Haber Detayı
Ankara’da tehlikeli Kıbrıs sessizliği
KKTC’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bu yana iki devletli çözüm ve tanınma söylemi geri plana atıldı. Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman, Birleşmiş Milletler ve Rum Yönetimi’yle müzakere masasına dönme hazırlıklarına başlarken Türk Hükûmeti’nde sessizlik hakim.
Doğu Akdeniz’de tehditler yoğunlaşırken, KKTC’nin dost ülkelerden başlayarak tanıtılması daha da önem kazandı.
Ancak özellikle Ada’daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bu yana KKTC’de iki devletli çözüm ve tanınma söyleminin geri plana atıldığı görülüyor.
KKTC Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman, Birleşmiş Milletler ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’yle müzakere masasına dönme hazırlıklarına başlarken, Türk Hükûmeti’nde sessizlik hakim.
Dışişleri ve Milli Savunma Bakanlarının son Meclis konuşmalarında, hükûmetin sıklıkla kullandığı “Kıbrıs’ta iki devletli çözüm” ifadesini kullanılmaması dikkat çekti.
Aydınlık’ın görüştüğü hükûmet kaynakları, Erhürman’ın seçilmesinden sonra “haliyle bir söylem yumuşaması” olduğunu kabul ediyor.
KKTC Gezici Büyükelçisi Hüseyin Macit Yusuf ise Erhürman’ın Rum tarafıyla yaptığı son görüşmede “federal çözüm yönünde ilerleme” mesajlarına dikkat çekerek, Ankara’nın buna sessiz kaldığını vurguladı.
TÜRK BAKANLARIN SÖZLERİ Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 9 Aralık Salı günü TBMM Genel Kurulu’nda Bakanlığının faaliyetlerine ilişkin yaptığı konuşmada Kıbrıs, Doğu Akdeniz ve Ege Denizi ile ilgili şunları söyledi: “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası toplumda hak ettiği konuma ulaşması ve Kıbrıslı Türklere yönelik gayriinsani ambargonun kaldırılması başlıca önceliklerimiz arasındadır.
Yunanistan’la olumlu gündemin geliştirilmesine yönelik irademizi muhafaza etmekteyiz… Ege Denizi ve Doğu Akdeniz’i bir istikrar ve refah bölgesi olarak görmek istiyoruz.” Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler de 11 Aralık’ta Meclis Genel Kurulu’nda, “Şu bir gerçek ki Ada’da adil ve kalıcı çözüm için tek çıkar yol Kıbrıs Türklerinin egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün kabulüdür.” ifadelerini kullandı.
Her iki bakanın da yaptığı konuşmada, hükûmetin sıklıkla kullandığı “Kıbrıs’ta iki devletli çözüm” ifadesine yer vermemesi dikkat çekti. ‘SÖYLEM YUMUŞAMASI OLDU’ Hükûmet kaynakları, Tufan Erhürman’ın yürüttüğü müzakerelerde bir sakınca görmüyorlar.
Erhürman’ın seçilmesinden sonra “haliyle bir söylem yumuşaması” olduğunu belirtiyorlar.
Kaynaklar, bunun bir siyasi çizgi değişikliği olmadığını ileri sürüyorlar. “Önemli olan Türkiye ve Yunanistan’ın duruşu.” diyorlar. 2026’da Güney Kıbrıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde “aşırı milliyetçi” dedikleri Nikos Hristodulidis yerine “daha yumuşak, liberal söylemleri olan” birinin gelmesini muhtemel görüyorlar. ‘ONAY MI BEKLEYİŞ Mİ?’ Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde 25 yıldır yayın hayatını sürdüren Volkan Gazetesi sahibi, Gezici Büyükelçi Hüseyin Macit Yusuf, KKTC Cumhurbaşkanı seçilen Tufan Erhürman’ın Rum liderliğiyle yaptığı son görüşmelerde “federal çözüm yönünde ilerleme” mesajlarına Ankara’nın neden sessiz kaldığını sorguluyor.
Kıbrıs’ta tablonun net olduğunu söyleyen Yusuf, şu tespitleri ve soruları paylaşıyor: “KKTC’de hükûmet iki devleti savunuyor.
KKTC Cumhuriyet Meclisi’nin kararları iki devleti işaret ediyor.
Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî politikası, yıllardır açık biçimde ‘iki egemen devlet’ tezine dayanıyor.
Ancak bu netliğin tam ortasında ciddi bir çelişki duruyor.
KKTC Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ın Rum liderliğiyle yaptığı son görüşmelerde ‘federal çözüm yönünde ilerleme’ mesajlarının öne çıkarıldığı görülüyor.
Eğer bu gelişmeler, Türkiye’nin resmî iki devlet politikasından sapma anlamına geliyorsa, Ankara neden sessiz?
Bu sessizlik bir onay mıdır, yoksa stratejik bir bekleyiş mi?” ANKARA’NIN TAVRINDA OLASI ÜÇ İHTİMAL Hüseyin Macit Yusuf, olası üç ihtimali şöyle sıralıyor: “Birinci ihtimal şudur: Türkiye, Kıbrıs’ta iki devlet politikasından resmen vazgeçmemiştir; ancak uluslararası konjonktür nedeniyle söylem sertliğini bilinçli olarak düşürmektedir.
ABD, AB ve BM hattında artan baskılar, Doğu Akdeniz’de değişen dengeler ve bölgesel pazarlıklar, Ankara’yı daha ‘esnek’ bir dil kullanmaya itiyor olabilir.
Bu durumda federasyon vurguları, bir geri dönüş değil; zamana oynayan bir diplomatik manevra olarak okunabilir. “İkinci ihtimal daha karmaşıktır: Türkiye’de devlet politikası ile siyasi liderliğin taktik yaklaşımı arasında geçici bir ayrışma yaşanıyor olabilir.
Yani Ankara, stratejik hedef olarak iki devleti korurken, Cumhurbaşkanlığı düzeyinde ‘kapıları tamamen kapatmayan’ bir dil tercih ediliyor olabilir.
Bu, içeride çelişki gibi görünse de dışarıya ‘uzlaşmaya açık aktör’ görüntüsü verme çabasının bir sonucu olabilir. “Ancak üçüncü ihtimal en kritik olanıdır: Sessizlik, fiilî bir yön değişikliğinin habercisi olabilir.
Eğer federasyon seçeneği yeniden masaya konuluyor, Rum tarafıyla yapılan toplantılarda bu yönde önemli adımlar atıldığı bizzat taraflarca dile getiriliyor ve buna rağmen Ankara’dan ne bir düzeltme ne de bir itiraz geliyorsa, bu durum Kıbrıs Türk tarafı açısından ciddi bir belirsizlik yaratır.
Çünkü Kıbrıs meselesinde en tehlikeli şey, net olmamaktır.” ‘BELİRSİZLİK RUM TARAFINA YARAR’ Rum tarafı ve uluslararası aktörlerin, bu sessizliği, “Türkiye iki devlet tezini yumuşatıyor.
Federasyon yeniden mümkün.
Zaman bizim lehimize işliyor.
Ortak zemin oluşuyor.
Türk tarafı geri adım atıyor.
Baskıyı biraz daha artırırsak sonuç alırız.” diye okuyacağını tespit eden Yusuf, şu çağrıyı yapıyor: “Bugün asıl ihtiyaç duyulan şey, yüksek sesle konuşmak değil; netliktir.
Türkiye iki devletten yanaysa, bu sadece geçmiş beyanlarla değil, bugünkü sessizlikle de çelişmemelidir.
Federasyon yeniden düşünülüyorsa, bu kapalı kapılar ardında değil; açıkça, dürüstçe ve halkın önünde tartışılmalıdır.
Aksi hâlde ortaya çıkan tablo şudur: KKTC’de hükûmet iki devleti savunur, Cumhurbaşkanlığı federasyon sinyali verir.
Ankara iki devlet der, ama sessiz kalarak başka anlamlara kapı aralar.
Rum tarafı ise bu karmaşadan güç devşirir.
Kıbrıs’ta çözümün önündeki en büyük engel, karşı tarafın niyeti değil; bizim kararsızlığımızdır.
Ve Kıbrıs gibi tarihî, millî ve stratejik bir meselede kararsızlık, tarafsızlık değildir.
Kararsızlık, karşı tarafın işini kolaylaştırmaktır.”