bir kargo uçağının Şeddadi üssüne askeri ve lojistik ekipman taşıdığı, sevkiyatın helikopterler eşliğinde gerçekleştirildiği aktarıldı.
SOHR kaynakları, hava sevkiyatına paralel olarak Rakka–Haseke hattında zırhlı araçlardan oluşan askeri konvoyların da hareket halinde olduğunu, bu faaliyetlerin yalnızca ikmal değil, sahada konuşlanmaya dönük takviye niteliği taşıdığını belirtiyor.
Bu tablo, SDG’nin entegrasyon sürecinin başarısız olması ihtimaline karşı askeri hazırlıklarını hızlandırdığı şeklinde değerlendiriliyor.
Sahadaki hareketlilik Halep’le sınırlı kalmadı.
YPG’nin Rakka doğusunda Ghanem Ali köyü çevresinden Tabka hattına doğru taarruz birlikleri konuşlandırdığı bilgisi, olası bir çatışma senaryosuna yönelik mevzilenmenin genişletildiğine işaret ediyor.
ABDİ GERİ SAYIMI GÖRMEZDEN GELİYOR SDG elebaşı Mazlum Abdi, cuma akşamı katıldığı bir televizyon programında yaptığı değerlendirmede, yıl sonunun SDG açısından bir “bitiş” olarak sunulmasına karşı çıkmıştı.
Abdi, “Bizim için bu yılın sonu bir son değil, bir başlangıçtır.” ifadelerini kullanarak, 2026’nın SDG açısından yeni bir dönemin kapısını aralayacağını ileri sürdü. 10 Mart mutabakatının yıl sonunda tamamlanacak olmasını SDG’nin tasfiyesi gibi göstermeye çalıştığını savunan Abdi, önümüzdeki dönemde sahada ve yönetim alanında yeni adımlar atacaklarını dile getirdi.
Abdi, “Halkımıza hizmet edecek önemli adımlar atacağız ve varlığımızı daha güçlü biçimde ortaya koyacağız.” sözleriyle sürecin devam edeceği mesajını verdi.