Haber Detayı

İsrail Silahlı Kuvvetlerinden Silicon Valley'e uzanan gölge ağ
Ali alsaç aydinlik.com.tr
17/09/2025 00:00 (3 ay önce)

İsrail Silahlı Kuvvetlerinden Silicon Valley'e uzanan gölge ağ

İsrail Silahlı Kuvvetlerinden Silicon Valley'e uzanan gölge ağ

Dijital çağda gözetimin coğrafyası artık sınır tanımıyor.

Elimizdeki telefon, bilgisayar ve uygulamalar, sadece kişisel verilerimizi değil, toplumsal kaderimizi de yönlendiriyor.

Google’ın Wiz’i satın almayı planlaması, Microsoft’un Filistinlilerin telefon görüşmelerini İsrail ordusuyla paylaştığına dair haberler ve TikTok’un eski Unit 8200 mensuplarını “güvenlik yöneticisi” yapması bize şunu söylüyor: güvenlik endüstrisi, büyük teknoloji ve istihbarat örgütleri birbirine geçmiş durumda.

Bu ağın merkezinde de İsrail’in tartışmalı istihbarat birimi, Unit 8200 bulunuyor.

Unit 8200, küresel gözetim endüstrisinin en yetenekli ve agresif aktörlerinden biri olsa da bu ekosistemin NSA (ABD), GCHQ (İngiltere) gibi kurumlar ve onların ticari ortaklarından oluşan çok daha büyük bir ağın parçası olduğunu unutmamak gerekir.

BİRİMİN ANATOMİSİ Unit 8200, İsrail Savunma Kuvvetleri’nin sinyal istihbaratı ve siber savaş için özel olarak örgütlenmiş en seçkin birimi.

ABD’nin NSA’sına denk kapasitede olduğu sık sık dile getiriliyor. 7 Ekim 2023’ten bu yana, Lübnan’daki çağrı cihazı patlaması ve Gazze’deki yapay zekâ destekli “öldürme listesi” iddialarıyla yeniden gündemde.

Birim, yalnızca düşman ülkelerin askeri iletişimlerini dinlemekle kalmıyor.

Açık kaynak ve eski personel anlatımlarına göre, her Filistinlinin kişisel dosyası tutuluyor: tıbbi geçmişi, özel ilişkileri, internet aramaları… Bu bilgiler, muhbir devşirme ya da baskı aracı olarak kullanılabiliyor.

Eski bir görevli, eğitiminin bir parçası olarak Arapçada “eşcinsel” anlamına gelen tüm sözcükleri ezberlemek zorunda bırakıldığını söylüyor çünkü şantaj malzemesi yaratmak “istihbarat tekniği” olarak öğretiliyor.

ASKERİYEDEN SİVİLE TEKNOLOJİ TRANSFERİ Asıl kritik mesele, Unit 8200’nin yalnızca askeri değil, sivil alanda da küresel bir oyuncu haline gelmesi.

Birimden ayrılan gençler Tel Aviv merkezli girişimler kuruyor, bunlar kısa sürede küresel yatırım alıyor.

İsrail, kişi başına düşen start-up sayısında dünyanın zirvesinde.

Söz konusu girişimlerin çoğu doğrudan siber güvenlik, veri analitiği ya da yapay zekâ üzerine.

Google’ın 2025’te 23 milyar dolara satın aldığı Wiz bunun en çarpıcı örneği.

Şirket, eski Unit 8200 mensupları tarafından kuruldu.

Microsoft’un Filistinlilerin iletişim verilerini İsrail ordusuyla paylaştığına dair Guardian haberi, bu tür “altyapı anlaşmalarının” ne kadar hayati olduğunu gözler önüne seriyor.

Bir başka örnek: InsideTelecom’un haberine göre, TikTok’un “güvenlikten sorumlu küresel olay yöneticisi” olarak atadığı Reut Medalion, uzun yıllar Unit 8200’de istihbarat komutanlığı yapmıştı.

Facebook, CIA geçmişli yöneticilerle dolu; TikTok ise Unit 8200 mezunlarını kritik noktalara getiriyor.

Bu tablo, sosyal medya ve bulut altyapısının “sivil” değil, doğrudan istihbarat kültüründen gelen kişilerce yönetildiğini gösteriyor.

SİBER EGEMENLİK TEHLİKESİ Bu noktada mesele yalnızca İsrail ya da ABD değil.

Küresel gözetim ekonomisi, Atlantik merkezli büyük savunma ve teknoloji şirketleri (savaş baronları) ve onların gölgesindeki istihbarat ağlarının yeni silahı haline gelmiş durumda.

NSA’nın Utah/Bluffdale’deki devasa veri merkezinde saklanan ham SIGINT verilerinin kapsamı düşünüldüğünde, Epstein gibi bir şahsın 15 yıla yayılan tüm hareketlerinin eksiksiz yeniden kurgulanabileceği söyleniyor.

Eğer bu kadar kişisel ve özel veriler böylesine derlenip işlenebiliyorsa, herhangi bir devlet adamının, gazetecinin ya da iş insanının mahremiyeti ne kadar güvende olabilir?

Filistin’de kullanılan yüz tanıma kameraları, yapay zekâ ile hedefleme sistemleri, Pegasus casus yazılımı gibi örnekler bu ekosistemin yalnızca birer parçası.

Venezuela Devlet Başkanı Maduro’nun WhatsApp’ı “Batı’nın casusluk aracı” ilan etmesi, bu endişelerin sadece “komplo teorisi” olmadığını gösteriyor.

TÜRKİYE İÇİN DERSLER Türkiye gibi jeopolitik fay hatlarında bulunan ülkeler için bu tablo birkaç kritik uyarı içeriyor.

Birincisi, siber güvenlik asla sadece teknik bir mesele değildir; aynı zamanda bir egemenlik sorunudur.

Eğer altyapınızı, yazılımınızı ve bulutunuzu yabancı şirketlere emanet ederseniz, yalnızca verinizi değil, karar alma kapasitenizi de devretmiş olursunuz.

İkincisi, istihbarat örgütlerimizin klasik saha operasyonlarından çok daha fazla siber kapasiteye yatırım yapması şarttır.

Bu yalnızca saldırıları engellemek için değil, aynı zamanda iç kamuoyunu korumak için de gereklidir.

Facebook ve TikTok gibi platformların algoritmik manipülasyonu, seçim süreçlerinden toplumsal hareketlere kadar geniş bir alanı etkiliyor.

Üçüncüsü, Türkiye’nin siber stratejisi “şeffaflık ve denetim” ekseninde olmalıdır.

İsrail modelinde görülen “teknolojiyi üret — sonra sivil hayata ihraç et” yöntemi kısa vadede güçlü görünse de uzun vadede demokratik denetimi imkânsız hale getiriyor.

YÖN VE EYLEM Türkiye’nin ve benzeri ülkelerin istihbarat kuruluşlarına açık uyarıdır: siber egemenlik ulusal güvenliğin omurgasıdır. 1.

Bağımlılığı Azaltın: Kritik iletişim ve bulut altyapısı yerli çözümlerle desteklenmeli, yabancı teknolojiye stratejik bağımlılık minimize edilmelidir. 2.

Kamu-Özel İşbirliği Ama Şeffaf: Yerli girişimler desteklenmeli, ancak bu şirketlerin yönetim kurullarında devlet temsilcisi bulundurulması gibi uygulamalarla istihbarat kurumlarına doğrudan bağımlı hale gelmeleri (taşeronlaşma) engellenmelidir.

Operasyonel iş birlikleri, bağımsız denetim kurullarınca şeffaf bir şekilde denetlenmelidir.

Çin şirketlerinin birinde örnek bir uygulamaya tanık olmuştum. 3.

Siber Karşı İstihbarat: Unit 8200 modeli gibi yapılardan sızabilecek tehditlere karşı özel birimlerin kurulması ve bu alanın önceliklendirilmesi gerekir. 4.

Uluslararası Normlar: Türkiye, bölgesel ve küresel platformlarda siber gözetim ve casus yazılımların sınırlandırılması için hukuki çerçeve önermelidir.

ŞİÖ’nün atılım programı içinde bu konu baş köşelerde yer almalıdır. 5.

Toplumsal Farkındalık: Vatandaşlara dijital hijyen ve veri güvenliği konusunda ulusal kampanyalar düzenlenmeli; Sosyal medya platformlarının riskleri açıkça anlatılmalıdır.

Sonuç olarak, Unit 8200 örneği bize şunu gösteriyor: güvenlik ile özgürlük arasındaki dengeyi kurmak zorundayız.

Eğer biz bu dengeyi kurmazsak, Atlantik’in savaş baronları ve onların gölgesindeki istihbarat ağları, geleceğimizi kendi çıkarları için şekillendirecektir.

İlgili Sitenin Haberleri