Haber Detayı
Vegan kalmak ya da kalmamak...
Özellikle son altı yılda yükselişe geçen bitki bazlı vegan beslenme mercek altında. Beslenmenin ötesinde bir hayat tarzı olan veganlığın yükselişini sürdürdüğünü savunan kadar kan kaybetiğini iddia eden de var. Gerekçeleriyse dünyanın ekonomik ve toplumsal açıdan geldiği nokta, sosyal medyanın ‘gazladığı’ beslenme trendleri...
Bir dijital platformda 2018 yılında yayımlanan ‘The Game Changers’ (Oyunu Değiştirenler) adlı belgeselde Lewis Hamilton (Formula 1 yarışçısı) ve Arnold Schwarzenegger’ın (oyuncu, eski vücut geliştirmeci) da aralarında olduğu sporcular bitki bazlı beslenmenin faydalarını övüyordu.
Schwarzenegger şöyle diyordu: “Çok fazla et yiyordum.
Reklamlar ‘gerçek erkekler et yer’ fikrini satıyordu.
Şunu anlamalısınız, bu bir pazarlama.
Gerçeklere dayanmıyor.”Belgesel, o dönem veganlığın anaakım olmaya doğru adım adım ilerlediğinin işaretlerinden biriydi.
Zaten çok geçmeden The Economist dergisi ‘The World in 2019’ adlı özel edisyonunda 2019’u ‘Vegan Yılı’ ilan etti.
Dergi her ne kadar milenyum kuşağında veganlığa ilginin arttığına ilişkin öngörüsünü ABD üzerinden verilerle yapsa da o yıl Avrupa’da da veganlığın yükselişini sürdüreceğini tahmin etmek hiç de zor değildi.
Veganlar dünyanın daha iyi bir geleceğe sahip olabilmesi için hayvancılığın sona ermesi gerektiğine inanıyorlardı.
Sadece gezegenimiz değildi mevzubahis olan, sağlığımız için, ‘hayvanların katledilmesinin’ önüne geçmek için de vegan beslenmeyi seçmeliydik.
Birçok kişi için veganlık çoktan giyimden kozmetiğe ve kişisel etiğe (bireyin yaşadığı ve çevresinde yaşanan olaylar karşısında gösterdiği tavır) uzanan bir yaşam tarzına dönüşmüştü.The Economist’in tahmini doğru çıktı.
O yıl İngiltere’de piyasaya sürülen ürünlerin dörtte biri vegan etiketi taşıyordu.
Artık baristalar kahvenizi hazırlarken süt tercihinizi de soruyordu.
Restoranlar menülerine vegan seçenekler eklerken et ve süt ürünlerinin muadili bitkisel bazlı, paketli gıdalar birçok ülkede raflardaydı.Veganlık sonraki yıllarda da hızını kaybetmedi. 2021 yılında Google’da ‘yakınımdaki vegan yemekler’ araması yapanların oranı yüzde 5000’den fazla arttı.
Bağımsız düşünce kuruluşu The Good Food Institute, 2022 yılında bitki bazlı et ürünlerinin küresel perakende satışlarının 6,1 milyar dolar olduğunu açıkladı.
YouGov ile Veganuary’nin (Ocak ayı boyunca vegan beslenme hareketi) yaptığı araştırmaya göreyse bu yılın ocak ayında yaklaşık 25,8 milyon kişi vegan beslenmeyi denedi.
Son dönemdeyse iddialar (tam tersini savunan da var) insanlığın vegan beslenmeye ilişkin hevesinin giderek azaldığı yönünde.
Ünlü isimler de bu iddiayı kuvvetlendirmek için gündeme getiriliyor.
Geçen yılın son aylarında ABD’li rap’çi Lizzo paylaştığı Instagram post’unda “Eski bir vegan olarak yediklerim” diyerek diyetine, yumurtayı, tavuğu ekleyerek, hayvansal proteini tekrar kattığını anlattı.
Lizzo hayvansal proteinlerin kilo vermesine yardımcı olduğunu ve beyin sisi yaşamasının önüne geçtiğini savunurken “Vegan beslenmenin hâlâ en sağlıklı beslenme şekli olduğuna inanıyorum ve bir gün çiğ, alkali beslenen bir vegan olmayı hedefliyorum.
O zamana kadar iyi hissetmeme yardımcı olan beslenme şekli bu” diyordu.
Lizzo’dan önce Miley Cyrus, Anna Hathaway, Beyoncé de vegan beslenmeyi bıraktığını açıklamıştı.GWI’ın (tüketici bazlı araştırma şirketi) 2024’te yaptığı araştırmaya göreyse kendini vegan olarak tanımlayan Avrupalıların oranı 2021’den itibaren yüzde 29 azaldı.
Peki, veganlık bu kadar popülerken neden insanlığın bu beslenme tarzına ilgisi birden azalmaya başladı?Financial Times’ta geçen günlerde yayımlanan ‘Veganlar Neden Kaybetti?’ başlıklı yazı tam da bu konuyu işliyor.
Veganlığın popülaritesinin neden giderek düştüğünü gazete birkaç başlıkta anlatıyor.
Bunlardan ilki bitkisel bazlı muadillerin, yerine geçmek istedikleri ürünler kadar lezzetli ve doyurucu olmaması.
Tüketici vegan seçenekleri denemeye istekli ama bunlara bağlı kalmaya hazır değil.Bir diğeri aşırı işlenmiş gıdalardan kaçınılması.
Sağlıklı beslenmek için etten değil, katkı maddeli ürünlerden uzak durmalıydık.
Araştırmalar, bazı bitki bazlı alternatiflerin diğer işlenmiş gıdalarla aynı sağlık risklerine sahip olmadığını gösterse de bu bilgi çoğu zaman göz ardı ediliyor.Gelecek umutları tükendiBir de sağlıklı beslenme trendleri var.
Sosyal medyada influencer’larla sporcular protein tüketmenin faydalarından bahsediyor.
Tabii protein deyince akla et, yumurta ve peynir geliyor.Yazıdaki en ilgi çekici başlıklardan biriyse veganlığın gerilemesiyle idealizmin düşüşünün bağdaştırılması.
Kısa bir süre öncesine kadar liberal düşünceye sahip olanlar daha iyi bir toplum için fedakârlığa hazırdı.
Derken pandemi yaşandı, Ukrayna-Rusya savaşı çıktı, Donald Trump yeniden ABD Başkanı oldu, enerji maliyetleri yükseldi ve son olarak Gazze’yle birlikte iyi bir geleceğe dair umutlar tükendi.
Şimdilerde çoğu kişi sera gazı emisyonlarını azaltmak, hayvanların çektiği eziyeti sona erdirmekle uğraşacak durumda olmadığını hissediyor.
Bu da vegan tarzı bir yaşama olan inancı azaltıyor.Sıra geldi kâra!New York’un 3 Michelin yıldızlı restoranı Eleven Madison Park (EMP) bu sonbaharda menüsüne eti geri koyacağını duyurdu.
Şef Daniel Humm dört yıl önce tamamen bitki bazlı bir menüye yönelerek sektörde şaşkınlık yaratmıştı. 14 Ekim’den itibaren restoranın menüsünde et, balık ve ballı-lavanta soslu ördek de olacak.
Humm bu kararla ilgili şunları söyledi: “Birlikte yemek yemek, kimliğimizin özüdür ve bitki bazlı yemek pişirmeyi gerçekten savunmak için masanın etrafında herkesin kendini hoş karşılanmış hissettiği bir ortam yaratmam gerektiğini öğrendim.” Bu, EMP’nin yaklaşık yarım milyon takipçisi tarafından iyi karşılanmadı.
The Guardian’ın haberine göre bir Instagram kullanıcısı yorumlara “İklim değişikliği ve hayvan etiğinin çözüldüğünü ve en önemli ahlaki soruna, yani kârı maksimize etmeye odaklanabileceğimizi duymak çok güzel!” diye yazdı.