Haber Detayı

Daha az ve daha yavaş
Melih baş aydinlik.com.tr
15/09/2025 00:00 (3 ay önce)

Daha az ve daha yavaş

Daha az ve daha yavaş

Kapitalizmin daha çok (more society) toplum biçiminden ve daha hızlıya kitlenmiş toplumsal yapısından kurtulmadan insanlık kurtulamayacaktır.

Denizcilikte teknenin sol yanına iskele, sağ yanına da sancak denir.

Benzetimle, sürdürülebilir yaşamın sol yanı ‘daha az’ ise, sağ yanı ‘daha yavaş’ olarak nitelenebilir.

DAHA ‘ÇOK’TAN DAHA ‘AZ’A DOĞRU  Kovboy ekonomisine dayalı “daha fazla toplumu”ndan uzay ekonomisine dayalı “daha az” toplumuna geçeceksek bunun kuralları olmalı!

Uygulama ilkelerimiz için L.

Babuta’nın “Az Aslında Çoktur” adlı yapıtında ortaya koyduğu altı ilkeden yararlanabiliriz: Sınırlar koymak / En gerekli olanı seçmek / Basitleştirmek / Odaklanmak / Yeni alışkanlıklar yaratmak / Küçük adımlarla başlamak.

Sınırsız istekler fetişizmiyle yaşamak ‘özgürlüğü’, eğlenceli gözükse de, giderek bunun gerilimiyle başetmek olanaksızlaşır.

Bunun için yapılan her şeyde, belirli ve kararlı yetinmeci sınırlar koyulmalıdır.

Bu hem bireyin, hem toplumsal ve ekolojik dizgenin kendisini yeniden üretim olanağını sağlar.

En gerekli olanın seçilmesi, basitleştirmenin anahtarıdır.

Basitleştirmeden önce en gerekli olan seçilmelidir.

En gerekli olanı seçmek için, yapılan şeye ait bilgi sahibi olunmalıdır.

Bu iki ilkenin soruları ise şöyle: Nedir değerli olan? / Neyi hedeflemeliyiz? / Neyi (kimi) sevmeliyiz? / Bizim için neyin önemli olması gerek? / Uzun erimli etkiler nedir? / İhtiyaç mı yoksa istek mi? / Temel önem taşımıyorsa elendi mi? / Sürekli düzenleme yapılıyor mu?

Bu ilkelerde en zor şey, tümüyle hayır diyebilmeyi öğrenmektir.

Kapitalizmin hazcı formatlamasından çıkmak pek de kolay değildir.

Odaklanma sürecinde hedefe, elimizin altındakine ve olumluya odaklanılmalıdır.

Yanlışlardan korkmadan uygulamaya devam edilmelidir.

Kalıcı iyileşmeler için, yeni alışkanlıklar yaratılmalıdır.

Örneğin, geri kazanma, ileri dönüşümden yararlanma gibi.

Beş ilkeyi başarılı bir biçimde uygulamak için, küçük adımlarla başlanmalıdır.

Böylece, odağınızı daraltıp, enerjinizi canlı tutup, başa çıkabilmeyi kolaylaştıracağınız için, başarı sağlanabilir.

Aşamalı değişim daha kalıcıdır.

Daha azın bir de tek yumurta ikizi var, adı ‘Yavaş’!

DAHA ‘HIZLI’DAN DAHA ‘YAVAŞ’A Hızlı tıkınma ulusu (fast-food nation) adlı filmi gördünüz mü?

İzlemediyseniz,mutlaka izlemelisiniz!

Turbo-kapitalizm (hızlan-dırıl-mış başlıkçılık), iktisadî-maddî açıdan (salt kimileri için!) varsıllık üretme olanağı sağlasa da, doğal kaynakların Doğa Ana’nın bile yerine koyamayacağı bir biçimde yok edilmesi sonucunu doğuruyor.

Piyasa iktisadiyatında bu konu, ‘dışsallık’ olarak adlandırılırken bile yanlış bir tutumla karşı karşıyayız.

Ekosistem ve onun bir unsuru olan insanı ta içten yaralayan bir şey, nasıl olur da dışsal olur?

Hızlandırmanın bir bedeli var: hem ekonomik, hem ekolojik, hem de sağlıksal...Yemek pişirmek için (iş-ev arası koşuşum kaynaklı zaman darlığından dolayı) daha hızlı olabilmek adına mikrodalga fırın kullanmanın maliyetleri: 1 metreden yakın mesafede duran kişilere elektromanyetik alan maruziyeti ve gıdanın içinde moleküler bozulmalara yol açabilmesi vb.

Bu maliyetler, mikrodalga fırını üreten şirketin maliyet hesapları açısından ‘dışsal’ kuşkusuz; ya tüketiciler bunun ayırdında mı?

Tabiat tanrıları Pan veya Faunus bilir!

Milan Kundera’nın Yavaşlık romanında işlediği gibi, yaşam acele ile yaşandığında herşey (düşünmek, ilişkiler dahil) üstünkörü eşdeyişle yüzeysel oluyor.

Gülten Akın’dan bir alıntı yapalım: Ah, kimselerin vakti yok, durup ince şeyleri anlamaya.

Acaba yaşantımızı yavaş yaşam izlencesine evriltirken neler yapılmalı?

İşte ana ilkeler (ayrıntılar) için bir kitap:Carl Honore,Yavaş,Alfa Yay.,2008): 1.

Hıza tapmaktan vazgeçip, ‘yavaşlık güzeldir’ düşüncesini benimseyerek, ‘yavaş’a olumsuz anlam yüklemekten vazgeçmek, 2.

Hızlı-atıştırma(fast-food) sapkınlığından vazgeçip, yavaş yemek (slow food) ilkesine sarılmak (Türkiye’de bu hareketin adı, Sefertası Hareketi oldu),     3.

Yavaş (=sakin) kent oluşumunu gerçekleştirmek (Seferihisar’ın böyle bir belgeye sahip olduğunu duymuşsunuzdur!), 4.

Zihinsel olarak, hızlı ve abartılı (tavşan gibi) düşünmeden, yavaş ve yaratıcı (kaplumbağa gibi)düşünmeye geçişi sağlamak, 5.

Bireysel sağlık alanında hızlı yanıt almak için kullanılan yöntemlerden, yavaş ve doğal yöntemlere doğru yönelmek (vücudun doğal savunma mekanizmasını kullanmak yerine aşırı yoğun dozda ilaç kullanmak ya da hemen cerrahi yönteme başvurmak gibi yanlışlardan kaçınmak vb.), 6.

Eşeysel yaşamda hızın yerini, uzun ve yavaş kavramlarına dayalı bir kalıba bırakmasını sağlamak (Microcosmos filminde salyangozların sevişmesini izlemenizi salık veriyorum!), 7.

İşkolikliğin (uzun iş süresi vb) yerini, özel yaşama ayrılan zamanın artışına bırakmasını gerçekleştirmek suretiyle yaşamak için çalışmak (Singapur Verimlilik Merkezi’nin savsözü şöyle: çok çalışma, şık çalış!), 8.

Serbest zamanın kullanılmasında da yavaş ilkesini benimsemek (Kimileri Bodrum’da ‘hızlı bir tatil’ yapabilir, ama siz Antalya Kumluca’da 10 dönümlük arazide ‘yavaş tatil’ anlayışıyla altı yıldır hizmet veren Havasukamp’ı duydunuz mu?), 9.

Acelesi olmayan çocuklar yetiştirmek (ağaç yaşken eğilir sözünden hareketle!) için onları at yarışına sokmamak, pop kültürün hızlandırıcı etkisinden korumak.

Yavaşlık hareketi romantik bir ütopya mıdır?

Hayır.

Aslında yavaş bir biçemle bir şey yapmak, genellikle sizi sonuca daha çabuk ulaştırır.

Mekanik Batı düşünce tarzı ile değil de, eytişimsel (dialectic)ve her şeyin zıddı ile kaim olduğu gerçeğiyle bakarsak tabii.

Hatemî ne demiş: ‘Tîz reftâr olanın pâyine dâmen dolaşır,erişir menzil-i maksûduna âheste giden’.

Yani, hızlı gidenin ayağına elbisesinin etekleri dolaşır, yavaş giden amaçladığı menzile ulaşır!

SONSÖZ Unutmayalım ki ‘derin su yavaş akar’ ve ‘kar ne kadar çok yağsa da yaza kalmaz’!

İlgili Sitenin Haberleri