Haber Detayı

Radyasyon vücuda nasıl sızıyor, insanları geri dönülemez noktalara nasıl getiriyor?
Güncel chip.com.tr
28/12/2025 14:12 (3 saat önce)

Radyasyon vücuda nasıl sızıyor, insanları geri dönülemez noktalara nasıl getiriyor?

Çernobil felaketi, nükleer radyasyonun sessiz çalıştığını kanıtladı. Uzmanlar, radyasyonun iyonizasyon yoluyla atomlardan elektron sökerek DNA'ya kalıcı hasar vererek, özellikle çocuklarda kemik iliği ve tiroit bezini hedef aldığını, vücuda sızan parçacıkların yıllarca ışınlama yaptığını belirtiyor.

Çernobil ve Fukuşima gibi felaketlerin ardından tüm dünyanın öğrendiği gibi, nükleer radyasyona yüksek dozda veya uzun süre maruz kalmak, insan vücudu için yıkıcı sonuçlar doğuruyor.

Radyasyon, sessiz ve görünmez bir şekilde çalışarak vücudumuzdaki olayları moleküler düzeyde yeniden yazıyor; kemik iliği ve tiroit bezleri etkileniyor, DNA iplikleri kopuyor ve sağlıklı hücreler mutasyona uğruyor.Bilim insanları yıllar süren çalışmalarla radyasyonun vücuda gıdalar yoluyla nasıl girdiğini, hangi organlara saldırdığını ve neden özellikle çocukların daha savunmasız olduğunu gösterdi.Radyasyon vücuda girdiğinde hücrelerle şiddetle etkileşime girer ve iyonizasyon olarak adlandırılan süreç yaşanır.

İyonizasyon, atomlardan elektronları sökerek hayatın kimyasını dengesizleştirir.

Bu süreç içerisinde DNA zincirleri kopar ve proteinler şekillerini kaybeder.

Hücrelerin en hızlı bölündüğü sistemler bu yıkımdan daha fazla etkilenir.

Bu nedenle hücre bölünmesinin daha hızlı gerçekleştiği çocukların vücutları, yetişkinlere göre radyasyondan daha fazla etkilenir.

Bu etkileşimler sonucunda kemik iliği beyaz kan hücreleri üretimini durdurabilir, bağırsak zarı soyulabilir.

Yüksek dozlarda cilde maruz kalma yanık benzeri hasara ve saç dökülmesine yol açar.Ayrıca, bazı radyoaktif parçacıklar vücuttan atılmayıp daha kalıcı olabiliyor.

Örneğin, solunan veya yutulan radyoaktif tozlar akciğerlere, kemiklere veya tiroit bezine sızar.

Sezyum, potasyumu taklit ederek yumuşak dokulara, Stronsiyum ise kalsiyumu taklit ederek kemiklere yerleşir.

Bu parçacıklar, vücuda girmelerinin ardından aylarca hatta yıllarca ışınlamaya devam edebiliyor.

Yüksek dozda ani maruz kalma durumu hızla radyasyon zehirlenmesine yol açarken, düşük dozlara uzun süre maruz kalma kanser riskini artırıyor.

Bilim insanlarının röntgen gibi taramaları daha güvenli hale getirmek için sürekli çalışmalarının sebebi de bu risklerde yatıyor.Bilinmezlikler devam ediyorBüyük nükleer kazalar, radyasyonun ne kadar öngörülemez olduğunu hepimize öğretti.

Çernobil'den sonra sütte radyoaktif iyot bulunması veya Fukuşima kirliliğinin okyanus akıntılarıyla yayılması gibi olaylar, radyasyonun sızdığını ve kaybolmadığını kanıtladı.

Tıp, bu kazalar sayesinde radyasyon yanıkları ve tiroit kanseri gibi durumları daha iyi anlamaya başladı ve potasyum iyodür gibi koruyucu ilaçlar standart haline geldi.Ancak bunca bilgiye rağmen bazı sırlar hala çözülmüş değil.

Bilim insanları hala aynı dozda radyasyon alan iki kişiden hangisinin kansere yakalanacağını kesin olarak tahmin edemiyor.

Radyasyonun DNA’ya zarar verdiğini bilsek de, hasarlı DNA onarımlarının ne kadar sıklıkta başarısız olduğunu veya hasarlı bir hücrenin ne zaman kanserli bir hücreye dönüşeceğini öngöremiyoruz.

Çernobil gibi kazaların sağladığı veriler, insan vücuduna yönelik nükleer radyasyon tehlikelerini tam olarak anlamamız için henüz yeterli değil.

İlgili Sitenin Haberleri