Haber Detayı
Vakaların yüzde 80’inde aile öyküsü yok, üstelik çoğu zaman ağrısız ortaya çıkıyor! Meme sağlığı konusunda doğru bilinen yanlışlar
Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanserlerden biri olmasına rağmen bu konuda hala çok fazla doğru bilinen yanlış bilgi söz konusu. Doç. Dr. Nurten Andaç Baltacıoğlu, o yanlışları anlattı.
-- “Ailemde meme kanseri yoksa olmaz.” → Vakaların %70–80’i aile öyküsü olmadan gelişebilir; düzenli kontroller yine gereklidir.-- “Sadece yaşlılarda olur.” → Genç kadınlarda ve nadiren erkeklerde de görülebilir. -- “Memede kitle varsa kesin kanserdir.” → İyi huylu kitleler de sıktır; uzman değerlendirmesi gerekir.-- “Mamografi kanser yapar.” → Düşük doz içerir, yayılmaya neden olmaz ve teşhiste altın standarttır.-- “Meme kanseri ağrı yapar.” → Çoğu zaman ağrısızdır; ağrısızlık hastalığın olmadığı anlamına gelmez.
Bu yanlış inanışlar kadınların rutin kontrollerini aksatmasına ve tarama programlarına katılım oranının düşmesine yol açıyor.
Oysa bilimsel veriler, düzenli mamografi ve klinik muayenenin meme kanserini erken evrede yakalama olasılığını önemli ölçüde artırdığını, bunun da tedavi başarısı ve yaşam süresi üzerinde doğrudan belirleyici olduğunu gösteriyor . Vakaların %70–80’i aile öyküsü olmadan gelişir; herkes risk altındadır. Erkeklerde de görülebilir (yaklaşık her 100 vakaya 1 erkek). Kanser çoğunlukla ağrısızdır; ağrısızlık “yok” anlamına gelmez. Mamografi düşük dozlu radyasyonla altın standart taramadır.
Meme kanseri sadece kadınlarda değil, erkeklerde de görülebilir.
Erken evrelerde genellikle ağrısızdır, bu yüzden ağrısızlık “sorun yok” anlamına gelmez.
Ayrıca meme kanseri, yaşlılık hastalığı değildir; genç yaşlarda da ortaya çıkabilir.
Bu nedenle her yaşta kendi kendine muayene alışkanlığının kazanılması gerekir.
Meme kanserinde genetik faktörler kadar, hatta bazı durumlarda onlardan da önemli olabilen çevresel ve yaşam tarzı unsurları vardır.
Yaşın ilerlemesi, erken adet görme, geç menopoza girme, doğum yapmamak, obezite, alkol kullanımı, hareketsizlik ve hormon tedavileri gibi faktörler riski artırabilir.
Kadınların önemli bir kısmı, ailesinde kanser öyküsü yoksa kendilerini risk dışı görür; oysa sağlıklı yaşam alışkanlıkları riski azaltmakla birlikte tamamen ortadan kaldırmaz.
Bu noktada dengeli beslenme, düzenli egzersiz, alkol ve sigaradan uzak durmak, meme sağlığını korumada son derece önemlidir.
Ancak bu önlemler, düzenli hekim kontrollerinin yerine geçmez; tarama programlarının sürdürülmesi gerekir.
Bir diğer yaygın yanlış inanış ise “silikon taktırmanın meme kanseri riskini artırdığı” düşüncesidir.
Güncel bilimsel veriler, silikon protezlerin meme kanseri riskini artırmadığını ortaya koymuştur.
Silikon implantı olan kadınların da mamografi, ultrason veya MR gibi görüntüleme yöntemlerinden uygun tekniklerle yararlanabileceği unutulmamalıdır.
Meme sağlığında farkındalık, erken teşhisin en etkili aracıdır.
Her kadın kendi meme dokusunu tanımalı ve her ay aynı dönemde kendi kendine muayene yapmalıdır.
Meme başında çekinti, ciltte kalınlaşma, renk değişikliği, akıntı veya şekil bozukluğu gibi değişiklikler fark edildiğinde vakit kaybetmeden uzmana başvurulmalıdır.
Son on yılda tıp dünyasında meme kanserine yaklaşım önemli ölçüde değişti.
Artık herkes için tek bir tarama modeli yerine, kişisel risk faktörlerine göre planlama yapılmaktadır.
Modern görüntüleme yöntemleri (tomosentez, kontrastlı mamografi, meme MR) tanıda hassasiyeti artırmış, eski dönemlerde sık başvurulan cerrahi tanı yöntemlerinin yerini ağrısız biyopsi teknikleri almıştır.
Ayrıca alternatif tedavi iddialarına güven azalırken, kanıta dayalı tıbbi yaklaşımlar ön plana çıkmıştır.