Haber Detayı

Görünürlük paradoksu
Yazarlar cumhuriyet.com.tr
27/12/2025 11:59 (9 saat önce)

Görünürlük paradoksu

Görünürlük paradoksu

İnsanlığın en derin güdülerinden olan görünürlük arzusu günümüzde evrim geçiriyor ve varoluşla zıtlık oluşturan bir konuma evriliyor. 2025, pek çok siyasal, toplumsal ve ahlaki krizle birlikte, varoluşsal bir çıkmazı da insanlığın karşısına koydu.

İnsanlık, belki de tarihin en başından beri görünür olma ve buna bağlı bir sosyalleşme arzusu taşıyordu.

Bu arzu, insanı sırf yaşamsal kaygıların ötesine taşıyarak bugün “kültür” dediğimiz şeyin oluşmasında belirleyici bir rol oynadı.

Bu açıdan bakıldığında son derece anlaşılır olan bu güdü, günümüzde kavramsal bir dönüşüm geçiriyor ve akıl almaz bir paradoksu beraberinde getiriyor.

Çünkü görünürlük, geçmişten bugüne var olmanın, hak aramanın ve tanınmanın koşuluyken artık varoluşu büyütmüyor, tam tersine onu tüketiyor.

Buna “görünürlük paradoksu” demek oldukça yerinde görünüyor.

Bir zamanlar “Ben buradayım” demenin karşılığı olan görünürlük, bugün sürekli üretmenin, göstermenin ve kendini güncelleme zorunluluğunun adı hâline geldi.

Artık bir kez görünür olmak yeterli değil.

Asıl değerli olan, görünürlüğün sürekliliği.

Varlık, var olma eylemiyle bağını koparırken zorunlu bir devamlılık rejimine maruz kalıyor.

Sosyal medya etrafında sıkça duyduğumuz “trend kalabilmek için” düzenli içerik üretme zorunluluğu, aslında giderek tüm yaşam alanlarımızı kuşatan bir gerekliliğe dönüşmüş durumda.

Bağlamından koparılabilir, dolayısıyla “kesitlenebilir içerikler, yaşamın her anında talep edilen bir norm hâlini alıyor.

Günümüzün politik doğruculuğunun ezber dili de bu örüntünün doğal bir sonucu.

Yanlış yapmak, aykırı düşünmek veya bakış açısını farklı bir düzleme taşımak giderek alınamaz riskler kategorisine giriyor.

Bunun yerine, politik doğrucu bir “demeçler kataloğu”ndan seçilip söylenenler, görünürlük için yeterli onayı sağlıyor.

BENLİĞİN YİTİMİ Bu durum, psikolojide sıkça tartışılan “benliğin yitimi” meselesinin toplumsal bir boyut kazanması anlamına geliyor.

Görünürlüğün sürekliliği uğruna algoritmaya, gündeme, ruh hâline ve toplumsal hassasiyetlere göre biçim alan, sürekli dönüşen bir benlik tanımıyla karşı karşıyayız.

Başta sözünü ettiğim paradoksun can alıcı noktası da tam burada beliriyor: Görünürlük arttıkça tekillik azalıyor.

Herkes konuşuyor, herkes gösteriyor, herkes anlatıyor ama herkes aynı dili, aynı estetiği ve aynı duygulanımı kullanıyor.

Bu da var olma güdüsünü nitelikten çok niceliğe indirgeyen, son derece tartışmalı bir sürecin kapısını aralıyor.

Bu noktada sorulması gereken soru şu: Var olmak mı, görünmek mi?

Günümüz insanı giderek ikincisine zorlanıyor.

Oysa insan görünür oldukça çoğalmıyor, parçalanıyor.

İlgili Sitenin Haberleri