Haber Detayı

Vücudunu 18 yaşına sabitledi: Gençlik programı tartışma yarattı! 2039’da ‘ölümsüzlüğe’ ulaşacağını iddia ediyor
Aile hurriyet.com.tr
29/12/2025 08:03 (5 saat önce)

Vücudunu 18 yaşına sabitledi: Gençlik programı tartışma yarattı! 2039’da ‘ölümsüzlüğe’ ulaşacağını iddia ediyor

ABD’li biyohacker Bryan Johnson, biyolojik yaşının yıllardır değişmediğini ve “ölümsüzlük penceresinin” artık açıldığını öne sürerek yeniden gündemde. Johnson, bu iddiasının arkasında yılda 2 milyon dolara mal olan sıra dışı bir “gençlik” programının bulunduğunu savunuyor. 2039’da “ölümsüzlüğe” ulaşmayı hedeflediğini açıklayan Johnson’ın bu çıkışı, bilim dünyasında ciddi tartışmaları da beraberinde getirdi. Peki bu program neyi kapsıyor, iddiaları ne kadar gerçekçi? İşte ilginç detaylar…

ABD’li biyohacker ve girişimci Bryan Johnson, insan ömrünü uzatmaya yönelik uygulamaları ve iddialı açıklamalarıyla yeniden gündemde. 48 yaşındaki Johnson, biyolojik yaşının kronolojik yaşından çok daha fazla genç olduğunu savunurken, yapay zeka destekli tıp ve biyoteknoloji alanındaki gelişmelerin insan yaşam süresini köklü biçimde değiştirebileceğini öne sürüyor.

Johnson, yaptığı paylaşımda, yıllar geçmesine rağmen biyolojik yaşının sabit kaldığını iddia etti.

Paylaşımında insanlık tarihinde ilk kez, bilinçli bir varlığın sonsuza dek yaşamak için gerçekçi bir fırsat penceresine sahip olduğunu iddia eden Johnson, bu sürecin son 24 ayda mümkün hâle geldiğini ileri sürdü.

Ölümsüzlüğe 2039 yılında, yani kronolojik olarak 62 yaşına geldiğinde ulaşmayı hedeflediğini belirten Johnson, bu hedefe nasıl varılacağı konusunda net bir yol haritası olmadığını kabul etti.

Ancak doğanın bu problemi zaten çözdüğünü savunarak, yaşlanmanın bir fizik yasası değil, biyolojik bir mühendislik meselesi olduğunu söyledi.

Johnson’ın açıklamaları kısa sürede geniş yankı uyandırırken, bilim dünyasında ve kamuoyunda ciddi tartışmaları da beraberinde getirdi.

Bryan Johnson, uzun süredir “Blueprint” adını verdiği ve yılda yaklaşık 2 milyon dolara mal olduğu belirtilen bir sağlık ve gençleşme protokolü uyguluyor.

Bu program; katı bir beslenme düzeni, onlarca takviye, düzenli tıbbi testler, yoğun egzersiz programları ve deneysel bazı uygulamaları kapsıyor.

Johnson’ın kamuoyunda en çok tepki çeken uygulamaları arasında, ergenlik çağındaki oğlundan kan plazması alması ve vücudunun farklı biyolojik fonksiyonlarını sürekli ölçüm altında tutması yer alıyor.

Uyku düzeninden hormon seviyelerine, kalp sağlığından cinsel fonksiyonlara kadar çok sayıda veri düzenli olarak kaydediliyor ve analiz ediliyor.

Johnson, son altı yıldır vücudunun birçok sisteminin “18 yaşındaki elit bir sporcunun seviyesinde” çalıştığını öne sürüyor.

Bununla birlikte, beyninin anatomik olarak 42 yaşında olduğunu ve sol kulağında hafif ila orta derecede işitme kaybı bulunduğunu da kabul ediyor.

Bryan Johnson’a göre, insan vücudunun yaşlanma süreci büyük ölçüde ölçüm ve müdahale eksikliğinden kaynaklanıyor.

Her organın biyolojik yaşının ayrı ayrı ölçülebileceğini savunan Johnson, bu veriler sayesinde yaşlanmanın yavaşlatılabileceğini iddia ediyor.

Açıklamalarında özellikle yapay zekanın rolünü ön plana çıkaran Johnson, yapay zekânın artık sadece bir “asistan” değil, bilimsel keşif süreçlerinde aktif bir aktör haline geldiğini belirtiyor.

Gelişmiş biyobelirteç ölçümleriyle birlikte yapay zekâ destekli analizlerin, tıp alanında kapalı döngü bir iyileştirme sistemi oluşturabileceğini savunuyor.Johnson, daha iyi ölçüm yöntemleri ve daha etkili tedavilere ulaşıldıkça, bu alandaki ilerlemenin hızlanacağını düşünüyor.

Ancak bu noktada, bilim insanlarının büyük bölümü bu tür iddialara temkinli yaklaşıyor.

Uzmanlar, Bryan Johnson’ın uygulamalarının bir kısmının bilimsel dayanağa sahip olduğunu kabul ederken, birçok yöntemin henüz yeterli klinik kanıtla desteklenmediğine dikkat çekiyor.

Özellikle genç bireylerden alınan kan veya plazmanın yaşlanmayı tersine çevirdiğine dair güçlü bilimsel verilerin bulunmadığı vurgulanıyor.

Johnson’ın, ilaçların ve tedavilerin etkilerini test etmek amacıyla laboratuvar ortamında “organ klonları” oluşturduğunu iddia etmesi de belirsizlik yaratıyor.

Bu açıklamanın tam olarak hangi teknolojileri kapsadığı netlik kazanmış değil.Bunun yanı sıra, bu tür pahalı ve kişiye özel uygulamaların toplumun geneline yayılmasının mümkün olup olmadığı da ayrı bir tartışma konusu.

Pek çok bilim insanı, biyohacking akımının sağlık alanında yeni eşitsizlikler yaratabileceğini ve bilimsel gelişmelerin ticari şovlara dönüştürülebileceğini savunuyor.

İnsan ömrünü uzatma arzusu, modern bir fikir değil.

Tarih boyunca pek çok uygarlık, yaşlanmayı durdurmanın ya da ölümü geciktirmenin yollarını aradı.

Örneğin Mısır’da bedenin korunmasına yönelik ritüeller ve iksirler geliştirildi.

Orta Çağ ve Rönesans dönemlerinde simya, bu arayışın merkezindeydi.

Fransa’da Diane de Poitiers’in altın içmesi ya da Papa VIII.

Innocent’in genç insanlardan kan aldırması gibi örnekler, bugün bilimsel açıdan geçerliliği olmayan ancak dönemin umutlarını yansıtan girişimler olarak tarihe geçti.

Modern tıp ise bu arayışı daha somut verilerle ele alıyor.

Bugüne kadar doğrulanmış en uzun insan ömrü ise bazı kayıtlarda 122 yıl yaşayan Fransız Jeanne Calment’e ait.

Her ne kadar insanlığın sonsuz yaşamı mümkün kıldığına dair somut ve bilimsel bir kanıt bulunmasa da, bazı araştırmacılar önümüzdeki on yıllarda yaşam süresinin ciddi biçimde uzayabileceğini düşünüyor.

Örneğin Alabama Üniversitesi’nde yaşlanma biyolojisi üzerine çalışan Prof.

Stephen Austad, 150 yaşına ulaşan ilk insanın halihazırda hayatta olabileceğini öne sürüyor.

Öte yandan, ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’nin (CDC) verileri, yaşam süresinin toplumsal ve çevresel faktörlerden güçlü biçimde etkilendiğini gösteriyor.

ABD’de ortalama yaşam beklentisi 76 yıl olarak açıklanırken, kadınların erkeklerden ortalama beş yıl daha uzun yaşadığı görülüyor.Daily Mail’in “Biohacker Bryan Johnson says he will be immortal in 15 years... as he finally 'cracks' the secret to living forever” başlıklı haberinden derlenmiştir.

İlgili Sitenin Haberleri