Sosyalizm eksperleri ve çağrı!

Fikret AYDIN Eksper kelimesi Fransızca kökenli olup Türkçe'de de sıklıkla kullanılan bir kelimedir.

Özellikle iktisat ve ticaret alanlarında daha yoğunluklu şekilde kullanılır.

Eksper işi bilen, değerlendiren, yorumlayan, değer biçen, karar veren kişi olarak tanımlanıyor.

Bu yönüyle o bir öznedir, bilgi üzerinden kudret sahibidir.

Ölçüyü uygular ve hükmü verir.

Eksper karar verici mercii olarak otoritedir.

Kelimenin iktisat ağırlık oluşu kaderin cilvesi değil, semantik ve etimolojik bir hakikate sahip oluşuyla ilgilidir.

Eksper bir endüstrinin bileşenidir.

Bu endüstri içerisinde kendisine alt-endüstriyel alanlar yaratır.

Burada “değeri”ni kazanır.

Eksper sadece “orada öylece duranı” incelemez.

O aynı zamanda etimolojik kökünde bulunduğu üzere “sınama” fiilini de gerçekleştirir.

Bu yönüyle de kesif bir otorite olma durumu vardır.

Sınar, sınadığı “geçer” not alır.

Sınav onu var eden meydandır.

Ezilenlerin birbirlerinin eksperi olmaya çalışması trajedidir.

Ezilenler birbiri hakkında değer biçmez, karar vermez.

Ölçü, birbirleri hakkındaki öznel kanaatler geliştirmek değil, yoldaşlık ilişkisi içerisinde olmaktır.

Ezilenler içi bir endüstriyel alanın yaratılması, kapitalist sömürünün yeniden üretilmesi; kapitalizm ile milliyetçilik ve üstünlükçülük arasındaki simbiyotik ilişkinin var edilmesi; sağcılaşmanın eğilim olarak öne çıkması demektir.

Sağcılık öyle başkasına yakıştırdığımız bir şey olmaktan çıkıp kimi zaman kendi benliğimize sızan bir virüs haline gelebiliyor ki, hele de en çok da eksper olduğumuz zamanlarda… DEM Parti tarafından İstanbul’da düzenlenen ve geniş bir katılımın gerçekleştiği Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansına Sayın Abdullah Öcalan’ın gönderdiği mesaja gelen tepkiler ve karşı-tepkiler sol ve sosyalizmin eksperlerinin varlığını bir kez daha hatırlattı.

Bu durumun oluşmasında mesajın içeriğine dair öznel yorumlar, bu yorumların taşıdığı cüret ve cüretle ortaya çıkan racon kesme tavrı önemli girdiler oldu.

Nitekim bir ekspere göre Öcalan’ın mesajındaki vurgular ve içerikler “sol içi” değildir. “Eskimiş”, geride kalmış, hiçbir derde devam olmayan içeriklerdi.

Bir diğer eksper ise kendi endüstriyel alanının sınırlarını belirler gibi Sosyalizmin-Marksizmin “olmazlar”ını sayıyor; -Türk sağının diline ilginç bir retorik benzerlikle- teklif dahi edilemezlerin listesini yapıyor.

Sadece sol veya sosyalist düşünce için değil, dünyadaki hangi inanç, ideoloji, fikir vb. entite için söylense dogmadan başka bir şey üretmeyecek; aslında “sosyalizm ne değildir, ne olmamalıdır” gibi soruların cevabı olacak tivit listeleri yapmak sosyalist mücadeleye ve fikre korkunç zararlar vermek demektir.

Öyle değil mi ki, Kürt siyasi hareketi sosyalizm içinde yeni bir mücadele kanalı açmak istiyor ve bunu yaparken de en çok dogmalarla mücadele ediyor, sosyalizmin donmuş-tarihte asılı kalmış ve böylece konfor yaratarak imtiyazlı alanlar sağlamış hallerine karşı mücadele ediyor.

Öte yandan Kürt siyasetinin kılığına bürünerek (sınırları aşıp hakaret edenlere verilen cevaplar hariç) ayar veren, tartışmanın önünü kapatan; böylece iyi niyetli eleştirileri bile başka mevzilere yönlendiren akıl da kendi çapında ve çeperinde konforcu bir tutuma işaret ediyor.

Oysa biliniyor ki, Kürt siyasi hareketi hiçbir zaman tartışmaktan kaçınmayan, başkasının dilini, gramerini ve kelimelerini ödünç alma ihtiyacı hissetmeden kendi dil ve grameriyle teori politik tartışma yürüten bir gelenektir.

Bu gerçeklik bir yana bir de “Marksist mi, değil mi” eksperlerine karşı “en iyi eksper kim” tartışması ardı sıra geliyor.

En iyi eksper makamına göz dikenler tartışmayı Marx’ın tefsirine doğru kaydırarak kendi kavgasını yürütüyor.

Yeni ve en eksper önce Marksizmin güncelliğinin tarifini yapıyor sonra diğer eksperi Marksizmi olması gerektiği yerden koparmakla itham ediyor.

Yani tartışmaya kapalı -başa dönersek sınayan, değer biçen, karar veren otorite şeklinde tutum alıyor.

Diğerleri “olmazları” listelerken, bunlar “değilleri” sıralıyor.

Bir yerde sosyalizmin ve solun eksperliği yapılıyor ve sosyalizmde ısrar ile insan olmakta ısrarı sloganlaştıran bir kişi veya fikre hüküm kesiliyorsa orada sosyalizm değil sağcılık, sosyalizm değil dogmatizm hakimdir.

Yine bir yerde “teklif dahi edilemezler” listelenip sol ve sosyalist düşünce donduruluyor, tekele alınıyor, özel mülkiyet gibi sahipleniliyorsa orada sosyalizmden kaçış söz konusudur.

Öte yandan eksperlik işinde el arttıranlara Marksizm üzerine tartışmayı derinleştirmek ile söze noktayı koyan ayartıcı cümleleri art arda dizmek arasında ince çizgi değil, kalın bir çizgi olduğunu da hatırlatmakta fayda var.

Nihayetinde Öcalan ve Kürt siyasi hareketi sosyalizmi içerisine düştüğü skolastik dönemden kurtaracak, sosyalist hareketleri ve düşünceyi hareketlendirecek bir kıvılcım yakmıştır.

Bu kıvılcımı yeni bir mücadele hattının ateşine dönüştürmek sorumluluktur.

En çok da sol-sosyalizm adına eksperlik yapanların sorumluluğudur.

Fakat bu sorumluluğu yerine getirmek için ilk yapılması gereken sol-sosyalist tartışma yürütürken “tekfircilik tuzağı”na düşmemektir! “Benden değilsen anlamsızsın, yoksun” demek, bunu ima edecek, tartışmayı buraya getirecek tutumları sürdürmek sosyalistlik değil, muhafazakarlıktır, hem de köktenci halinden… Sol ve sosyalizmin ihtiyacı eksperlerin hükümleri değildir.

Kolonyal bakışlardan arındırılmış ve cesur tartışma zeminlerine ihtiyaç var.

Rekabetçi ruh halleri ve ergen entelektüellik tavırlara ise hiç ihtiyaç yok.

Oysa tartışılacak kıyamet gibi bir külliyat, ortaklığa tutulacak çok fazla yol ve tabi bir de sisteme, sağa, kapitaliste, patriyarkaya, sermayeye karşı direnç noktası geliştirmek gibi tarihsel bir sorumluluk orta yerde duruyor.

Çok sayıda sol-sosyalist parti ve oluşum bu zeminleri oluşturup herkesi bir araya getirerek sosyalist ufka ışık tutulmasını sağlayabilir.

Sol ve sosyalizmin ne olduğu ve ne olmadığı, önümüzdeki dönemin tarihsel sorumluluk ve ihtiyaçları bu şekilde daha sağlıklı zeminlerde tartışılabilir.

Sonuç üretici olarak gerçek devrimci çizgiyi geliştirebilir.

Sosyalizm tartışmalarını yeniden başlatan güç olarak Kürt siyaseti ve DEM Parti buna öncülük yapabilir, yapmalıdır da!