Haber Detayı

Yol haritasını küresel gelişmeler ve olası senaryolar belirleyecek
Ekonomi ekonomim.com
09/12/2025 00:00 (2 hafta önce)

Yol haritasını küresel gelişmeler ve olası senaryolar belirleyecek

İMES OSB ve EKONOMİ Gazetesi iş birliğiyle düzenlenen 5. Ekonomi Zirvesi’nde, Türkiye ekonomisinin mevcut durumu, küresel gelişmelerin etkileri ve 2026’ya uzanan olası riskler ve fırsatlar detaylı şekilde ele alındı. Zirvede sanayi, finans ve akademi temsilcileri bir araya gelerek ihracat stratejileri, yatırım fırsatları ve ekonomik öngörüler üzerine kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. Zirveye Kocaeli Valisi İlhami Aktaş başta olmak üzere Belediye Başkanları, Ticaret Odası Başkanları, OSB Başkanları katıldı.

ADEM ADIGÜZEL/KOCAELİ İMES OSB ve EKONOMİ Gazetesi iş birliğiyle düzenlenen 5.

İMES Ekonomi Zirvesi, bu yıl “Global Ekonomik Gelişmelerin Türkiye Üzerine Fırsat ve Tehditleri” başlığıyla İMES OSB Süheyl Erboz Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.

Sanayi temsilcilerinden finans sektörüne, akademiden reel sektöre uzanan farklı alanlardan geniş bir katılımın olduğu zirvede Kocaeli Valisi İlhami Aktaş başta olmak üzere Belediye Başkanları, Ticaret Oda Başkanları, OSB Başkanları protokolde yerlerini aldı.

Zirvede, Türkiye ekonomisinin mevcut durumu, küresel gelişmelerin etkileri ve 2026’ya uzanan olası senaryolar detaylı biçimde ele alındı.

Moderatörlüğünü EKONOMİ Gazetesi Genel Koordinatörü Vahap Munyar’ın üstlendiği etkinlikte; EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, EKONOMİ Gazetesi Yazarı Alaattin Aktaş, Prof.

Dr.

Fatih Özatay, Hedef Portföy Satışından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Hakan Erdoğan ve Türk Ticaret Bankası Genel Müdür Yardımcısı Zafer Seyar konuşmacı olarak yer aldı. “Türk Ticaret Bankası, ihracat ekosistemine hizmet veren üçüncü finans kuruluşu oldu" Zirvede konuşan Türk Ticaret Bankası, uzun bir aradan sonra ihracatçılara özel finansman hizmetleriyle tekrar faaliyetlerine başladı.

Türk Ticaret Bankası Perakende Kurumsal ve Ticaret Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Zafer Seyar, “Çok uzun bir aradan sonra Türk Ticaret Bankası, ihracatçılarımızın bankası olarak tekrar faaliyetlere başlamıştır. 2023 yılında Türk Ticaret Bankası, Tasarruf Sigorta Medyası Kurumu’ndan ve İhracatı Geliştirme AŞ’den satın alındı.

Bankamızın yüzde 99,83’lük hissesi İhracatı Geliştirme AŞ’ye ait olup, bu ortaklık yapısında yüzde 4,56 Türkiye İhracatçılar Meclisi ve 61 ihracatçı birliği yer almaktadır.

Toplamda ihracatçı birlikleri ve TIM ile birlikte yüzde 83’lük pay, ihracatçı ve ihracatçı birliklerine ait olan bir banka konumunu güçlendirmektedir” ifadelerini kullandı. “Bankamız bir misyon bankasıdır” Seyar, “Bankamız, normal bir özel banka gibi gözükmekle beraber bir misyon bankasıdır; kamusal sorumluluk üstlenmektedir.

Kredileri yalnızca ihracatçılara kullandırıyor, ancak mevduat tabanımızı tüm kesimlere açıyoruz.

Böylece Eximbank ve İhracatı Geliştirme AŞ’yi takip eden, ihracat ekosistemine hizmet veren üçüncü finansal kuruluş olduk” dedi. “11 şubemizle ihracatçılarımıza hızlı finansman sağlıyoruz” Bankanın faaliyetlerini detaylandıran Seyar, “2024 Eylül ayında sıfırdan hızlı bir şekilde bankamızı oluşturduk ve faaliyetlerimize başladık.

Şu anda 11 şubemizle hizmet veriyoruz.

Test yılı olmasına rağmen, ihracatçılarımıza toplam 75 milyar TL finansman sağladık ve yaklaşık 1.000 ihracatçımıza bu desteği ulaştırdık.

Modelimiz, ihracatın yüzde 85’ini kapsayacak şekilde tasarlanmıştır.

Şubelerimizi, ihracatçı birliklerinin ve sanayi bölgelerinin yoğun olduğu lokasyonlara konumlandırdık.

Samsun, Trabzon ve Erzurum şubelerimiz de bu yıl faaliyete geçecek” dedi.

Gebze’de açılan şubeye özel vurgu yapan Seyar, “Gebze Orman Sanayi Bölgesi’nde yaklaşık 1.000 metrekarelik büyük bir şubemizi hizmete aldık.

Bu bölgede ihracatçıya yönelik tüm hizmetlerimizi etkin şekilde sunacağız.

Bankamız, yalnızca ihracat yapan firmalarla çalışıyor; ihracat yapmak isteyen firmalara ise teşvik ve yönlendirme sağlıyoruz” diye konuştu. “Amacımız ihracatçılarımızın finansmana erişimini kolaylaştırmak” Bankanın sürdürülebilir büyüme stratejisini anlatan Seyar, “Amacımız ihracatçılarımıza etkin bir kaynak yönetimi sağlamak, maliyetleri düşürmek ve deneyimli kadro ile hızlı hizmet sunmaktır.

Bu sayede ihracatçılarımızın finansmana erişimini kolaylaştırıyoruz.

Bu yıl ayrıca Ticaret Bakanlığı İhracat Eylem Planı’na dahil olduk ve bankamız artık bu eylem planında aktif rol alıyor.

İhracatçılarımızın yanındayız ve ekonomimize katkı sağlamaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. “Dünya ekonomisinde büyüme farkları çok sınırlı” Konuşmasına dünya ekonomisi ile ilgili verilerle başlayan Prof.

Dr.

Fatih Özatay, “Dünya ekonomisinde, IMF’nin Ekim ayındaki 2026 tahmininden.

Büyüme farklarını 2025 ile kıyasladığımızda çok sınırlı bir artış görüyoruz.

Almanya, Fransa, İngiltere’de bazı artışlar var” dedi. “Global piyasalarda büyük dalgalanmalar şu an görünmüyor” Global riskleri değerlendiren Özatay, “Bazı riskler var. 2008’de olduğu gibi global piyasalarda büyük dalgalanmalar olabilir mi?

Şu an böyle bir risk görünmüyor.

Fakat bu belirsizlikler aynı zamanda yatırım fırsatları da getiriyor.

Ekonomi Kötülük Araştırma Vakfı’nın Matur İmalat ve Taşıt Sektörü araştırması, tüm dünyadaki eğilimlerin Türkiye ihracatına etkisini gösteriyor.

Ancak bugünlük tarihleri kesin değil” ifadelerini kullandı. “Pandemiden sonra bazı sektörlerde üretim artışı oldu” Türkiye’nin sanayi üretimini ele alan Özatay, “Pandemiden sonra bazı sektörlerde üretim artışı oldu, özellikle deri ve giyim sektörlerinde ciddi artışlar var.

Tekstil ve bazı diğer sektörlerde ise sorun devam ediyor.

Önemli bir husus, karbon ayak izi ve su ayak izi gibi kriterlerin ihracat üzerinde etkisi.

İspanya, İtalya gibi ülkeler, Türkiye’den aldıkları mallara bu kriterleri dayatıyor.

Dolayısıyla sorun sadece kur veya iş gücü değil, global standartlara uyum” şeklinde konuştu. “Real kredi faizleri yüksek ama olası kriz sinyali yok” Enflasyon konusunda uyarılarda bulunan Özatay, “Merkez Bankası anketlerinde, sanayicilerin yıl sonu enflasyon beklentisi dikkate alındığında real kredi faizleri yüzde 8 civarında.

Bu yüksek bir oran, fakat olası kriz sinyali vermiyor. 2002 Ocak’ta enflasyon yüzde 72 iken, 2003 sonunda yüzde 7’ye indi. 2004-2006 arasında yüzde 7-8 civarında seyretti.

Önemli olan iç ve dış koşulların dengesi.

Bugün kamu borcu çok düşük, bankacılık sektörü sağlam, maliye politikasında büyük manevra alanımız var.

Bu, Türkiye için büyük bir lüks” ifadelerini kullandı.

Ekonomi yönetiminin güncel durumu ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Özatay, “Merkez Bankası işini doğru yapıyor.

Para politikası, enflasyonla mücadelede olmazsa olmaz.

Maliye politikası da önemli.

Deprem harcamaları sonrası bütçe açığı yüzde 5 civarında.

Bütçe açığının adil dağılımı ve kamu-özel iş birliği gelir garantilerinin gözden geçirilmesi gerekiyor” dedi.

Bankacılık sektörünün sağlıklı olduğunu vurgulayan Özatay, “Sermaye yeterliliği, geri dönmeyen kredi oranları ve açık pozisyonlar açısından sektör sağlam.

Türkiye, potansiyelini kullanamayan bir ülke olmaya devam edebilir ama kriz kapıda değil” dedi.

Özatay, 2026 için temel risklerin sınırlı olduğunu ancak program eksiklerinin giderilmesinin Türkiye’nin ekonomik performansını iyileştirebileceğini belirtti. "Ekonomi yazarken temel ilke, anlaşılır olmaktır” EKONOMİ Gazetesi yazarı Alaattin Aktaş, “Biz bir bağ, bir hizmet satıyoruz.

Karşımızda onu alan bir müşteri var.

O ne ister?

Nasıl ister?

Bunları anlamak çok önemli.

Ekonomi yazarken temel ilke budur.

İnsanların bir kez daha okumaya ihtiyaç duymadan anlayabileceği biçimde yazmalıyız” dedi. “Faiz adımlarının etkisi sınırlı” Ekonomik göstergeler üzerine değerlendirmelerde bulunan Aktaş, Merkez Bankası’nın faiz adımlarının etkisinin sınırlı olduğunu vurguladı. “Faiz düşürüldü, kredi muslukları açıldı deniyor ama bankaların kredi kullandırma kapasitesi kısıtlı.

Faiz düşse de bankalar kredi vermiyor, dolayısıyla bunun piyasaya etkisi sınırlı” şeklinde konuştu.

Enflasyon verilerine ilişkin de açıklamalarda bulunan Aktaş, “Türkiye’de enflasyonı belirleyen temel ölçütlerden biri akaryakıt fiyatlarıdır.

Akaryakıt fiyatları artıyor, ama bunun enflasyona etkisi yüzde 0,17 civarında.

Merkez Bankası’nın her ay düzenlediği güven endeksinde son beş ayda artış var.

Bu artış, ekonomiye güvenin arttığını gösteriyor ama gelişmelerle ilgili görüşleri net olarak bilmiyoruz.

Banka hatalı mı yoksa temsil durumu mı farklı?

Bu sorular hâlâ yanıt bekliyor” dedi. “2026 yılı herkes için zor geçecek” Aktaş, “2026 yılı çok zor geçecek. 2020 Mart ayını hatırlayın; hayatta kalabilenlerin mücadele ettiği bir dönemdi.

Benzer bir tablo önümüzde duruyor.

Herkes için, iş alemi için zor bir yıl olacak” şeklinde konuştu. “2026’ya dair riskler ve firsatlar küresel ekonomide doğacak” EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, global ekonomik gelişmeler ve Türkiye’nin ihracat stratejileri üzerine yaptığı değerlendirmede, 2026’ya dair riskler ve fırsatların küresel ekonomiden doğacağını vurguladı. “Çin, bazı sektörlerimizde baskı yaratıyor” Çin ile yaşanan ticari gerilimleri ve fırsatları değerlendiren Güldağ, “Çin, bizim işimizi zorlaştırıyor, Çin’de tarifeler ve gümrük oranları sektörlerimizi farklı şekilde etkiliyor.

Örneğin hazır giyim ve mobilya sektörlerinde bazı sıkıntılar var.

Otomotiv yedek parçasında ise yüzde 50’lik gümrük vergisi ciddi bir baskı oluşturuyor.

Ama bakır ihracatı gibi bazı sektörlerimiz Avrupa ile benzer oranlarda çalıştığı için kötü etkilenmiyor” dedi. “ABD-Çin ateşkesi uzun sürmeyecek” Çin’in üretim yapısında yaşanan değişimlere de dikkat çeken Güldağ, “Eskiden Çin’de büyük firmalar devletin kontrolündeydi.

Artık özel sektör ön planda ve şirketler arasında ciddi bir rekabet var.

Bu durum, kaynak transferinde ve fiyatlarda büyük bir mücadeleye yol açıyor” ifadelerini kullandı.

Amerika ile Çin arasındaki ticaret ilişkilerine de değinen Güldağ, “ABD ve Çin arasındaki ateşkes uzun sürmeyecek gibi görünüyor.

Bu hibrit anlaşma süreci, kimin daha dayanıklı olduğunu test ediyor. “Global ekonomik dalgayı doğru okumak zorundayız” Zirvede konuşan İMES OSB Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Tokkan, global ekonomik gelişmelerin Türkiye’ye etkilerini ve sanayinin geleceğine dair önemli değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye ekonomisinin mevcut durumu ve global gelişmelerin etkilerine değinen Tokkan, “Global ekonomik gelişmelerin Türkiye üzerindeki fırsat ve tehditleri nedir?

Bununla ilgili zaten bu konunun uzmanı olan değerli katılımcılarımız bizleri bilgilendirecek.

Banka müdürlerimiz de burada; hep birlikte ülkemizi nasıl daha iyi kalkındırabilir, ihracatı nasıl artırabiliriz, iç piyasadaki doğrularımızı nasıl daha iyi geliştirebiliriz, bunları tartışacağız” ifadelerini kullandı. “Altyapısı ile Türkiye’nin en önde gelen sanayi bölgelerinden birisiyiz” Sanayi bölgesinin Türkiye’deki önemine vurgu yapan Tokkan, “Altyapısı ile Türkiye’nin en önde gelen makine ve metal sanayi bölgelerinden birisiyiz.

Belki de birincisiyiz, şu an yüzde 100 doluluk oranına ulaştık” dedi.

Tokkan, “Planladığımız projelerle, en az 60-70 yeni fabrika ve sanayi parselini faaliyete geçirerek, yan sanayisiyle birlikte yaklaşık 5 bin kişilik istihdam sağlayacağız.

Böylece hem bölgemizin kapasitesini artıracak hem de ülkemize katma değer kazandıracağız.

Tüm bu süreçleri tamamlamaya çalışıyoruz ve gelişmeler hakkında sizleri bilgilendireceğiz” şeklinde konuştu. “İMES’in hikayesi 1990’larda başladı” İMES OSB Bölge Müdürü Onur Kesici hem bölgenin kuruluş hikâyesini hem de 2025 verilerini detaylı bir sunumla anlattı.

Kesici, “İMES Organize Sanayi Bölgesi’nin hikayesi aslında 1990’lı yıllardan sonra bir fikir olarak ortaya çıktı. 2000’li yılların başında Türkiye’nin 66. organize sanayi bölgesi olarak tescil edildik.

Bugün 2025 yılı itibarıyla 371 firmamız ve 22.500 istihdama ulaşmış durumdayız.

İMES’in en büyük özelliği, ihtisaslaşmış bir organize sanayi bölgesi olmasıdır” dedi. “Makine ve ana metal sektörlerinde endüstriyel simbiyoz var” İMES’in sektörel yapısına dikkat çeken Kesici, “Türkiye’de organize sanayi bölgeleri iki aşamada kurulur.

Bir karbon odaklı, bir de ihtisas odaklı.

İhtisas organize sanayi bölgeleri, belirli sektörlerde faaliyet gösteren firmaları bir araya getirir.

Biz de makine, otomasyon ve ana metal sektörlerinde faaliyet gösteren firmaların bulunduğu, kendi içinde bir endüstriyel simbiyoz projesi olan bir bölgeyiz.

Buradaki firmalar birbirine destek üretim sağlamakta ve bu özelliğiyle Türkiye’nin en büyük makine kümelenmelerinden biriyiz” ifadelerini kullandı. “15 yılda 371 firma, 22.500 istihdam” Kesici, İMES OSB’nin gelişim sürecini kronolojik olarak özetleyerek, “2000 yılında tescil edilen bölge, 2005 yılında altyapı çalışmalarına başlayabildi.

İlk fabrikamız 2010 yılında kuruldu. 2015 yılında birinci kısım tamamlandı, 2020’de ikinci kısım faaliyete geçti ve 2025 yılında yüzde 100 doluluk oranına ulaştık.

İMES’in öyküsü sadece 15 yılda 371 firmaya ve 22.500 istihdama sahip bir organize sanayi bölgesi haline gelmekle sınırlı değil; aynı zamanda bölgesel ekonomiye ciddi katkı sağladı” dedi. “112 acil istasyon ve dijital altyapı hazır” Bölgenin altyapı ve güvenlik çalışmalarına da değinen Kesici, “2025 yılında 112 acil istasyonumuzu kurduk.

Bu, üretimdeki firmalarımızda oluşabilecek olumsuz durumlara hızlı müdahale imkânı sağlıyor.

Ayrıca AFAD ile iş birliği içinde iki afet konteyneri kurduk ve afet yönetimi ekiplerimizi oluşturduk.

Atık su altyapımızı Skada sistemine kavuşturduk; artık elektrik, su ve doğalgaz gibi tüm proseslerimizi dijital olarak anlık takip edebiliyor ve müdahale edebiliyoruz.

Asfalt çalışmalarımızı tamamladık ve bölgemizdeki 18 kilometrelik galeri hattına yangın algılama sistemleri kurduk.

Bu sistem, oluşabilecek en küçük ısı değişiminde uyarı vererek yangına hızlı müdahale imkânı sağlıyor” dedi. “Yeni genişleme ile 500 firmaya ulaşacağız” İMES OSB’nin büyüme planlarından da bahseden Kesici, “Ekosistemimizi büyütüyoruz.

Yeni bir genişleme bölgemiz var.

Bu yıl, birinci etapta 50 yeni firmamıza parsel tahsisi yapmayı planlıyoruz. 371 olan firma sayımızı 420’ye çıkarmayı ve nihai hedef olan 500 firmaya ulaşmayı amaçlıyoruz” ifadelerini kullandı.

Bölgenin sanayiciye sunduğu eğitim ve destek hizmetlerini anlatan Kesici, “Bölgenin en önemli özelliklerinden biri, sanayicilerimizin üretimlerini geliştirmek, süreçlerini dönüştürmek ve nitelikli ara eleman yetiştirmektir.

Bu kapsamda faaliyet gösteren Mükemmeliyet Merkezimizde bugüne kadar 12.236 kursiyer yetiştirdik.

Dilovası Halk Eğitim Protokolü ile mezunlarımızı halk eğitim sertifikası ile iş hayatına kazandırıyoruz.

Merkezimiz sadece bölgeye değil, çevre illere de hizmet veriyor; bugüne kadar 921 firmaya destek sağladık ve bunların 109’u bölgemiz firmalarıydı.

Eğitim merkezimizde üretim ve yönetim alanında faaliyet gösteren yaklaşık 121 firmamız bugüne kadar çeşitli hizmetlerden faydalandı” dedi. “Genç ve kadın istihdamını artırıyoruz” Genç istihdamına yönelik projelere değinen Kesici, “İMES Kariyer Portalımız üzerinden nitelikli ara eleman ihtiyacını karşılıyoruz.

Yapay zekâ destekli yeni modülümüz sayesinde, firmalarımızın ihtiyaçlarını daha hızlı ve doğru bir şekilde karşılayabiliyoruz.

Bu yıl 153 gencimizi iş hayatına kazandırdık.

Ayrıca ‘İMES-OSM, Kadınlar ve Gençlerle Sanayicinin Gücüne Güç Katıyor’ projemizle Kocaeli Üniversitesi ve Gebze Teknik Üniversitesi iş birliğiyle gençlerimizi yetiştiriyoruz ve 95 kişiye istihdam sağladık” diye konuştu. “Yeşil OSB olma yolundayız” Yeşil sanayi ve çevresel projelere de dikkat çeken Kesici, “Sera gaz ölçüm projesi ile firmalarımızın karbon ayak izini ölçüyoruz.

Bugüne kadar 13 firmamıza bu hizmeti sağladık ve hibe desteklerini artırmayı hedefl iyoruz.

Bu çalışmalarla İMES Organize Sanayi Bölgesi, yeşil bir organize sanayi bölgesi olma niteliğini kazandı. 2026 yılında tüm denetimlerimizi tamamlayarak, resmi olarak Yeşil OSB unvanını almayı planlıyoruz.

İstihdamımız geçen yıl 20.150 iken, bu yıl 22.500’e ulaştı.

İhracatımız ise 1,5 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

Her şeye rağmen İMES Organize Sanayi Bölgesi büyümesini sürdürüyor, firmalarımız üretim ve proseslerini geliştirmeye devam ediyor” dedi. “Türkiye’nin mutlaka Çin’e ilişkin bir stratejiye ihtiyacı var.

Çin’i iyi anlamalı, ilişkilerimizi buna göre düzenlemeliyiz,” dedi. “Türkiye, bölgesel ihracatta ciddi bir rol oynuyor” Güldağ, Türkiye’nin üretim ve ihracat gücüne dair analizlerde de bulundu. “Türkiye, Rusya’dan Balkanlara, İran’dan Kuzey Afrika’ya kadar bu bölgenin imalat sanayi ihracatında ciddi bir rol oynuyor.

Ancak son dönemde Birleşik Arap Emirlikleri bu pastadan yüzde 15 pay aldı.

Buradaki üretim, Çinli firmalarla yapılan ortaklıklar sayesinde mümkün oldu” şeklinde konuştu. “Avrupa’da yeşil dönüşüm Türkiye’nin ihracatını etkileyecek” Avrupa’daki üretim ve yeşil dönüşüm gündemini de değerlendiren Güldağ, “Avrupa’da ‘Made in Europe’ kriterleri 2026’da devreye girecek.

Bu kriterler, Türkiye’nin ihracat stratejisini doğrudan etkileyecek.

Türkiye’nin bu kriterleri belirleyen komitelerde yer alması şart.

Ayrıca yeşil dönüşüme katkı sağlayan ürünlerimiz Avrupa’ya önemli bir ihracat ayağı oluşturuyor.

Bugün 2 milyar dolarla başladığımız yolculuk, 28 milyar dolara ulaşacak” ifadelerini kullandı. “Refaha kavuşmanın yolu üretmek ve dış pazarlara satmaktan geçiyor” Güldağ, “Türkiye’nin refaha kavuşmasının tek yolu üretmek ve bunu dış pazarlarda satmaktan geçiyor.

Avrupa’nın dönüşüm gündemi ve Türkiye’nin dönüşüm gündemi üst üste oturuyorsa, firmalarımızın ihracat stratejilerini bu doğrultuda geliştirmesi gerekiyor.

Global tehditler ve fırsatlar, Türkiye’nin stratejisini belirleyecek.

Biz de bu fırsatları doğru okuyup harekete geçmek zorundayız” diye konuştu. “Borsa istanbul’a yabanci ilgisi sinirli kaldi” Hedef Portföy Satıştan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Hakan Erdoğan, Borsa İstanbul’a yabancı yatırımcı ilgisinin sınırlı kaldığını belirterek, “Geçmişte borsanın neredeyse yarısında yabancılar vardı, ama bugün bu seviyeler yüzde 10 civarına bile gelmiyor.

Yabancılar tahvil alıyor, faizden faydalanıp geri gidiyor.

Vatandaş ise enfl asyondan korunmak için faize yöneliyor” dedi. “Yıl başındaki yüksek faizler yatırımcı davranışlarını şekillendirdi” Yıl başındaki yüksek faiz oranlarının yatırımcı davranışlarını şekillendirdiğini ifade eden Erdoğan, “Seneye başlarken dezenfl asyon süreci ve faiz indirimi bekliyorduk.

Ancak yılın başında faizler yüzde 45-50 civarındaydı.

Bu ortamda, Borsa İstanbul’un 14.000-15.000 seviyelerine yükselmesi, tahvil ve mevduat getirileri ile kıyaslandığında yatırımcılar için cazip değildi” diye konuştu.

Merkez Bankası politikalarının değişkenliğine de dikkat çeken Erdoğan, “Mart ayında Merkez Bankası’nın politikası aniden değişti.

Rezervler tekrar yerine kondu ve faizler yüksek seviyelerde kaldı.

Bu nedenle de dezinfl asyon sürecini tam olarak yaşayamadık.

Ancak Ekim ayında enflasyon artışı ile birlikte Merkez Bankası faiz indirimlerine devam etti.

Şu an reel getiri yüzde 6 civarında” şeklinde kouştu. “Para piyasası fonları mevduattan yüksek getiri sağlıyor” Para piyasası fonlarının önemine de değinen Erdoğan, “Serbest fonlar ve kısa vadeli likit fonlar, mevduatın üzerinde getiri sağlıyor.

Bunu birleşik faiz getirisi olarak düşünebilirsiniz.

Özellikle mevduatta stopaj kesintisi olduğunu düşündüğünüzde, fonlar devamlılığı sayesinde yüzde 59-60’a varan getiri sağlayabiliyor” dedi.

Borsa İstanbul’un performansını değerlendiren Erdoğan, “Borsa tarafında yıl boyunca büyük bir yükseliş göremedik.

Bunun nedeni sadece iç siyasetteki hareketler değil, aynı zamanda küresel ekonomik riskler.

Ancak 2026’ya doğru enflasyon ve faiz indirimleri istikrarlı bir şekilde devam ederse hem Borsa İstanbul hem de dünya borsaları açısından daha olumlu bir tablo ortaya çıkabilir” ifadelerini kullandı. “Altın hâlâ enflasyona karşı önemli bir araç” Erdoğan altın piyasasına dair değerlendirmesinde “Altın ve diğer değerli metaller, enfl asyonist baskıya karşı yatırımcılar için hâlâ önemli bir araç.

Siyasi ilişkiler ve global ekonomik gelişmeler, altın piyasasının performansını belirlemeye devam ediyor.

Yatırımcıların portföy yönetiminde bu dinamikleri göz önünde bulundurması şart” diye konuştu.

İlgili Sitenin Haberleri