Haber Detayı
Tarihin ilk filozofu: Didimli Thales
Felsefenin mitolojiden ve gizemden akla geçişi nasıl başladı? Miletli Thales’in “Her şeyin özü nedir?” sorusuyla başlattığı bu büyük dönüşüm, düşüncenin sadece pratik fayda için değil, doğrudan bilmek için yapıldığı bir yolculuğun hikâyesi.
Felsefenin antik Yunan’da, Thales’le başladığı yaygın bir kabuldür.
Thales, Milet Okulu’nun kurucusu çok yönlü bir filozoftur.
Milet bugün Aydın’ın Didim ilçesinde yer alan antik bir harabedir.
Felsefenin Türkiye’de, Didimli Thales’le başladığını söylememizde hiçbir sakınca yoktur.
Felsefe neden antik Yunan’da (İyonya) ve neden Thales’le başlatılmaktadır?
Çin, Hint, Mısır ve Mezopotamya’da Thales’le hemen hemen aynı zamanlarda yaşamış dikkat çeken başka isimler de vardır.
Buda, Konfüçyüs, Lao-tzu ya da Zerdüşt’ün felsefesi neden başlangıç için referans alınmamaktadır?
Bu sorulara yanıt vermeye çalışalım: Çin, Hint, Mısır ve Mezopotamya’da düşüncenin üzerindeki gizem örtüsü bütünüyle kaldırılmış değildir.
Gizem yalnızca bize gizemli gelen şey değildir, gizemli konuşanlar insanların da içinde bulunduğu bilinç durumunu bize gösterir.
Düşünce sezgi düzeyinde henüz kavrama taşınmamış, yani kavranmamıştır.
Felsefenin antik Yunan’da başlamasının en önde gelen nedeni düşüncenin mitolojiden, gizemden logos’a (akla) geçiş yapmaya başlamasıdır.
Antik Yunan elbette dünyanın çeşitli yerlerinde açığa çıkan bilgi birikiminden faydalanmıştır; Fenikelilerden alfabe, Mısır’dan geometri, Babil’den astronomi ve matematik öğrendikleri aşikâr.
Ancak tüm bu birikim pratik ya da işlevsel nedenlerden ziyade doğrudan bilmenin kendisi için yapılmıştır.
BİLMEK İÇİN FELSEFE Bilmek amacıyla felsefe yapmak düşünceyi ister istemez genel olana, “theoria”ya yükselten şeydir.
Bilme faaliyeti pratik bir gerekçe ile yapılmadığında “neden” veya “niçin” soruları ortaya çıkmaktadır.
Ahmet Cevizci’nin dediği gibi, “Mısırlılar elbette ateşin faydalı bir şey olduğunu biliyordu.
Çünkü tuğlaları sertleştiren, evi ısıtan, çeşitli materyallerin ortaya çıkmasını sağlayan şey ateşti.
Yunanlı ise burada kalmaz, bir üst düzleme yükseltir.
Tuğla ocağındaki, kalpteki, güneşteki ateşin, bir ve aynı şeyin neden bu kadar farklı şey yaptığını sorar.
Ateşin özünü araştırmaya yönelir.” Felsefenin antik Yunan’da başlamış olmasının başka nedenleri de vardır elbette ama biz Didimli Thales’i biraz yakından tanıyalım.
GERÇEKLİK ARAYIŞI Thales’in milattan önce 600’lü yılların ilk yarısında yaşadığı düşünülmektedir.
Bilim ve felsefe arasında henüz bir ayrımın yapılmadığı dönemlerden söz ediyoruz ve felsefe Thales’le birlikte ilk olarak doğa felsefesi olarak kendini gösterir.
Thales kabaca şunu sorar, “Bu görünüşlerin çeşitli ve kalıcı olmadığı dünyada kalıcı bir gerçeklik var mıdır?” Bu gerçekliğe “arkhe” (ilke/töz) denecektir.
Thales’in kendisine sorun edindiği konu şöyle sonuçlanır: Gözle görülen bireysel varlıkların ve değişmelerin oluşturduğu kaosun veya çokluğun gerisinde, akılla anlaşılabilir ve kalıcı olan “arkhe” su olmalıdır.
Thales’in suda gözlemlediği şey onun bir görünüşten diğer görünüşe geçebiliyor olmasıdır.
Su, buz, buhar; bunlar aynı şeyin farklı görünümleridir.
Thales’in başlattığı bu düşünme biçimini devamında gelen başka filozoflar da sorun edinecek ve tartışmayı geliştirilmeye devam edeceklerdir.
Thales, güneş tutulmasıyla ilgili tahminlerde bulunmuş ve bu tahminlerin tutmasıyla bölgede hepten tanınır olmuştur.
Filozofun çalışmaları bununla sınırlı değildir.
Bir gün dönümünden ötekine geçişi ilk bulan, Güneş ile Ay’ın büyüklüğünü hesaplayan, ayın son gününe “30. gün” adını veren Thales, yıl içindeki mevsimleri bulup yılı 365 güne bölmüş, piramitlerin yüksekliğini hesaplamış kişidir.
Thales’in yaptığı daha pek çok iş var ancak o her şeyden önce “neden”, “niçin” sorularını soran bir filozoftur.