Haber Detayı
Hemingway için “ikinci Truva kuşatmasının sonu” (2)
9 Ekim 1922 tarihli Toronto Daily Star gazetesinde Ernest Hemingway imzasıyla yayımlanan “Türkler İstanbul yakınlarında” başlıklı haber...
9 Ekim 1922 tarihli Toronto Daily Star gazetesinde Ernest Hemingway imzasıyla yayımlanan “Türkler İstanbul yakınlarında” başlıklı haber: “Büyük Taarruz ile Yunan ordusunu Anadolu’da bozguna uğratan Türk ordusu; İstanbul’u işgalci güçlerden bir an önce kurtarmaya kararlı” diye başlıyor ve hücuma hazırlanan Türklerle vuruşmaya hazırlanan İngilizlerin cephe tahkimatları hakkında ayrıntılı bilgi veriyordu.
Hemingway, emperyalist savaşlara karşı uluslararası dayanışmadan yana ve zalimlerin mazlumları ezdiği, insanların zorla savaştırıldığı militarist yapılanmaları reddeden bir Amerikan aydınıydı.
Ancak tıpkı avcılık gibi, savaşı da seviyordu!
Ruhundaki bu çelişkiyi bir yurt, bir ulus, bir ülküyü savunmak için silaha sarılan halkların savaşını haklı; onları zorla silah altına alıp fethe, işgale ya da gerici bir düzeni savunmak için cenge çıkanlarınkini haksız bularak çözmüştü.
ETİK HABER, İNSANCIL GÖZLEM Etik gazetecilik yansızlık mı gerektiriyor?
Gazeteci Hemingway, haberlerini her cepheden objektif bilgilerle geçerken aktardığı olayların odağına insanı koyup onların sözleriyle kimin haklı olduğu kararını okura bırakıyordu. 1918’de İtalya’da, 1922’de Türkiye’de, 1937’de İspanya’da izlediği savaşları aynı yöntemle gözledi ve yazdı.
Örneğin işgal altındaki İstanbul haberlerine insanlara ilişkin gözlemlerini ekliyor ve bunlardan birinde: “Bir macera yaşıyormuşcasına İstanbul’u dinliyorum.
Vakit gece.
Mustafa Kemal’ in ordusunu bekleyen kentte, hem patlamaya hazır bir sevinç hem de boşanmaya hazır bir acımasızlık pusu kurmuş.
Rumları, Ermenileri ve Makedonyalıları saran ürperti yüzlerinden okunuyor” diyordu.
İŞGAL ALTINDAKİ İSTANBUL’DA ÇARLIK SUBAYLARI “Lenin’in devriminden kaçan Ruslar, Mustafa Kemal’in gelişini kaygıyla bekleyenler arasında.
Komünistlerin gıyaben ölüme mahkûm ettiği bazı Rus sığınmacılar, çarlık üniformalarıyla dolaşıyor.
Sovyet gizli polisi Çeka’nın bu sığınmacılar için Mustafa Kemal’e ne önereceğini kestirmek zor.
Tüm mazlum ülkeler, tüm Doğu, ‘Mustafa Kemal çok büyük adam’ diyor.
Başarılı önderin İstanbul’a girişi, alacağı olumlu tavır, kazandığı tüm zaferleri çok daha değerli kılmaya aday” diye yazıyordu.
Toronto Daily Star ’a gönderdiği makaleler bekletilmeden yayımlanıyor, Türkiye’den en doğru haberler ve özgün gözlemler olarak beğeniliyordu.
Çünkü Hemingway, o güne değin kimsenin söylemediğini söylüyor, Batılıları “Önderleri Mustafa Kemal olup uğradıkları işgale öfkeli, bağımsızlık isteyen bir ulusu önemsememekle” suçluyordu.
İKİNCİ TRUVA KUŞATMASININ SONU Hemingway, 11 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes Antlaşması’nı haberleştirdikten sonra Tekirdağ’ın Muratlı ilçesine gitti.
Geri çekilen Yunan ordusuyla birlikte göçen Rum nüfusun kilometrelerce uzayan kafilesini Edirne’ye kadar takip etti. 3 Kasım 1922’de The Toronto Daily Star gazetesinde yayımlanan uzun makale şöyle başlıyordu: “Benim şu satırları yazdığım sırada, Yunan birlikleri Doğu Trakya’yı boşaltıyor.
Atlı kolcuların nezaretinde, üzerlerine hiç uymayan Amerikan yapımı üniformalarıyla Yunanistan’a doğru yürüyorlar.
Türklere karşı son bir direniş göstermeyi tasarladıkları mevzileri terk ettiler. (…) Emir kulu olarak çekiliyorlar.
Gün boyunca onların pis, perişan, sakallı, rüzgârdan yanmış hallerini seyrettim. (…) Yunanistan’ın şan ve şöhretinin sonuydu bu.
İkinci Truva kuşatmasının sonu!” Bu Truva benzetmesi önemliydi.
Acaba Hemingway, Atatürk’ün 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar zaferinden sonra “Truva’nın öcünü aldık” sözünü mü duymuştu, yoksa aklın yolu mu birdi?
EDEBİYATA KALAN İZLER Edirne’ye ilişkin ilk satırları “Saat 11’de trenden inerken istasyonun bir çamur deryası içinde askerler, bohçalar, yorgan döşek, dikiş makineleri, bebekler ve kırık arabalarla dolu olduğunu gördüm” betimlemesiydi.
Yabancıların tercih ettiği Madame Marie ’nin otelinde, iki film operatörüyle aynı odada kalıyordu. “Yataklar bit kaynıyordu” dediği odadaki ilk gece İstanbul’da kaptığı sıtma nöbetiyle boğuştu.
Ernest Hemingway, 14 Kasım 1922’de Sofya’dan bindiği Orient Express’le ülkemizden ayrıldı.
Tanık olmadığı İzmir yangınından sonra kaçan Rumların gemilerle tahliyesini, acımasız bir İngiliz subayın ağzından anlattığı “İzmir Rıhtımında” başlıklı öyküsü 1930’da yayımlandı.
Ama Türkiye izlenimleri Hemingway’in peşini bırakmadı. 1936’da Klimanjaro’nun Karları öyküleriyle 1950’de Yaşlı Adam ve Deniz romanındaki kimi karakterlerin kurgusal anılarına dönüştü. --- Kaynakça: Çiğdem Oğuz ’un journal.opening.org’da ve Oğuz Makal ’ın contextdergi. com’da yayımlanan makaleleri.