Haber Detayı
Yıl biterken... - Erol Ertuğrul
23 yıldır Türkiye hak etmediği acıları yaşıyor.
23 yıldır Türkiye hak etmediği acıları yaşıyor.
Gerekli önlemler alınmadığı için binlerce insanımızı depremlerde yitirdik.
Orman yangınlarına zamanında el atamadığımız için binlerce dekarlık ormanımız yandı.
Yeşil alanlarımız maden şirketlerine peşkeş çekildi.
Akarsularımız HES’lerle kurutuldu.
Bir zamanlar kendi kendine yeten ülkemiz, en temel tarım ürünlerini bile dışarıdan almak zorunda kaldı.
Hayvancılığımız yok edildi, dışa bağımlı duruma getirildi.
Yolsuzlukları, yasakları ve yoksulluğu yok edeceklerini söyleyerek yönetime gelenler, bu üç kavramda da tavan yaptılar.
Devleti yönetenler, yaptıkları yolsuzluklar için, “Yolsuzluk hırsızlık değildir” dediler.
İşçiler, memurlar, emekliler görülmemiş yoksulluğa düştüler.
Saraylarda yaşayanlar, varsıllaşan ayrıcalıklılar, halkı da kendileri gibi sandılar ve “Ekonomide her şey yolunda” demek aymazlığına düştüler.
Kentlerimizde güvenlik yok oldu.
Sokaklarımız çetelerin hesaplaştıkları yer durumuna getirildi.
Anayasamıza göre laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye artık ne laik ne de bir hukuk devletidir.
Bugün Türkiye’yi AYM’nin 25 Temmuz 2008 günü verdiği karara göre “laiklik karşıtı eylemlerin odağı“ olan bir parti yönetmektedir.
Okullarımız tarikatlara teslim edilmiştir.
Adalet, hukuk devleti yok edilmiştir.
Yargı yandaşlaştırılmıştır.
İktidar, muhaliflere karşı yargı sopasını kullanmaktadır.
Seçilmiş belediye başkanları, meclis üyeleri ve bürokratlar gözatına alındılar, tutuklandılar.
Gazeteciler, haber yaptıkları için tutuklanıyorlar.
Gezi Olayları nedeni ile insanlar haksız yere yılları bulan hapis cezalarına çarptırıldılar.
Çocuk ölümlerine neden olan MESEM’e karşı çıkan gençler tutuklandılar.
Tutuklama kararlarını veren savcı ve yargıçlar hangi ülkeden geldiler, hangi hukuk fakültesinde okudular şaşırdık!
Kamu kurumları yandaşlaştırıldı.
Ulusun güvendiği TSK’ye bile el attılar.
AYM kararlarının uygulanması ve tüm kurumların bu kararlara uyması zorunluluğu bir anayasa hükmü olduğu halde, AYM kararları uygulanmaz oldu.
Hukuk dışılık bir kural durumuna getirildi. 50 bin insanımızı katleden bir terör örgütü ile görüşmeler yapıldı. “Terörsüz Türkiye” adı altında terör örgütü başı, görüşü alınan kişi durumuna getirildi.
Kapalı oturumlarda alınan kararlarla TBMM’de oluşturulan kurulla terörist başının ayağına gidildi.
Burada ne gibi pazarlıklar yapıldığı saklanıyor.
Kanlı örgüt, bir zafer kazanmış gibi açıklamalar yapıyor.
Dünyada hiçbir ülke terörün bitmesi için ödünler verip terör örgütü ile görüşmeler yapmamıştır! “Terörsüz Türkiye” ve “barış” sözcükleri birer aldatmacadır.
Bir savaş olmadığı için barıştan da söz edilemez. “Cumhuriyeti birlikte kurduk” diyenler Cumhuriyet kurulurken ve kurulduktan sonra yaşanan sayısız ayaklanmayı unutmamızı istiyorlar.
DEM’in amacı terörist başının salıverilmesi ile ülkemizi bölünmeye götürecek ödünleri gerçekleştirmektir.
AKP’nin amacı DEM’in oylarını alarak anayasayı değiştirip, tek adam sisteminin sürmesini sağlamaktır.
Bu görüşmeler tümü ile emperyalist bir projedir ve yurdumuzun bölünmesine yöneliktir.
Ulusumuz bu ihanete geçit vermeyecektir.
Bunca olumsuzluk karşısında iktidar tepkileri azaltmak için “Hepimiz aynı gemideyiz“ diyor.
Oysa, yönetenler varsıl ve mutlu, halk ise yoksul ve umutsuzdur.
Kaldı ki Atatürk’le, Cumhuriyetle sorunu olanlarla, “açılım” diyerek ülkeyi bölmeye çalışanlarla, okullarımızı tarikatlara teslim edenlerle, yolsuzluklara bulaşanlarla hukuk devletini, adaleti yok edip yargıyı yandaşlaştıranlarla aynı gemide olamayız.
Yeni bir yıla girerken de biz Bandırma vapurundayız!