Haber Detayı

1980’lerdeki gibi yemek yesek daha sağlıklı mı oluruz? İşte 40 yılda kaybettiklerimiz ve sağlıklı yaşamın 4 altın kuralı
Aile hurriyet.com.tr
15/09/2025 09:21 (3 ay önce)

1980’lerdeki gibi yemek yesek daha sağlıklı mı oluruz? İşte 40 yılda kaybettiklerimiz ve sağlıklı yaşamın 4 altın kuralı

Amerikalı yazar Jodi Velazquez, modern beslenme krizine karşı geçmişe dönüşü öneriyor. Bugün çocuklar doğum günü partilerinde abur cuburla dolu tabaklara uzanıyor, okul ödülleri şekerlemelerle ölçülüyor, aileler akşam yemeklerinde fast food zincirlerine yöneliyor. Peki bu gidişatın sonu nereye varacak?

Yazar ve televizyon sunucusu bir anne olan Jodi Velazquez, yayımladığı yeni kitabı ile, 1980’lerin sade ve dengeli beslenme alışkanlıklarına dönüşü savunuyor.

Kendi kızının tip 1 diyabetle mücadelesinden yola çıkan Velazquez, günümüz gıda kültürünün nasıl raydan çıktığını bilimsel veriler ve kişisel deneyimlerle anlatıyor.

Velazquez’e göre sağlıklı yaşamın formülü yeni icat edilmiş bir sır değil.

Aksine, onu zaten geçmişte uyguluyorduk, sadece unuttuk.

Velazquez’in ilk çocuğu Marlo, henüz 19 aylıkken Tip 1 diyabet teşhisi aldı.

O andan itibaren Velazquez’in hayatı tamamen değişti.

Gece gündüz, her iki saatte bir kızının kan şekerini ölçmek için parmaklarını deldi. “Gerçek eğitimimi orada aldım” diyen Velazquez, yiyeceklerin, hareketin ve hareketsizliğin kan şekeri üzerindeki etkilerini birebir gözlemleme fırsatı bulduğunu anlatıyor.

Kızı 10 yaşına geldiğinde, 30 binden fazla parmak delme işlemi ve binlerce insülin enjeksiyonu uygulamıştı.

Ancak en zoru, çocuğunu modern dünyanın dayattığı şekerli ve işlenmiş gıda kültüründen korumaktı.

Velazquez, kitabında son 40 yılda değişen yeme alışkanlıklarının obezite ve diyabet salgınında belirleyici rol oynadığını vurguluyor. 1980’lerde dışarıda yemek yemek istisnai bir durumdu.

Bugün ise birçok Amerikalı evinde yemek pişirmiyor bile.

Fast food restoranlarının sayısı 1970’ten bu yana yüzde 1000 arttı.

McDonald’s’ın 1968’de 1000 olan şube sayısı bugün 14 bini, Starbucks’ın ise 10 bini geçti.

Bu sadece restoran sayısının değil, porsiyonların da değiştiğini gösteriyor.

Örneğin; 1950’lerde bir gazlı içecek ortalama 190 ml ve 85 kaloriyken, günümüzde aynı içecek yaklaşık 600 ml ve 250 kalori.

Üstelik bu içeceklerin içerdiği şeker miktarı da katlanmış durumda.

Velazquez, “En büyük, en çılgın, en lezzetli olanı isteyen bir tüketici kültürü var.

Bu, pazarlamanın başarısı ama sağlığımızın felaketi” diyor.

Modern beslenmenin en büyük sorunlarından biri, tutarsızlık.

Velazquez’in ifadesiyle: “Bir gün fast food, ertesi gün ev yemeği yiyorsanız; yağ, şeker ve tuz oranlarında büyük dalgalanmalar yaşanır.

Bu, diyabet hastaları için tehlikelidir, sağlıklı bireyler içinse enerji düşüşüne yol açar.” Dahası, çocuklar okulda ve sosyal ortamlarda çok sayıda işlenmiş ve şekerli gıdaya maruz kalıyor.

Ebeveynlerin her öğünü takip etmesi neredeyse imkânsız.

Velazquez’in altını çizdiği bir diğer kritik konu da gün boyu süren atıştırma alışkanlığı.

Velazquez, bu konuyla ilgili ise “Kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği arasında geçen süre, pankreasın ve insülinin düzenli çalışabilmesi için kritik öneme sahip.

Ancak artık bu zaman aralığı neredeyse yok” diyor.

Modern yaşam, düşük kaliteli yiyeceklerin daha sık ve daha büyük porsiyonlarla tüketilmesine neden olurken, hareket de azalmış durumda.

Masa başı işler, araç kullanımı ve ekran bağımlılığı fiziksel aktiviteyi ciddi şekilde azaltıyor.Araştırmalara göre bu gidişat devam ederse, 2050 yılına kadar 260 milyon Amerikalının obez olacağı tahmin ediliyor.

Bu da beraberinde kalp hastalıkları, felç ve diyabet gibi kronik hastalıkları getiriyor.

Velazquez, kitabında herkesin günlük hayatına kolayca entegre edebileceği dört temel prensip sunuyor.

Orijinali ‘ABCT’ olan bu kısaltma, Türkçeye şu şekilde uyarlanarak anlam bütünlüğü korunuyor: 1- Kalitesiz gıdalardan kaçının: Şeker, doymuş yağ ve katkı maddeleriyle dolu ürünleri evinizden uzak tutun.

Bu gıdalar sadece kilo değil, aynı zamanda insülin direnci, hiperaktivite ve bağımlılık riski de taşıyor. 2- Aktif kalın: Her öğünden sonra kısa yürüyüşler yapın, çocuklarınızı ekran karşısında değil, açık havada vakit geçirmeye teşvik edin.

Hareket, sindirimi ve kan şekeri kontrolünü destekler.3- Dengeli ve tutarlı beslenin: Her gün aynı saatlerde benzer içeriklerde öğünler hazırlayın.

Bu hem çocukların metabolizmasını düzene sokar hem de ebeveynin kontrolünü kolaylaştırır. 4- Öğün zamanına sadık kalın:Atıştırmalık tüketimini sınırlayın.

Öğünler arası en az 2-3 saat bırakın.

Bu süreçte vücut dinlenir, sindirim tamamlanır, insülin sistemi dengeye girer.

Velazquez’in uyarısı net: “Eğer siz sağlıksız alışkanlıklar sergiliyorsanız, çocuklarınız da sizi izleyecektir.

Örnek olmak zorundasınız.” Velazquez, yemeklerin tatsız ya da sıkıcı olmak zorunda olmadığını ancak “her şeyin üstüne eritilmiş peynir koymak veya her lokmayı hamura bulamak” gibi aşırılıkların da normalleşmemesi gerektiğini savunuyor.

Kızının diyabetle mücadelesi boyunca mutfağı bir sınıfa dönüştüren Velazquez, çocukları mutfakta sürece dahil etmenin önemine dikkat çekiyor.

Onlara, yedikleri şeylerin vücutlarını nasıl etkilediğini öğretmenin uzun vadede kalıcı faydalar sağladığını söylüyor.

Velazquez’in kişisel hikâyesi, yalnızca bir annenin diyabetle mücadelesini değil; aynı zamanda toplumun beslenme alışkanlıklarını sorgulaması gerektiğini ortaya koyuyor.

Kızı Marlo bugün 26 yaşında, sağlıklı, üretken bir birey.

Bu başarı tesadüf değil; yıllar süren özveri, bilgi, sabır ve istikrarlı bir yaşam tarzının sonucu.

Velazquez’in mesajı net: “Sağlıklı bir gelecek istiyorsak, geçmişin sade ama dengeli alışkanlıklarına kulak vermeliyiz.”New York Post'un 'Why it’s healthier to eat like it’s the ‘80s — and how you can use the ‘ABCTs’ rule to do it' başlıklı haberinden derlenmiştir.

İlgili Sitenin Haberleri