Haber Detayı
Suriye, Suudi Arabistan merkezli dört enerji şirketiyle anlaşma imzaladı
Altyapıyı ayağa kaldırma hamlesi hız kazanırken Şam yönetimi, yeni teknolojiler ve bölgesel ortaklıklarla üretim çarkını yeniden döndürmeyi hedefliyor.
Suriye Petrol Şirketi, enerji sektörünü geliştirmek ve bölgesel şirketlerle işbirliğini güçlendirmek amacıyla Suudi Arabistan merkezli dört petrol ve gaz şirketi ile anlaşma imzaladı.
Salı günü imzalanan anlaşmalar, Suriye hükümetinin petrol ve gaz üretim altyapısını rehabilite etme ve önümüzdeki yıllarda üretimi artırma planlarına hizmet edecek şekilde yeni teknolojiler uygulama çabalarının bir parçası olarak değerlendiriliyor.
Suriye Enerji Bakanlığı kaynaklarına göre imzalanan anlaşmalar şu şirketlerle geniş işbirliğini öngörüyor: ADES: Gaz sahalarının geliştirilmesi ve üretim verimliliğini artırmaya yönelik prensip anlaşması imzalandı.
ARGAS: Jeofizik araştırmalar ve jeolojik çalışmalar hizmetlerinin sunulması için anlaşma yapıldı.
TAQA: Modern işletme ve geliştirme sistemlerine dayanarak petrol ve gaz sahalarının altyapısını inşa etmek ve bakımını yapmak için gelişmiş çözümler sağlama anlaşması yapıldı.
Arabian Drilling: Gelecekteki arama operasyonlarını desteklemek amacıyla sondaj ve bakım hizmetleri sunulması için prensip anlaşması imzalandı.
GÖZLER SURİYE’NİN KIYI GAZINA ÇEVRİLDİ Suriye Petrol Şirketi CEO’su Yusuf Kablavi, Suriye’nin Batı kıyısında gaz arama için beş yeni ve umut verici alan bulunduğunu belirtti.
Ön çalışmalar, bu potansiyel üretim fırsatlarının geliştirilmesi için ileri teknoloji ve yatırım gerektirdiğini gösteriyor.
Kablavi, gazın “elektrik ve sanayi çarkını yeniden çalıştırmanın ilk anahtarı” olduğunu vurguladı.
Belirlenen planın yaklaşık 10 ay ile 1 yıl arasında günlük üretime yaklaşık 5 milyon metreküp gaz eklemeyi hedeflediğini, bunun da mevcut üretimi neredeyse iki katına çıkarabileceğini söyledi.
Resmî verilere göre, 2015 itibarıyla Suriye’nin kanıtlanmış doğal gaz rezervleri 8,5 trilyon fit küp seviyesinde.
Suudilerle yapılan anlaşmaların, Suriye’nin doğal potansiyeline kıyasla sınırlı kaldığı ancak beklenen etkisiyle önümüzdeki dönemde üretimde belirgin bir artış yaratabileceği değerlendiriliyor.
Teknik çalışmaların üretimi sistematik ve hızlı biçimde artırmak üzere fiilen başlatıldığı belirtiliyor.
