Haber Detayı

Endonezya: Güneydoğu’nun adalar ülkesi.…
Dünya aydinlik.com.tr
21/12/2025 15:37 (4 gün önce)

Endonezya: Güneydoğu’nun adalar ülkesi.…

Tülin Uygur Endonezya gezisini yazdı...

 Güneydoğu Asya’da yer alan, 18.108 adadan oluşan ve yaklaşık 6.000’inde yerleşim bulunan Endonezya, 283 milyonluk nüfusuyla dünyanın en büyük Müslüman ve dördüncü en kalabalık ülkesi. 320 farklı etnik grubun 450 farklı dil konuştuğu Endonezya 33 eyalete bölünmüş 1.906.000 km2’lik devasa bir ülke.

Yani Endonezya’yı yazmak zor!

Bizim deneyimlerimiz Java ve Bali adalarıyla sınırlı.

Yine de bu iki ada Endonezya’ya dokundum diyebilmek, farklı kültürlerin kavgalı birlikteliğini sezebilmek için belli ipuçları taşıyor.

Siyasi çatışmalarına, gözle görünür yoksulluğuna rağmen Endonezya güler yüzlü ve saygılı insanların ülkesi.

Bu belki de ülkenin yemyeşil bitki örtüsüyle kaplı olmasıyla ve doğayla iç içe yaşamanın verdiği huzurla ilgili.

Doğa saygı gerektirir.

Her türlü canlıya saygı duymayı öğretir.

Giderek betonlaşan İstanbul’dan sonra doğayla bütünleşmiş bu coğrafya bizi büyüledi.CAVA ADASI VE CAKARTA Endonezya’daki ilk durağımız başkent Cakarta.

Endonezya’nın en büyük ikinci adası Cava’nın kuzey batı ucunda yer alıyor.

Gürültülü bir şehir.

Trafiği müthiş yoğun olan Cakarta bir motosiklet şehri.

Modern gökdelenlerle teneke evler yan yana.

Kanallarda akan su hep sarı-kahverengi, çamur rengi.

Neredeyse herkesin ayaklarında parmak arası terlikler var, takım elbiseliler dahil.

Fakirlikten mi acaba derken yağmura yakalanınca sebebini anladık!

Muson yağmurlarının şiddetini Cakarta’da ıslanarak öğrendik!

Bir anda gökyüzünden kovayla dökülürcesine yağan yağmur, 5 dakika içinde koca şehri felç ediveriyor.

Gördüğünüz her şey yüzmeye başlıyor.

Tıkanan rögarlar, yollarda kalan araçlar ve dizlerine kadar suyun içinde kalan sırılsıklam insanlar!

Büyük kargaşa.

Hemen yoksulluğu her halinden belli insanlar üzerinde sırılsıklam olmuş atletleriyle yağmura aldırmadan düğüm olan trafiği düzenlemek için karşılıksız ortaya atılıyor, arabalara sırayla yol veriyor, trafiği düzenliyor.

Bu trafik gönüllülerini izlemek unutulmaz bir deneyim.

Yağmur kesilince bir anda herkes ve her şey kuruyor.

Biz de bir anda kararan havada “Sanatçılar Çarşısı”nda o müthiş yağmura öyle bir yakalandık ki kâbus gibiydi.

Taksiler bir anda yok oldu!

Ortada kaldık. 20 dakika ötedeki otele ancak 3 saat sonra nasıl zorlukla ulaşabildik, sandaletlerim elimde dizlerime kadar suların içinde nasıl yalınayak yürüdüm, nasıl dev bir gökkuşağı gibi şemsiye aldık ve İstanbul’da insanların garip bakışlarına rağmen yıllarca kullandık, yazmaya sayfalar yetmez.CAKARTA MİLLİ MÜZESİ Endonezya’nın coğrafi, arkeolojik, tarihi, etnik ve kültürel geçmişini anlamak için önemli bir müze, binası da çok güzel.

Sandallarla adalara gelen ilk yerleşimcilerin karadaki evlerini ters gemi şeklinde yaptıklarını öğreniyoruz.

Hindu, Budist ve İslam kültürüne ait eserler sergileniyor.

Müzede dev bir etnografik pano var.

Avrupalı sömürgeciler, Endonezya halkını ırk ve kültür temelinde sınıflandırmışlar. 1800 yıllarında son derece detaylı bir çalışma yaparak karşılaştıkları her grubu, her bir farklılığı fotoğraflamışlar, bu insanların hangi adalarda yaşadıklarını, ırksal, kültürel, dinsel özelliklerini tespit etmişler, belgelemişler.

Böylece de bölmek ve yönetmek için zemini hazırlamışlar.MONAS ANITI Şehrin ortasında Merdeka meydanında, devasa bir parkın ortasındaki anıtın adı Monas Milli Anıtı.

Bağımsızlık savaşı anısına dikilmiş. 45 m2 genişliğinde 17 metre yüksekliğinde bir platform üzerinde yükselen anıtın tepesinde bağımsızlık ateşini simgeleyen altın alev var.

Alev, bronz üzerine 35 kg altın kaplamayla yapılmış.

Altın kaplamanın miktarı, 50.yıl kutlamalarında 50 kiloya çıkarılmış.

Asansörle çıkılan anıtın tepesinden bakınca bütün Cakarta şehri ayaklarınızın altına seriliyor.

Biz Pazar günü gezdik, park tam bir panayır alanı gibiydi.

Yılan oynatıcıları, seyyar lokantalar, işportacılar, formalarıyla gruplar halinde dolaşan okul çocukları, beyaz türbanlı kadınlar, el sanatlarını sergileyenler, sokak tiyatrocuları ve siyasi propaganda yapanların hepsi parktaydı.

Kalabalığın içerisinde yerel halkla birlikte olabilmek çok keyifli.

Cakarta caddelerdeki süslü at arabaları ve bisikletli “tuktuk”lar renkliliği artırıyor.

Türkiye’den geldiğimizi duyan taksi şoförümüz Gülen cemaatine bağlı 8 Türk okulundan birinin Cakarta’da olduğunu söyledi.

Endonezya’daki Gülen okulları halen Türkiye Maarif Vakfı’na devredilmemiş.YOGYAKARTA Cava adasındaki ikinci durağımız Yogyakarta, Endonezya’nın 2 otonom eyaletinden biri.

Aslında minik bir sultanlık dolayısıyla eyalet valisi de bir sultan.

Sultanın sarayı Kraton oldukça sade, yarısını sultan Yogyakarta’ya geldiğinde ev olarak kullanılıyormuş.

Diğer yarısı ise müze haline getirilmiş.

Sarayın müzisyenleri bahçede ziyaretçilere mini bir konser veriyor.

Duvar dibine dizilmiş onlarca yaşlı görüyoruz.

Sultanın emektar hizmetlileriymiş.

Gidecek yerleri olmadığı için orada bekleşiyorlarmış.

Sultan onlara saray mutfağından yemek verilmesine izin veriyormuş, bazen ufak tefek bahçe işleri de yapıyorlarmış.

Karın tokluğuna çalıştıkları yerde yine karın tokluğuna ömür geçirmeye razı oluyorlar.

Beşikten mezara hizmetkarlık!

Yogyakarta bir üniversite şehri, dünyanın her köşesinden öğrenciler akşamları şehirdeki ucuz lokanta ve kahvehaneleri dolduruyor, kızlı erkekli çalıp söylüyor.

Şehirde folklorik dans gösterileri düzenleniyor.

Şehrin yakınlarında 8. yüzyıldan kalma ve mutlaka görülmesi gereken iki tapınak var, Borobudur ve Prambanan Tapınakları.BOROBUDUR TAPINAĞI Borobudur1200 yıllık bir Budist tapınağı.

Dünyanın en büyük Budist tapınağı ve dünya kültür mirası listesinde yer alıyor.

Son derece sessiz, yemyeşil bir alanın ortasında kurulmuş.

Tapınak bölgesine girerken kadın-erkek herkese sarong denilen bir etek veriliyor.

Dört köşe bir temel üzerine 9 kat platform halinde inşa edilmiş tapınak aslında tam bir mandala.

Alt dört kat kare, son üç kat ise daire şeklinde inşa edilmiş.

Hacı olmak için yılda bir kez tapınağa gelen Budistlerin doğuya bakan girişten girerek sırasıyla tüm katları üçer defa dolaşması ve Nirvana’yı temsil eden en üst kattaki içi boş stupaya (ters huni şeklinde tapınak) ulaşması gerekiyor.

Taşlara işlenmiş 2672 rölyef ve 504 Buda heykeli dışında tapınağın en üst katındaki stupaların içine de 72 Buda heykeli gizlenmiş.PRAMBANANTAPINAĞI Prambanan, ülkenin en büyük Hindu tapınağı.

İrili ufaklı 240 tapınaktan oluşuyor.

Devasa taşlar yontulmuş, rölyeflerle süslenmiş ve üst üste konularak inşa edilmiş bir tapınak. 6.yüzyılda büyük bir deprem sonrası yıkılmış ve taşları darmadağın olmuş.

Yeniden inşasına başlanmış ama 1930’lu yıllarda rölyefli birçok taşın kaybolduğu ve çalındığı belirlenmiş.

İkinci Dünya Savaşı’na kadar koloni olan bir ülkede iyi ki bazı eserler kalmış diye sevinmeli.

Yapım çalışmaları halen devam eden tapınağın taşları tapınak alanında numaralı ama dağınık bir biçimde duruyor.

Deprem bölgesi olduğu için bu tapınağın içi gezilirken baret takma zorunluluğu var.

Kayalar o kadar kocaman ki başımızdaki küçücük plastik baretler bizi ne kadar koruyabilir merak ettik.

Biz bu ülkenin yoksul ama güler yüzlü, huzurlu ve saygılı insanlarını, rengarenk çiçeklerini, yemyeşil doğasını çok sevdik.

Yüreğimiz aklımız oralarda kaldı.

Bir gün yeniden görüşmek üzere hoşça kal Cakarta ve Yogyakarta.Bağımsızlık mücadelesi 1500 yıllarından itibaren doğuyu Hıristiyanlaştırmak ve baharat ticaretini eline geçirmek isteyen Portekizlilerin etkisine giren Endonezya’nın büyük bir bölümü 1600 yıllarında Hollandalılar tarafından sömürgeleştirilir.

Hollandalıların Doğu Hint Şirketi kanalıyla egemenlik kurduğu adalar 1800’lü yıllarda resmen Hollanda’nın sömürgesi yapılır.

Hollandalılar 1831-1872 yılları arasında sömürgeciliğe karşı başkaldırıyı bastırmak için Afrika’dan, Hollanda’nın Altın Kıyıları olarak bilinen Gana’dan üç bin asker getirirler.

Endonezyalıların Siyah Hollandalılar ( Belanda Hitam) dediği grupla 1903 yılında Açe eyaletini de ele geçirir.

Hollandalılar direnişçi grupların liderlerini ve ailelerini sürgün olarak Afrika’ya gönderir.

Güney Sulawesi’den Şeyh Yusuf (Makassar) ve ailesi Güney Afrika’ya Cape Town’a sürülür.

Bugün Cape Malays olarak bilinen topluluğun kökenini oluşturur.

II.

Dünya Savaşı’nda Japonlar tarafından işgal edilen Endonezya, savaştan sonra bağımsızlığını ilan eder.

Ancak BM bu kararı onaylamaz.

Ülke yeniden Hollanda’ya verilir.

Sukarno önderliğinde başlayan bağımsızlık savaşı 1947’ye kadar sürer. 1949 yılında BM, Endonezya’nın bağımsızlığını kabul etmek zorunda kalır.

Endonezya Cumhuriyeti kurulur.

Hollandalılar Endonezya’dan ayrılırken isteyen Siyah Hollandalıları da Hollanda’ya götürürler.

Bazıları Endonezya’da kalır.

Portekiz’in Doğu Timor’u terk etmesi ise ancak 1975’te gerçekleşir.

Kanlı tarih, değişmeyen felsefe Soğuk savaş döneminden itibaren sürekli ABD’nin stratejik oyunlarının hedefi olan Endonezya kanlı güç kavgalarıyla dolu bir tarihe sahip.

Yürürlükte olan Anayasa 1945 yılında kabul edilmiş.

Defalarca değişiklik yapılmış ama ülkenin Pancasila (Sanskritçe 5 ilke) denilen temel felsefesi; tek tanrıya inanmak, insan haklarına saygılı ve dayanışmacı olmak, Endonezya’nın birliğini savunmak, uzlaşmacı demokrasi uygulamak ve herkes için sosyal adaleti savunmak halen yürürlükte.

Endonezya anayasası din serbestliğini koruma altına almış ve resmi din olarak İslamiyet, Protestanlık, Katoliklik, Hinduizm, Budizm ve Konfüçyanizm kabul edilmiş.

Herkes bu dinlerden birini seçmek zorunda!Ayrılıkçılık değişmeyen gündem Malezya ile geçmişten bu yana sınır sorunları yaşayan Endonezya’da ayrılıkçı sular hiç durulmuyor.

Doğu Timor’un 2002 yılında ayrılmasından sonra Sumatra adasının batı ucundaki Açeve Batı Papua’da da ayrılıkçı güçlerin mücadelesi devam ediyor.

Turizmle yaşayan Bali’de ise ayrılmak için güçlü olmadıkları kanısı yaygın.

Zengin topraklar, fakir halk Endonezya doğal kaynaklar açısından çok zengin.

Petrol, doğal gaz, altın, gümüş, bakır madenleri dışında kauçuk, pirinç, baharat, kahve ve hindistancevizi tarımı yapılıyor.

Endonezya’ya özgü olduğu söylenen taraça tarımı modeli birçok ülkeye yayılmış.

Doğal zenginliklerin bu kadar çok olduğu ülkede halkın fakirliğinin temel nedeni olarak rüşvet ve suistimaller gösteriliyor.Endonezya’da kadın sünneti Endonezya kadın sünnetinin dile getirilmediği ancak yaygın olarak uygulandığı bir ülke. 2006 yılında kadınların sağlığını bozduğu ve anlamsız olduğu gerekçesiyle hükümet tarafından yasaklanmasına rağmen gelenek devam ediyormuş.

Cava adasında eskiden Şaman din adamları tarafından yapılan kadın sünneti şimdilerde ebeler tarafından yapılıyormuş.

Üstelik Endonezya’da eskiden yeni doğmuş ve 5 yaşına kadar kız çocuklarına uygulanan sünnet, yetişkin kadınlar arasında da yaygın.

Endonezya’da 40 milyon üyesi olduğu söylenen ve ılımlı İslam yanlısı olarak nitelenen Nadhlatul Ulama NU (Ulema Danışma Kurulu) ise tıpkı Mısır’daki Müslüman Kardeşler gibi kadın sünnetinin yasaklanmasına karşı çıkıyor ancak hareket içerisindeki yenilikçi akımlar kadın sünnetinin yasaklanmasından yana.

Daha önce kadın sünnetinin “çok fazla kesmeden” yapılması yönünde fetva veren NU, bu fetvaya başkaldıran kendi kadın örgütüyle ters düşmüş durumda.

NU’nın kadın kolu olan Fatayat Nahdhltul Ulama,(FNUN kadın sünnetinin ve aile içi şiddetin kadınların en büyük sorunu olduğunu vurguluyor.

FNU evlilikte cinsiyet eşitsizliği, istenmeyen gebelikler ve güvenli ortamda yapılmayan kürtajlara karşı da mücadelede kararlı!

Endonezya hükümeti de kadın sünnetini yasakladığı gibi sağlık personelinin bu işlemi yapmasını da yasakladı.

Kadın Ulemalar Kongresi KUPI de, 2022’de kadın sünnetinin yasaklanması yolunda fetva vererek bu mücadelenin ve hükümetin yanında yer aldı.

İlgili Sitenin Haberleri