Haber Detayı

Sofrada retro modası
Dünya+ dunya.com
21/11/2025 00:00 (1 ay önce)

Sofrada retro modası

Sofrada retro modası sadece yemeklerde değil, tüm tasa­rımlarda kendini göstere gös­tere ilerliyor. Porselen tabaklar küçülüyor ve çiçekleniyor, por­siyonlar büyüyor, küçük ev alet­leri eski renkler ve tasarımlarla yeniden tezgaha geliyor. Jöle ve mayonezli salatalar yeniden po­püler, güveçler sofranın ortasına yerleşmiş.

Rahmetli Nihal Ayhan’ın tarif defterinde rulo pasta tarifine bir­kaç kez rastlanıyor, kreması ay­rı, pandispanyası ayrı birkaç tarif var.

Bir tanesi Çelik Palas’ın kre­ması, gittiğinde konuşturmuş şefi belli ki.

Sup, krep süzet, beze, eti­mek tatlısı, Alman pastası, şam­bali, elmalı gato da tarifler arasın­da.

Defterin tamamını fotoğrafla­mıştım cenazeye gittiğimde.

Tam 70’ler sonu 80’ler başı.

Annem de tatlıya çok meraklıydı, finali hep mükemmel krem karamel ile ya­par, alkışı kapardı.

Ablam ise jö­le ile çok uğraşırdı; rengarenk, kat kat jöleli tatlılar yapar, bizi şaşır­tır, beni büyülerdi.İtalyan usulü patates kroket, Rus salatası, İtalyan salatası, şnit­zel evde ve restoranda çok popü­lerdi. 80’lerde Taksim Divan’a şnitzel yemek için gidilirdi, yanın­da üzerinde jambon ve taze kaşar küpleri olan, ketçap soslu Çamlı­ca salatası yenirdi.

Çok havalı ve yeniydi.Et konusunda bu kadar bilgili ol­duğumuzu sanmıyorum, dönemin restoranlarında Fransız mutfağı­nın etkisi vardı.

Chateaubriand iki kişilik hazırlanır, şato büryan ola­rak servis edilirdi.

En havalısıydı, ateşli bir sunumla gelirdi.Zaten bonfile dışında menüler­de başka bir et olmazdı.

Beef stro­ganoff ve filet mignon menüden eksik olmaz, en çok satanlarda lis­te başında yer alırdı.

Jülyen kesim ile de o yıllarda tanıştık.Hangisi sofraya geri dönebilir Soğan çorbası menüden eksik olmazdı, domates çorbasına en az mercimek çorbası kadar sık rast­lanırdı.

Bolu Koru Otel’e sırf do­mates çorbası için gidilebilirdi.Mousse au Chocolat hepimizin aşkıydı.

Yine yanar döner gelen crêpe suzette ve 90’ların başında parfe ‘parfait’.

Saçlısı çok hava­lıydı, ballı baba gibi saçak saçak şeker üzerine dökülen çikolata sos ile servis edilirdi.Bağdat Caddesi pastanelerinde frambuazlı pastalar menüye gir­meye, bizler frambuaza aşık ol­maya başlamıştık.

Kuğu’da Tin­ton’a da (çikolatalı rulo) hakkını teslim edelim, en iyisiydi.

Vaham bey bizi kovana kadar otururduk.

Bir de yakınında Yordam pasta­nesi vardı.

Talaş böreği hamu­runda minnak tavuklu patatesli börekler yapardı, sıcak sıcak ser­vis ederdi.Sergen Fenerbahçe’nin girişin­de, girmesi zor şık bir mekandı, Cemal abimizin o zaman ki eşsiz işleri…Moda’da Kırıntı ve Pub Ral­ly, Bahariye’de Pomfrit.

Pomf­rit öğle yemeklerinde öğrenci­lerin gözdesiydi.

Henüz patates kızartmasındaki zararlardan, in­celik, çıtırlıktan haberimiz yok­ken (McDonald’s öncesi) külahta ,üstelik ev yapımı ketçapla servis edilen, kırmızı plastik kürdanla yenilen patates kızartması için beklerdik.

Ben onlardan öğren­dim mesela bol yağda kızartmayı, nişastayı almayı.Şimdi retro modasıyla bunla­rın hangisi sofraya geri dönebi­lir?

Karides kokteyl geri gelebilir ama hangi işletme taze karides­le o basit sosu anında yapıp ser­vis eder?

Krep süzetin yüzüne bakan olur mu?

Krem karamel­le kim uğraşır, volavanların içini kim doldurur bilmiyorum.

Glu­tensiz devrindeyiz artık bunları yer miyiz?İçecekler de değişti.

Sütlü ma­libu içen olur mu?

Sütü laktozsuz olsun diyen de çıkabilir, badem sütünden olsun diyen de.

Konyak alevli gelir mi masaya?Davetlerde kanepeler zeytin ezmeli, kaşar peynirli gelse dave­ti beğenir miyiz?Retro modası Jell-O shot’lar­la devam eder, gider.

Damak ta­dımız, alışkanlıklarımız, gıdaya bakışımız son yıllarda çok değiş­ti.

Bugün bir tabakta aradığımız önce sağlık, sonra yerellik ve en önemlisi ekonomik olması…İlk gençliğimi yaşadığım Kadı­köy’de değişmeyen tek şey, tek tat J Burger’in hamburgeri, mayone­zi.

Tavsiye ederim.

İlgili Sitenin Haberleri