Haber Detayı
Türk sosyalistlerin PKK'dan ahlaki farkı: 'Lütfen ellerinizi kaldırır mısınız'
İhsan Zafer'in "Lütfen Ellerinizi Kaldırır mısınız? Bir Devrimcinin ‘Kamulaştırma’ Anıları" kitabından yola çıkan Cemile Y. Çetin, Türk sosyalistlerinin "soygunda bile kibar olma" anlatısını hatırlatarak, PKK’nın şiddetini hâlâ savunduğunu yazdı...
Başta, cezasını çekip İmralı cezaevinden çıkan Veyis Ateş olmak üzere eski PKK’lıların şehir şehir dolaşıp konuşmalar yaparak, geçmişi meşrulaştırma çabaları gözden kaçmıyor.İstanbul Bakırköy’deki Çetinkaya Mağazası’nda 12 kişiyi öldürenlerin, bugün “Biz faşist bir cumhuriyetle entegre olmayız” ifadesi üzerinde durmak gerekmiyor mu?Şiddet geçmişiyle arasına bugün net mesafe koymayan, “Geçmişte yaptıklarımız yanlış değildi; koşullar değişmedi” anlayışındaki PKK ile çözüm süreci nasıl yürütülecek?Mesela salt siyasi-ideoloji değil, örgütün ahlaki niteliğini de bugüne ışık tutuyor.Bir örgüt; bebekleri, çocukları, sivilleri bilerek hedef alıyorsa, şu ilkeyi benimsemiştir: Amaç kutsaldır, her araç meşrudur!Bu hâl örgütün, etik sınır tanımadığını, “masum” kavramını reddettiğini, insan hayatını stratejik nesneye indirgediğini gösterir: “PKK, insan hayatının üstündedir!” Dolayısıyla etik sınırı yoktur…KİBAR BANKA SOYGUNCULARIİhsan Zafer, 1952 yılında Bursa/İnegöl’de doğdu.
Lise yıllarında sosyalist mücadele içinde yer aldı.Bu yıl, “Lütfen Ellerinizi Kaldırır mısınız? /Bir Devrimcinin ‘Kamulaştırma’ Anıları” kitabını yayınladı.
Kitap, 1970’ler Türkiye'sinde sol/sosyalist mücadelesi içinde yer alan bir devrimcinin yaşamını, eylemlerini ve düşünce serüvenini kişisel bir bakışla anlatıyor.İhsan Zafer, 1970’ler ortasında kurulan “Kurtuluş Hareketi” içinde özel görev alıyor; kamulaştırma hücresinin” çelik çekirdek ekibinden.
Yani, örgüte finans kaynak sağlamak için banka soymak...Kitabın adı bile PKK ile farkını ortaya koyuyor.
Banka soyarken ilk söyledikleri, “lütfen ellerinizi kaldırır mısınız” cümlesi oluyor!Bugün günlük hayatta bile insanların unuttuğu nazik bir söylemi banka soygununda söyleyen devrimciler var karşınızda!“HAMİLE KADINI GÖRÜNCE SOYGUNDAN VAZGEÇTİLER”İhsan Zafer kitabında yazdığına göre, 24 Mayıs 1977’de İstanbul Bostancı’da Türk Ticaret Bankası şubesiyle ilk banka soygunu gerçekleştiriyor. 659 bin 510 lirayı “kamulaştırıyorlar!”12 gün sonra…Soydukları bankaya yakın Eminalipaşa’daki Akbank şubesini soymak için içeri giriyorlar:-‘Lütfen ellerinizi kaldırır mısınız?
Lütfen panik yapmayınız, size zarar vermeyeceğiz’ dedim.
Veznenin yanındaki kadın memureye yakın duruyordum ki kadın, ‘Aaaa, bana bir şeyler oluyor’ deyip kendinden geçti.
Baktım kadın hamile, ben kadına, ‘Lütfen, ne olur korkmayın, zarar vermeyeceğiz’ derken bir taraftan da hemen hemen işlerini bitirmiş olan Azmi ve Vehbi’ye de, ‘Hadi arkadaşlar, gidelim hanımefendi hamile, doğum yapınca tekrar geliriz’ diye bağırdım.
Ve kadına dönerek, ‘Bıraktık, gidiyoruz’ dedim.Bankadan çıkıp arabaya bindik; hareket eder etmez alarm çalmaya başlamıştı.
Bağdat Caddesi’nden arabayla uzaklaştık.
Kızıltoprak’ı geçerken polisin siren çalarak ters istikamete geçtiğini gördük, daha yeni gidiyorlardı.
Biraz sonra arabadan inip ayrı yerlere dağıldık.
İkinci işimiz de sorunsuz bitmişti.
Bu olay seneler sonra anlatıldığında, ‘Adamlar kadına acıyıp soygundan vazgeçmişler, kadın doğum yaptıktan sonra tekrar gelip soymuşlar’ diye yayılmış.
Bu benim kadını rahatlatmak için söylediğim bir sözdü; yoksa işi bitirmiştik…”“DEVRİMCİ OLAMAZLAR KÜFÜR EDİYORDU BUNLAR”İhsan Zafer ve arkadaşlarının “lütfenli, sizli, rica ederimli” başta banka olmak üzere soygun sayıları 28’e ulaşıyor.Nazlı Ilıcak Tercüman gazetesinde , “Yuh artık!
Bankaları çifter çifter soyuyorlar” diye yazıyor.Sıkıyönetimde banka önlerine Mavi Bereli askerler yerleştiriliyor.İhsan Zafer ve arkadaşları bu kez banka yerine Antalya’da AntBirlik’in aylık maaşlarını soymak istiyor.“Beklediğimiz araç geldi ve dört kişi indi, aralarında bekçi de vardı.
Birinin elinde büyük bir çanta, diğer genç olanında küçük paket vardı.
Büyüğü Vehbi almıştı.
Ben gençten paketi almak için hamle yaptım.
Genç paketi geri çekti, ‘valla bundan para yok’ dedi.
Ben ‘ver’ dedikçe ‘yok’ kelimesini duyuyordum.
En son ‘ver ulan şunu” dedim sertçe, aldım.(..)Yolda paketi alınca kesme şeker olduğunu gördüm.
İnanılır gibi değildi.
Para çantasını vermişlerdi ama kesmeşeker paketini vermemek için direnmişlerdi.(...)Elindeki şeker paketini vermek istemeyen kişi ifadesinde ‘Kesinlikle devrimci olamazlar çünkü küfür ediyorlardı’ demiş.
Oysa ben küfür etmeyi 17 yaşında bıraktım. ‘Ulan’ kelimesi mi acaba onun için küfürdü?
Yoksa arkadaşlarımızdan hiçbiri küfretmezdi.
Ama sonra ‘Beni mi tarif ediyor acaba’ diye kendime kızdım ve birkaç gün sırf bu nedenle keyfim kaçtı…”BELİRGİN ETİK FARKTürk solunun/ sosyalistlerin 1970’lerdeki silahlı eylem anlatılarıyla, bugün PKK’nın hâlâ şiddete yaklaşımı arasında belirgin fark var.Türk solu/sosyalistleri şiddeti geçici, zorunlu araç olarak anlatıyor. “Soygunda bile kibar olmak” vurgusu bunu ima ediyor: “Biz ahlaki bir sınırın içindeydik.”Bu anlatılarda mahcubiyet, ironi, hatta pişmanlık izi var.Diğer yanda PKK şiddetini bugün hâlâ savunan dile göre, şiddet yapısal ve sürekli bir araç… Bebekler dahil sivil ölümler, “devrim bedeli”, “savaşın doğası” gibi gerekçelerle sorumluluktan arındırılıyor.Hâlâ ahlâki sınır değil, politik sonuç konuşuyor.
Şiddetin ahlakini problem etmiyor PKK!Türk solunun “soygunda bile kibar olma” anlatısı, şiddetle arasına mesafe koyma çabasıdır.
PKK’nın şiddetini hâlâ savunması ise, ahlaki ölçüt olarak hiçbir değişiklik yapmadığının işaretidir.PKK şiddeti inatla savunuyorsa, bu savunmayı yapanların şiddete bakışı temelde değişmemiştir.
Yöntemi değil, yalnızca faili tartışmaktadırlar eski PKK’lılar… Eldeki silah bırakmakla olmuyor, kafayı “iyileştirmek” şart…Odatv.com