Haber Detayı

Hakikati susturmak: İklim krizi, demagoglar ve sessizleşen uydular
Dünya# dunya.com
06/09/2025 00:00 (3 ay önce)

Hakikati susturmak: İklim krizi, demagoglar ve sessizleşen uydular

Trump’ın uyduları kapatması aslında bir metafor: Gökyüzünü kör ederek toplumu karanlıkta bırakmak. Ama unuttukları şey şu: Hakikat uydulardan ibaret değil. Hakikat, gençlerin sesinde, şehirlerin direncinde, bilimin ısrarında yaşıyor. Eğer bu güçlü toplumsal talep, direnişin sesleriyle birleşirse, demagogların yükselttiği yalan duvarı da çatlamaya başlayacak.

İklim krizi, artık yalnızca do­ğa olaylarıyla açıklanabi­lecek bir mesele olmaktan çoktan çıktı.

Bu kriz, siyasetin en karanlık köşelerine sızmış du­rumda.

Aşırı hava olayları arttık­ça, toplumların daha güçlü iklim eylemi talebi de yükseliyor.

An­cak aynı anda, bu talepleri bastır­maya çalışan, felaketleri fırsata dönüştüren ve hakikati perdele­meyi görev edinmiş demagogla­rın yükselişine tanık oluyoruz.

Bu nedenle günümüzün en büyük gerçeği şu: iklim krizi yalnız­ca gezegenin değil, demokra­sinin de sınavıdır.

Yakın tarihli analizler gösteri­yor ki, iklim felaketlerinin ardın­dan yayılan komplo teorileri ar­tık sıradan bir ‘marjinal ses’ de­ğil; siyasal bir stratejinin parçası.

Bu strateji, bilimi susturmak, ka­muoyunu yanlış yönlendirmek ve toplumu asıl faillerden — fo­sil sermaye ve çıkar ağlarından — uzaklaştırmak üzerine kurulu.

Ve işin en çarpıcı örneklerinden biri, ABD’de Donald Trump’ın ik­lim bilimine ve onu ayakta tutan altyapıya dönük saldırılarıdır.Gökyüzünü kör etmek: Trump ve iklim uydularının kapatılmasıTrump’ın iktidara ikinci dönü­şünden sonra hedef aldığı yalnız­ca iklim politikaları olmadı; bi­limin gökyüzündeki gözleri de susturuldu.

NASA’nın atmosfer­deki karbondioksit yoğunluğunu ölçen OCO-2 ve OCO-3 uydula­rı kapatıyor.

Üstelik OCO-2’nin atmosfere yeniden girip yanarak imha edilmesi planlandı.

Bu, sa­dece bir bütçe tasarrufu değil; ge­zegenin nefes alışverişini kayde­den kritik sensörlerin bilinçli bi­çimde susturulmasıydı.Bu kararın sonuçları düşün­dürücü.

OCO uyduları sayesin­de, hangi ülkenin Paris Anlaşma­sı taahhütlerine uyduğunu de­netlemek mümkündü.

Artık bu bağımsız gözlem aracı ortadan kalktı.

NOAA’nın bütçesinde ya­pılan kesintiler ise hava tahmin merkezlerinin kapanmasına, er­ken uyarı sistemlerinin zayıfla­masına ve bilim insanlarının iş­ten çıkarılmasına yol açtı.

Sonuç olarak seller, kasırgalar, yangın­lar gibi felaketlerde toplumu za­manında uyarmak zorlaştı.Bilimin gözlerini kapatan bu siyaset, aynı zamanda yalanın en verimli zemini oldu.

Çünkü ha­kikati belgeleyen uydular yoksa, sahneye komplo teorileri çıkı­yor.

ABD’de Texas sellerinin “ha­va modifikasyon teknolojisiyle” yapıldığını, Kaliforniya yangın­larının “çocuk kaçakçılığı tünel­lerini yok etmek için planlandı­ğını” söyleyen teoriler tam da bu boşlukta yayıldı.

Gerçek yerine, en çok yankı bulan yalan dolaşı­ma girdi.Avrupa’da paralel senaryolar: Fosil sermaye ve aşırı sağ ittifakıKara haber yalnızca Ameri­ka’dan gelmiyor.

ExxonMobil ve ABD’li bağışçıların fonladığı He­artland Enstitüsü’nün Avru­pa’da giderek güçlendiğini ortaya koyduğu gibi korkutucu gerçekler de var.

ABD merkezli bu düşünce kuruluşu, yıllardır iklim değişik­liğinin insan kaynaklı olduğunu reddeden yayınları ve kampanya­larıyla tanınıyor.

Nigel Farage ve Liz Truss gibi sağcı siyasi figürle­rin katıldığı Heartland UK/Euro­pe lansmanı ise bu inkârcı söyle­min artık kıtaya örgütlü biçimde taşındığını gösterdi.Bu gelişmeler tesadüf de­ğil.

Çünkü aşırı sağ siyasetçiler için iklim eylemleri, halkın gün­lük kaygılarını sömürmek adı­na kullanışlı bir hedef.

Lond­ra Belediye Başkanı Sadiq Khan ve Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo’nun açıkladığı gibi, şe­hirlerdeki iklim politikaları sü­rekli dezenformasyon saldırıla­rıyla itibarsızlaştırılmaya çalışı­lıyor.

Bu saldırıların amacı, güçlü halk desteğini zayıflatmak ve ik­lim biliminin yarattığı toplumsal baskıyı kırmak.Kısacası, Atlantik’in iki yaka­sında da aynı oyun oynanıyor: bi­limi sustur, hakikati karart, ya­lanı çoğalt.

Ve bu oyun, sadece iklim politikalarını değil, demok­rasinin temel taşlarını da hedef alıyor.Direnişin gücü: Gençler, şehirler ve bilimin ısrarıPeki umut nerede?

Umut, sus­turulamayan seslerde.

Genç ak­tivistler “Big Oil’i şeytanlaştır” kampanyalarıyla fosil yakıt şir­ketlerinin toplumsal meşrui­yetini zorluyor.

Bilim insanları, baskılara rağmen verileri kamu­ya açık hale getiriyor.

Şehir yöne­timleri, ulusal hükümetlerin ge­rilediği yerde iklim politikaları­nın lokomotifi oluyor.Birleşmiş Milletler Kalkın­ma Programı’nın Halkın İklim Oyu araştırması, Nature Clima­te Change dergisinde yayımlanan 89 Projesi ve Yale Üniversite­si’nin küresel kamuoyu yoklama­ları, toplumların büyük çoğun­luğunun hükümetlerinden daha güçlü iklim eylemleri talep etti­ğini gösteriyor.

Yani sorun halk değil; sorun, halkı yanlış yönlen­diren ve bilinçli olarak oyalayan çıkar ağları.

Eğer bu güçlü top­lumsal talep, direnişin sesleriy­le birleşirse, demagogların yük­selttiği yalan duvarı da çatlamaya başlayacak.Hakikati savunmak, en radikal iklim politikasıdırTrump’ın uyduları kapatma­sı aslında bir metafor: Gökyüzünü kör ederek toplumu karanlıkta bı­rakmak.

Ama unuttukları şey şu: Hakikat uydulardan ibaret değil.

Hakikat, gençlerin sesinde, şehir­lerin direncinde, bilimin ısrarın­da yaşıyor.Bugün yapılması gereken, sade­ce emisyonları azaltacak teknolo­jiler geliştirmek değil; aynı zaman­da bilgi kirliliğini aşındıracak güç­lü bir kamusal dayanışma kurmak.

Çünkü iklim krizi yalnızca doğa­nın değil, hakikatin de krizi.

Ve bu krizin en etkili ilacı, bilimin, med­yanın ve toplumun ortak sesidir.Demagogların yalanları ne ka­dar yüksek olursa olsun, hakikat daha uzun yankılanır.

Ve belki de bu yüzden, hakikati savunmak, bugün atabileceğimiz en radi­kal iklim politikasıdır.

İlgili Sitenin Haberleri