Haber Detayı
Türkiye Sigorta’nın raporu: Bölgesel su diplomasisi stratejileri güçlendirilmeli
Türkiye Sigorta’nın Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Su Raporu” yayınladı. Türkiye Sigorta Hazine ve Emeklilik Operasyonları Genel Müdür Yardımcısı Gürol Sami Özer, dünya nüfusunun üçte ikisinin artık ‘su stresi’ altında yaşadığına işaret ederken, Ekonomik Araştırmalar Müdürü Lokman Yücedağ, bölgesel su diplomasisi stratejilerinin güçlendirilmesi gerektiğine vurgu yaptı.
Sevilay ÇOBANsevilay.coban@dunya.comSigorta; ‘risklerin gerçekleşmesi sonucu doğabilecek zararları gidermek için kullanılan mali araç olarak’ tanımlanırken, sigorta şirketleri, gelecekteki konumlarını belirlemek ve sektörün yönüne ilişkin öngörüler ortaya koyabilmeyi amaçlıyor.
Türkiye Sigorta’nın Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü de küresel ekonomik ve finansal trendleri, özellikle de bireysel emeklilik ve sigorta sektörleri üzerindeki olası etkilerini derinlemesine analiz ederek, tematik yatırım fonları geliştiriyor.
Sadece bir sigorta şirketi olmanın ötesinde, sektör paydaşlarına yol göstermek ve katılımcılara bilinçli fon seçimleri için perspektif sunmayı amaçlayan birim, İstanbul Üniversitesi iş birliği ve akademisyenlerin katkılarıyla “Pensura” adlı sigorta sektörüne özel bir rapor yayınladı.
Ekip, yeni trendleri takip ederek hem katılımcı tarafına hem de şirkete bir bakış açısı sunmayı amaçlarken, megatrendler 5D, altın bir bakış, su, tarım ve gıda ve petrol olmak üzere 5 ana başlıkta tematik rapor hazırladı.
Türkiye Sigorta Hazine ve Emeklilik Operasyonları Genel Müdür Yardımcısı Gürol Sami Özer ve Ekonomik Araştırmalar Müdürü Lokman Yücedağ, dünyanın geleceği için en önemli yaşam kaynaklarından biri olan suyu konu alan “Su Raporu”nu anlatmak üzere bir grup basın mensubuyla bir araya geldi.
Sürdürülebilir gelecek için stratejik bir güvenlik meselesi haline gelen su kıtlığı riskinin masaya yatırıldığı “Su Raporu”, Türkiye ve dünyada su riskini, sigorta ve özel emeklilik sektörünün riske karşı alması gereken önlemleri ele alıyor.Dünya nüfusunun üçte ikisi ‘su stresi’ altında Türkiye Sigorta Hazine ve Emeklilik Operasyonları Genel Müdür Yardımcısı Gürol Sami Özer, rapora göre 2025 yılı itibarıyla dünyanın su kıtlığı riskini çevresel bir sorun olmaktan çıkarıp stratejik bir güvenlik meselesi haline getirdiğine işaret ederek, “Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası verileri, dünya nüfusunun üçte ikisinin artık ‘su stresi’ altında yaşadığını gösteriyor.
Bu tablo, gelecekteki küresel dengelerin su etrafında şekilleneceğini net biçimde ortaya koyuyor.
Türkiye’de kişi başına düşen yıllık yenilenebilir su miktarının ise 1.400 m2 seviyelerine kadar gerilemesi ülkemizin ‘su stresi’ sınırında olduğunu gösteriyor.
Bu durum, tarım, sanayi ve enerji politikalarında su yönetimini merkezine alan yeni stratejiler geliştirilmesini zorunlu kılıyor” dedi.Suyun yüzde 70'ini tarımda tüketiyoruz Birleşmiş Milletlere (BM) göre, global su talebinin yüzde 70’inin tarımsal sulamada, yüzde 20’sinin sanayide ve yüzde 10’unun evsel tüketimde kullanıldığını aktaran Ekonomik Araştırmalar Müdürü Lokman Yücedağ, bu oranların bölgesel değişkenlik gösterdiğini, Afrika’nın kuzeyi, Orta Doğu, Güney Asya ve bazı Latin Amerika ülkelerinin hem iklimsel hem de yönetsel zorluklar nedeniyle su krizine en açık bölgeler arasında öne çıktığını söyledi.
Yücedağ, Su Raporu’na göre Türkiye’de toplam su tüketiminin yaklaşık yüzde 70’i tarımda gerçekleştiğine işaret ederek, “Dünya Ekonomik Forumu (WEF), yapay zekâ destekli veri merkezlerinin yalnızca 2027’ye kadar küresel su çekimini 4,2–6,6 milyar m2 artırabileceğini öngörüyor.
WEF aynı zamanda, iklim değişikliğinin yağış düzenlerini bozarak 1900’den bu yana su kaynaklarını yüzde 20 azalttığını ve önümüzdeki yıllarda yüzde 10–40 oranında ek düşüş yaşanmasının beklendiğini belirtiyor” diye konuştu.Yücedağ, rapora göre su kaynaklarının sürdürülebilirliğinin, stratejik finansal istikrarın da ön koşulu olduğuna vurgu yaparak, şöyle konuştu; “Bu kapsamda, bankacılık ve sigorta sektörü, su riski temelli kredi ve yatırım modellerini gündemine alması gerekiyor.
Kuraklık, sel, su taşkınları ve dolu gibi olaylar, parametrik sigorta ürünlerinin ve tarımsal risk yönetimi araçlarının önemini artırıyor.
Sürdürülebilir fonlar, su verimliliği, tarım teknolojileri ve gıda güvenliği yatırımlarına yönelerek hem finansal getiri hem de çevresel fayda sağlıyor.”Kentleşme artışı su altyapısını zorluyor Uzaktan algılama, yapay zekâ ve veri analitiği tabanlı su izleme sistemleri hem tarımsal hem de kentsel su kullanımında verimliliği artırdığını kaydeden Yücedağ, “Fırat-Dicle, Nil ve İndus havzalarında olduğu gibi sınır aşan sular, ülkeler arası yeni diplomasi kanallarını zorunlu hale getiriyor.
Bu yüzden rapora göre Türkiye, bölgesel su diplomasisi stratejilerinin güçlendirilmesi gerekiyor.
Nüfus yoğunluğu ve kentleşme artışı, şehirlerdeki su altyapısını zorluyor.
O nedenle geri dönüşüm, yağmur suyu toplama sistemleri ve gri su kullanımı, geleceğin şehirlerinin standart bileşenleri olması gerekiyor” ifadelerini kullandı.Tatlı su kaynağı kısıtlı Yücedağ, su kaynakları ve kişi başına düşen tüketim hakkında şu bilgileri verdi: “Dünyadaki kullanılabilir su kaynakları %3 civarında olup, dünya nüfusunun yarısından fazlası su stresi altında yaşıyor.
Türkiye de bu ülkeler arasında yer alıyor. 2050 yılında Türkiye nüfusunun 110 milyona ulaşması beklenirken, kişi başına düşen su tüketiminin 1200 metreküpten 1000 metreküpün altına düşeceği öngörülüyor.
Türkiye, su kaynakları açısından zengin gibi görünse de nüfus yoğunluğu dikkate alındığında toplam tatlı su kaynağının dünya genelinin %1’inden azına sahip.Susuzluk gıda enflasyonunun da nedeni Türkiye’nin geçmişte kendine yetebilen bir ülke olmasına rağmen, artan nüfus ve “misafir nüfus” ile birlikte tarımsal üretimde beklenen artışın gerçekleşmemesinin gıda enflasyonuna yol açtığını ifade eden Yücedağ, “Nüfus 60 milyon civarındayken üretilen tarımsal emtia ile 90 milyona yaklaşan günümüz karşılaştırıldığında üretim arasında anlamlı bir fark söz konusu değil.
Dolayısıyla %50’lere varan gıda enflasyonunun temel nedenlerinden biri de su azlığı sonucu üretimin nüfusla doğru orantılı olarak artmamasıdır.
Ayrıca tarım ve gıda sektöründe aksiyon alınması ve dışa bağımlılığın azaltılması kritik öneme sahiptir” dedi.Tarım ve su teknolojileri yatırımın merkezi olacakGürol Sami Özer, su ve tarımın gelecek 10-15 yılda önemli yatırım alanları olacağına dikkati çekerek, “Arıtma sistemleri, modern sulama sistemleri, topraksız tarım ve havadan su üreten teknolojiler gibi alanlarda ciddi potansiyel bulunuyor.
Yaşlanan nüfus, dekarbonizasyon, dijitalleşme gibi mega trendler, finansal piyasaları ve yatırım stratejilerini derinden etkiliyor.
Türkiye’deki emeklilik fonlarında altının payının %45-50 seviyelerinde olması, Avrupa’daki %3-4’lük oranlarla kıyaslandığında kültürel bir yatkınlığı gösteriyor.
Ancak altının performansının her zaman böyle devam etmeyecek ve yeni tematik alanlara yatırım yapmanın gerekliliği ortaya çıkacak.
Bu noktada erken aşamada inovatif ve sürdürülebilirlik odaklı girişim sermayesi fonlarına yatırım yapmak önem kazanacak” diye konuştu