Haber Detayı
Düşle gerçek arasında bir çöküş hikayesi: Baba
Metin Boran yazdı...
Oyun Atölyesi kuruluşundan bugüne, sahnelemek için genellikle biçim olarak hareketli, tempramanı güçlü ve dramatik kurgusu dengeli, düşünsel derinliği olan metinleri tercih ediyor.Sahneleyecekleri oyunların biçimsel özeliklerinin yanı sıra bu oyunların içerik olarak insana, hayata ve topluma dair sözü olan değerli metinler olmasına özelikle dikkat ediyorlar.
Bu iki özellik repertuvara seçtikleri bütün oyunları için geçerli, dram olsun komedi olsun bu tercih değişmiyor.
Bir tarz bu, tiyatro yapma tarzı.
İlkeli, tutarlı, sorumluluk bilinciyle oluşturulmuş bir tiyatro tavrı.Oyun Atölyesi bu sezon farklı bir metni sahneye taşıyor.
Baba (Le Pere) Fransız sinemacı Florian Zeller’in bir demans hastasının içinde bulunduğu durumun düşle gerçek arasında anlatıldığı post dramatik bir metin.
Zeller oyunu 2012 yılında Fransa’da sahnelemiş ve oyun o yıl yazarına Moliere Ödülü kazandırmış.
Oyun metni daha sonra Zeller tarafından The Father adıyla sinemaya aktarılmış.
Okuyucularımız hatırlayacaktır.
Florian Zeller bu uyarlamasıyla 2020 yılında 93 Akademi ödüllerinde En İyi Uyarlama Senaryo Oscar’ını kazanmış, başroldeki Anthony Hopkins ise Baba yorumuyla En İyi Erkek Oyuncu Ödülünü kazanmıştı. "MUHARREM ÖZCAN TUTARLI BİR ANLATIM ORTAYA KOYUYOR"Oyun Atölyesi’nde Ezgi Coşkun’un çevirisiyle sahnelen Baba’yı Muharrem Özcan yönetiyor.
Haluk Bilginer ve Özlem Zeynep Dinsel’in baş rolerinde olduğu oyunun dekor tasarımını Kerem Çetinel’e, kostümler ise Makbule Mercan’ait.
Özgün müziklerini deneyimli müzisyen Tolga Çebi’nin yaptığı oyunun ışık tasarımında ise Emir Tatlı imzası var.
Oyunun koreografisi ise Gizem Erdem’e ait.
Oyunda görev alan oyuncular ise şöyle; Ezgi Coşkun, Faruk Barman, Mine Nur Şen, Ufuk Tevge ve yanı sıra oyunun sahne geçişlerinde mekan değişiminde özel bir koreografiyle yer alan Ezgi Metin, Berkay Tüfekçi, Ceren Şık ve Arkan Mert Atakan.Baba’nın yönetmeni Muharrem Özcan oyunun gösterim yorumunda metnin içerik ve biçim özelliklerini ustaca dengeleyerek berrak bir anlatımla seyirlik bir gösteri ortaya koyuyor.
Özcan yorumunda oyunculukla beraber dekor, ışık ve müzik tasarımı uyumlu bir bütünlük oluşturarak anlatımda önemli işlevsellik yükleniyor.
Oyunun biçimsel ve kurgusal özelliklerinin sahne uygulamasında belirgin olarak öne çıkarıldığı ve konunun anlatımının bu biçimsel özelliklerle iç içe geçirildiği bu özgün yorumda yönetmen Muharrem Özcan metni de, oyuncuyu da, seyirciyi de gözeterek tutarlı bir anlatım ortaya koyuyor.
Oyun düşle gerçek arasında gidip geliyor.
Anlatılan hikaye hem var, hem yok.
Babanın yalnızlık girdabında yaşanılan zaman, bulanık.
Oyun yaşanmış olanı düşünmeye, yaşanmakta olan sorgulamaya ve yaşanacak olanın hüznü üzerine düşünmeye çağırıyor seyirciyi. "HALUK BİLGİNER AKIL DOLU OYUNCULUĞUYLA KENDİNİ HAYRANLIKLA İZLETMEYE DEVAM EDİYOR" Haluk Bilginer sahnede yine bildiğimiz gibi...
Sempatik oyunculuğu, temperamanı güçlü, akıl dolu yorumuyla sahnede kendini hayranlıkla izletmeye devam ediyor.
Biraz daha olgun, özenli, ölçülü ve ayrıntıyı gözeten oyunculuğu ile anlatımın merkezine yerleşiyor.Bilginer babanın iç dünyasını, çatışmalarını, zihin bulanıklığını, yaşadığı gelgitleri, duygusal yalnızlığını usta bir yorumla ortaya koyuyor.
Oyunda Baba’nın kızını oynayan Özlem Zeynep Dinsel samimi, sade ve özenli oyunculuğu ile göz dolduruyor.
Oyunda görev alan bütün oyuncular, abartısız, doğal oyunculuk halleriyle yansıladıkları rolleri başarıyla ortaya koyuyorlar.
Oyundaki hareket düzeni ve koreografi anlatıma görsel olarak katkı sunarken aynı zamanda metnin rejinin biçimsel yorumuyla uyumlu bir işlevsellik yükleniyor.
Tolga Çebi’nin özgün müzikleri her sahnenin hüzünlü duygusal derinliğine özel bir ezgi olarak tasarlanmış sanki.Oyun Atölyesi’ndeki Baba, içeriği, anlatım tekniği, kurgusal özellikleriyle farklı, modern bir metin.
Bir Demans hastası üzerinden zamanı, sağlığı, yaşlılığı, yalnızlığı, terk edilmişlik ve kimsesizlik duygusunu, bırakılmışlık hissini en yalın haliyle ortaya koyuyor.
Tedirgin izliyoruz Baba’nın gelgitlerini, zihin bulanıklığını ve hayat hallerini...Oyunu bir bütün olarak izlerken, sağlıklı yaşlanmanın ne kadar önemli olduğu gerçeği üzerine bir kez daha düşünüyor insan.
Oyunun Baba üzerinden sahnedeki sözü şu muydu; Zaman geçiyor üzerimizden, yaşlanıyoruz, hareket alanımız daralıyor, hislerimizi kaybediyoruz.
Zihnimiz bulanıklaşıyor, düşünce dünyamız flulaşıyor, akıl ve irade uzaklaşıyor bedenden.
Gözlerimizin feri azalıyor, akıl dizgemiz dağılıyor.
Olgunluk evremizin sonuna geldik.
Yaşlıyız, yalnızız, kimsesiziz, çaresiziz ama yaşıyoruz işte...
Ne dramatik!Değilse; Oyunun finaline gidelim ve huzurevi ya da kimsesizler yurduna bırakılmış, çocuksu halleriyle tedirgin, ürkek ve yalnız Baba’ya kulak verelim;"yapraklarım dökülüyor, dallarım kırılıyor, annemi özledim."Metin BoranOdatv.com