Haber Detayı
TEDMEM, üniversite yerleştirmelerini değerlendirdi ‘Yerleştirme sistemimiz yeniden yapılandırılmalı’
Sınava giren her 10 adaydan yedisi yükseköğretime yerleşme hedefine ulaşamadı. Tercih yapan son sınıf düzeyindeki her üç adaydan sadece biri örgün lisans programına yerleşebildi. Yerleşen her 10 adaydan yedisi, önceki yıllarda sınava girmiş olanlar. Bu yığılmaya rağmen 47 bin 477 kontenjan boş kaldı
Eğitim alanında ciddi araştırmalarıyla bildiğimiz 97 yıllık Türk Eğitim Derneği (TED)’nin araştırma kuruluşu Tedmem, üniversite giriş sınavları yerleştirmelerine ilişkin bir değerlendirme raporu yayımladı.
Son 15 yılda gördüğümüz yükseköğretime yönelik talebin artış eğilimini sürdürdüğüne dikkat çekilen raporda, sınava giren her 10 adaydan yedisinin yükseköğretime yerleşme hedefine ulaşamadığı vurgulandı.
Tercih yapan son sınıf düzeyindeki her üç adaydan sadece birinin örgün lisans programlarından birine yerleşebilmiş olması, bir başka çarpıcı sonuç.
Tedmem raporunda, mevcut yerleştirme sisteminin sürdürülebilir olmaktan giderek uzaklaştığı ifade edildi, üniversite kapılarındaki yığılmanın öğrenciler ve aileler açısından ekonomik, psikolojik ve sosyal maliyetleri olduğu vurgulandı.
Raporda yükseköğretime geçiş sistemine ilişkin sayısal verilerin, son yıllarda önemli bir değişim sürecine işaret ettiği belirtildi.
Raporda, başvuran aday sayısının 560 binden fazla azalmasında dönemsel etkilerin ağır bastığı ifade edilmekle birlikte, “Son 15 yılda yükseköğretime yönelik talebin genel olarak artış eğilimini sürdürdüğü görülmektedir.” denildi.
YIĞILMA KALICI BİR NİTELİK KAZANDI Raporda, yerleştirme puanı hesaplanan (Temel Matematik Testi veya Türkçe Testinde en az 0,5 ham puan almış) adaylar ekseninde değerlendirme yapıldı.
Yerleştirme puanı hesaplanan adayların yüzde 64,85’inin sınava tekrar girenler, yani şansını en az ikinci kez deneyen adaylar oluşturuyordu.
Yerleşen her 10 adaydan yedisinin de önceki yıllarda sınava girmiş olduğunu vurgulayan Tedmem, “Yükseköğretim kapısında yığılmanın kalıcı bir nitelik kazandığı” saptamasında bulundu.
Bu yoğunluğa karşın, 47 bin 477 kontenjan boş kaldı.
Raporda şu satırlara yer verildi: “Özellikle boş kontenjanların yüzde 90’ından fazlasının vakıf üniversitelerinde olması, artan öğrenim ücretlerinin öğrencilerin tercihlerini devlet üniversiteleri lehine kaydırdığına işaret etmektedir.
Dolayısıyla bu durum, bir yandan yükseköğretime girişte arz-talep dengesizliğini, diğer yandan da mevcut yerleştirme sisteminin sürdürülebilir olmaktan giderek uzaklaştığını göstermektedir.” ÖN LİSANS DOLULUĞU LİSANSI GERİDE BIRAKTI Bununla birlikte hem devlet hem de vakıf üniversitelerinde ön lisans programlarının doluluk oranları lisans programlarını geride bıraktı.
Raporda, 2021 yılına kadar lisans kontenjanlarının doluluk oranının ön lisans kontenjanlarının üzerindeyken, son yıllarda bu eğilimin tersine döndüğüne dikkat çekildi ve şu değerlendirmeye yer verildi: “Bunun temel nedenleri arasında, mezuniyet sonrası istihdam imkânlarının sınırlı olması, öğrencilerin daha kısa sürede mesleğe atılma isteği ve ekonomik koşullar sebebiyle yüksek öğretimle ilişkili masrafları karşılamanın zorlaşması gibi faktörler sayılabilir.
Dolayısıyla ön lisans programlarına yönelimin artışı, yükseköğretim tercihlerinde pragmatik ve ekonomik kaygıların giderek belirleyici olduğunu göstermektedir.” NEDEN TERCİH YAPMADILAR? “Son sınıf öğrencilerinin yarısının tercih yapmama gerekçeleri arasında ise; yükseköğretim programlarının niteliğine yönelik kaygılar, mezuniyet sonrası istihdam imkânlarının sınırlılığı, vakıf üniversitelerindeki yüksek öğrenim ücretleri ve hane halklarının artan ekonomik güçlükleri sayılabilir.
Ayrıca adayların önemli bir bölümü, istedikleri programlara yerleşemedikleri için sınava yeniden hazırlanmayı tercih etmektedir.
Bu durum, yalnızca bireysel düzeyde zaman ve maliyet kayıpları yaratmakla kalmamakta, aynı zamanda ülke ölçeğinde ciddi bir kaynak israfına yol açmaktadır.
Yerleşme oranlarındaki düşüklük, eğitim yatırımlarının önemli bir kısmının karşılığını bulamamasına neden olmakta, öğrenciler ve aileler açısından ekonomik, psikolojik ve sosyal maliyetleri artırmaktadır.” YAPAY YIĞILMANIN TEMELİ TEKİL SINAV SİSTEMİ Tedmem’in saptamalarından biri de Türkiye’de ortaöğretimdeki farklı okul türlerinden mezun olan adayların yükseköğretim programlarına yerleşme eğilimlerinin belirgin biçimde farklılaşması.
Fen liselerinden mezun adayların büyük çoğunluğu örgün lisans programlarına yönelirken, mesleki ve teknik lise mezunları ağırlıklı olarak ön lisans ve açık öğretim programlarına yerleşti.
Benzer biçimde, imam hatip liseleri ve bazı özel lise türlerinden mezun olan adayların da lisans programlarına yerleşme oranları, görece düşük seviyede.
Raporda şu değerlendirmeye yer verildi: “Bu durum, ortaöğretimdeki farklı okul türlerinin adayları belirli yükseköğretim programlarına yönlendirme eğiliminde olduğunu ortaya koymaktadır.
Buna rağmen lisans, ön lisans ve açık öğretim programlarına devam etmek isteyen tüm adayların aynı yöntem ve tekil bir sınav sistemi üzerinden yükseköğretime girişe zorlanması, yükseköğretime geçiş sürecinde yapay yığılmanın en büyük etkenlerinden biridir.” NİTELİK İYİLEŞTİRİLSİN İSTİHDAM GELİŞTİRİLSİN “Sonuç olarak, yükseköğretime geçiş sisteminde gözlenen bu tablo, arz-talep uyumsuzluğu ve öğrenci tercihlerindeki kırılganlık göz önüne alındığında, sistemin bütüncül politikalarla yeniden yapılandırılmasının artık ertelenemez bir zorunluluk haline geldiği görülmektedir.
Böyle bir yeniden yapılandırma süreci yalnızca kontenjan planlamasını değil, programların niteliğinin iyileştirilmesini, istihdam imkânlarının geliştirilmesini ve yükseköğretim finansman politikalarının yeniden düzenlenmesini de kapsamalıdır.” Son sınıftaki her iki adaydan biri tercih yapmadı Tedmem raporunda dikkatle incelenmesi gereken veriler var.
Örneğin, lisans odaklı eğitim alan fen lisesi son sınıf öğrencilerinin dahi sadece yüzde 43,5’i bir ön lisans programına yerleşti.
Buraya, genel görünümü yansıtan bazı verileri aldık: -Sınava giren adaylar arasında, yerleştirme puanı hesaplanan toplam aday sayısı (2 milyon 310 bin 599) son sınıf düzeyinde olan aday sayısının (812 bin 210) neredeyse üç katı. -Son sınıf düzeyindeki 812 bin 210 adaydan, 394 bin 450’si yerleştirme için başvurdu ve yalnızca 133 bin700’ü dört yıllık bir örgün lisans programına yerleşebildi. -Yerleştirme puanı hesaplanan son sınıf düzeyindeki her iki adaydan biri tercih yapmadı.
Tercih yapan son sınıf düzeyindeki üç adaydan yalnızca biri (yüzde 33,9) örgün lisans programlarına yerleşebildi. -Yerleştirme puanı hesaplanan son sınıf düzeyindeki adayların bir yükseköğretim programına yerleşme oranı ise önceki yıla kıyasla yüzde 32,68’den yüzde 28,86’ya geriledi. -Son sınıf düzeyinde yerleştirme puanı hesaplanan adayların yüzde 16,46’sı örgün lisans programlarına, yüzde 10,8’i örgün ön lisans programlarına yerleşti.
VAKIF ÜNİVERSİTELERİNDE DÖRT KONTENJANDAN BİRİ BOŞ KALDI Tedmem raporunda, 2025 yılının, son 12 yıl içerisinde hem lisans hem ön lisans programlarında devlet üniversitesindeki kontenjanların doluluk oranıyla (yüzde 99,39) vakıf üniversitelerindeki doluluk oranı (yüzde 76,59) arasındaki farkın en yüksek olduğu yıl olduğuna dikkat çekildi. 2022 yılından itibaren devlet üniversitelerindeki kontenjanların doluluk oranıyla vakıf üniversitelerindeki kontenjanların doluluk oranı arasındaki fark, sürekli artış gösterdi.
Son üç yıldır yüzde 90’ın üzerinde doluluk oranına sahip olan vakıf üniversitelerinin doluluk oranı bir önceki yıla kıyasla yüzde 14,55 oranında azalarak 76,75’e geriledi.
Bu yıl toplam boş kontenjanların yüzde 90’ından fazlasını vakıf üniversitelerindeki boş kalan kontenjanlar oluşturdu.
Toplam 47 bin 477 boş kontenjanın 3 bin 65’i devlet üniversitelerinde, 44 bin 412’sini ise vakıf üniversitelerinde.
Vakıf üniversitelerindeki neredeyse her dört kontenjandan biri boş kaldı.