Haber Detayı
Odatv'ye çuvaldızı batırdım... Dizi kültürüne yenilmek
Soner Yalçın yazdı...
Yıl, 2007.Ana akım medyanın dışında, güç odaklarından bağımsız, çoğulcu ve eleştirel habercilik alanı hedefi için Odatv’yi kurduk...Sadece amaç “farklı haber portalı açmak” değildi; haber üretim biçimini, değerlerini ve toplumsal işlevini yeniden tanımlamaktı…Haberi yalnızca “olay aktarımı” değil, sorgulama ve tanıklık olarak görecektik.
Görünmeyenleri görünür kılacaktık yani…Alternatif haber merkezi kurmak, sadece teknik bir yapı değil, ahlaki tercih meselesiydi.
Hakikatle ilişkisini kaybetmiş/halkla ilişkiler mesleğine dönüşmüş medya düzenine alternatif etik, üretim ve paylaşım kültürü yaratmaktı.Bu nedenle; ne Avrupa Birliği ne Batı’daki sivil toplum kurumlarından-vakıflarından ne de gazetecilik fonlarından para aldık. 18 yıldır reklam ve okur desteğiyle ayakta kaldık…Fakat, iyi habercilik için bunlar yeterli olmuyor.Günümüz genç gazetecileri “nitelikli haberciliği” etik, düşünsel ve toplumsal bir duruş meselesi olarak değil, yalnızca teknik beceri olarak görüyor!Maalesef habercilik kültürü sorunumuz var: Olayı sadece aktarıyorlar, anlamını çözümlemeyle uğraşmıyorlar; haberi, tarihsel, ekonomik, toplumsal arka planıyla yazmıyorlar.
Kopyacılar, biri ne yazarsa tekrarlıyorlar!Bunları yazmamın sebebi var:MEDYANIN KÜLTÜREL HAFIZASIBazen dayanamıyorum, haber merkezinde sesimi yükseltiyorum.
Çünkü, bıktım yoruldum; haberin her anına yetecek gücüm kalmadı...Bir örnek vereceğim:Sanatçı Arif Erkin Güzelbeyoğlu vefatını, neredeyse tüm haber merkezleri gibi Odatv de “Yabancı Damat dizisindeki “Memik Dede” rolüyle sınırladı!Sahne tozunu 15 yaşında yutan, 90 yıllık sanat dolu bir ömür salt popüler kültür imajına dönüştürüldü.Arif Erkin’in sanatçı çok yönlülüğü, salt “dizi oyunculuğu” üzerinden tanımlanabilir mi?
Türk sanatında çok yönlü üretim yapan ender isimlerden biriydi.Onu yalnızca “bir dizi karakteriyle” tanıtmak, sanatçının yarım yüzyılı aşan yaratıcı emeğini görmezden gelmek demek… Kimse kusura bakmasın, farkında olmadan işlenen “sanat cinayeti” bu…O sadece bir oyuncu değil; aynı zamanda mimar, besteci, tiyatrocu ve sanat yönetmeniydi.
Çünkü: Arif Erkin gibi sanatçılar, Cumhuriyet’in ilk döneminden gelen “çok yönlü sanatçı” geleneğini taşıyordu.
Moliere’in “Hastalık Hastası” oyunundaki baş rolüyle 1950’lerden itibaren Türkiye’nin kültürel modernleşme sürecine hem sahnede, hem mimaride, hem de müzikte katkı vermiş bir aydından söz ediyoruz.
Devlet ve özel tiyatrolarda çalışması, İstanbul Radyosu’nda koristlik yapması, tiyatro müzikleri bestelemesi gibi neler anlatılabilir neler...
Sinemada Ertem Eğilmez, Atıf Yılmaz, Metin Erksan gibi yönetmenlerle aynı dönemin sanat ortamında yer aldığı nasıl göz ardı edilir?
Hangisini yazayım.“Genco Erkal ve Mehmet Akan ile Dostlar Tiyatrosunu kuran sacayağıdır” desem, “Mehmet Akan Bizimkiler dizisinde oynamıştı” derler! (Ki dizinin müziğini Arif Erkin yapmıştır.) Genco Erkal’ı ise tanıdıklarından hiç emin değilim…Sanatçının emeği değil, imajı konuşuluyor artık ülkemizde… Onu, bir dizideki yaşlı-sevecen “Memik Dede” karakterine indirgemek, sanat üretiminin sosyokültürel bağlamını silmek demektir.
Kabul edilemez.Bu tür bir iki popüler diziyle tanıma-tanıtma durumu, sanatçının çalışma aralığını, farklı alanlardaki katkısını ve üretim derinliğini ön plana çıkarmayan tarihsel sanat-aydın katliamıdır…Bu hâl, medyanın kültürel hafızasının ne derece kayıp olduğunu gösteriyor.
Nasıl öfkelenmeyeyim?Gazeteci kendini geliştirmek zorundadır.
ÇUVALDIZI KENDİMİZE BATIRDIMKızgınlığımın temelinde yatan kuşaklar arası kültürel bağın kopması.Bu sebeple “Solcular/Sessizliğe Söz Düşenler” kitabını yazdım.
Aydınlanma meşalesi ile karanlığa koşan bizim aydınlarımızı yüceltmek, kalemimle varoluşlarına kutsallık vermek istedim.
Sıradan olmayan hayatlar öğrenilsin istedim...Arif Erkin gibi büyük bir sanatçıyı salt diziyle tanıyanların ne kadar ilgisini çeker kitaplar…Yazdığım eleştiri sadece Arif Erkin haberi için değil, aynı zamanda kültürel hafızamızı onarma çığlığıdır…Teşvikiye Camii’ndeki tabutu başındaki cami imamından devletin Anadolu Ajansı’na kadar hepsi “Memik Dede” diye tanıtıyor büyük sanatçıyı!Kültür üretiminin yapısal dönüşümü dün televizyonlar, bugün sosyal medya üzerinden oluyor.
Bunlar erişilebilirlik, eğlence ve tüketime dayanıyor.
Derinlik, anlam, özgünlük yani sanat aranmıyor…Popüler kültür, “değerli olanı” değil, “çok tıklananı” öne çıkarıyor.
Eskiden “eserin estetik değeri” tartışılırdı, şimdi “eserin görüntülenme sayısı...”Peki ne yapacağız?
Bu tür yüzeysel habercilik sadece Odatv sorunu değil ki… Sadece çuvaldızı kendimize batırdım.Arif Erkinleri yeni kuşaklara anlatmak bu ülke tarihine borcumuzdur.Odatv bunun için var olmalıdır.Odatv bu nedenle düşünen, gerçeği arayan nitelikli genç gazetecileri yetiştirmelidir.Yoksa yenilgi kaçınılmazdır.Yani öyle “bağımsız haber portalı açmak” ile olmuyor!Soner YalçınOdatv.com